Küfürden Kurtulmak İçin Dua

Hem kadınların hem erkeklerin fark etmeksizin her Müslümanın, her işinde ve her sözünde Allahü Teâlânın emirlerine uyması gerekmektedir. Bir haramdan kaçınmaya önem vermeyenin ya da bir farzın yerine getirilmesine önem vermeyenin imanı gitmekte ve kâfir olmaktadır. Kâfir olarak vefat eden kişi ise kabirde azap çekmektedir. Kâfir olan kişi ahirette cehenneme gider ve cehennemde ise sonsuz yanar. Küfürden kurtulmak ise çok kolaydır. Küfrün nedeni bilinmese bile bir kez ve her gün “Yâ Rabbî! Bilerek ya da bilmeyerek küfre neden olan bir söz söyledim ya da bir iş yaptım ise nâdim oldum, pişman oldum. Beni affet.” Diyerek, tövbe eder ise Allahü Teâlâya yalvarır ise muhakkak af olur ve cehennemden kurtulur.

Küfürden Kurtulmak İçin Hangi Dua Okunmalıdır?

Müslüman bir kimsenin dilinden küfür kelimesi çıktığı anda küfür niyeti ile söylememiş dahi olsa o kişinin iman ve nikahını yenilemek ve istiğfar etmesi gerekmektedir. Sabah ve akşam küfürden kurtulmak için edilmesi gereken duaya devam etmelidir ki dil, bu kelimelerden arınsın.

Küfürden Kurtulmak İçin Dua Okunuşu

Küfürden kurtulmak için dua okunuşu ise, “Bismillahirrahmanirrahim. Allâhümme innî e‘ûzü bike min en-üşrike bike şey’en ve ene a‘lemü ve estağfiruke limâ lâ a‘lemü. İnneke ente allamü’l Ğuyub.” Şeklindedir.

Küfürden Kurtulmak İçin Dua Fazileti

Küfürden kurtulmak için dua fazileti ise, “Allâh’ım! Bilerek şirk koşmaktan Sana sığınırım. Bilmediklerim için de Senden mağfiret dilerim. Muhakkak ki Sen bilinmeyenleri en iyi bilensin.” Şeklindedir.

Küfürden Kurtulmak İçin Dua Dinle

Küfürden kurtulmak için dua dinlemek için https://www.youtube.com/watch?v=Cr8jYI0x8Ig adresini ziyaret edebilirsiniz.

Rüyada Övmek

Rüyada övmek gören konusunu gören kişinin spor branşında nam salmış bir sporcunun övgüsüyle karşılaşacağına ve kendisinin de bu alanda üstün başarılar elde edeceğine işaret eder. Eğer rüyada övülen kişi bekarsa yakın zamanda altın kalpli melek gibi bir eşle izdivaç yaşayacağına da işaret etmektedir. Eğer rüyayı gören kişi evliyse çocuklarının eğitim hayatında çok başarılı olacağına ve eşinin de kendisine karşı daima güler yüzlü sevecen olacağına delalet etmektedir.

Bununla beraber rüyasında yakın bir arkadaşını bir başkasına övdüğünü gören kimsenin yakın bir zamanda nikah şahitliği yapacağına ve yakınının mutluluğuna şahit olacağına da işaret etmektedir. Öte taraftan kişinin çocuklarını ve eşini mutlu etmek için onlara küçük sürprizler yaparak aile bağlarını daima korumaya çalışacağına, mutlu aile tablosunun ömür boyu resmedileceğine de yorumlanmaktadır.

Rüyada Birini Abartarak Övmek

Rüyada birini abartarak övmek yakın zamanda rüyayı gören kimsenin çok kârlı bir işe adım atacağına ancak bu işte beklediği sonuçlarla karşılaşmayacağına alamettir. Çünkü bu işte yakın birisi tarafından dolandırılarak ayağının kaydırılacağına ve bundan da hem maddi anlamda hem de manen çok büyük zararlar göreceğine işaret eder. Bunun da kendisini gerçekten de büyük bir hayal kırıklığına uğratacağına yorumlanırken öte yandan kendisini dolandıran kişinin de kim olduğunun ortaya çıkacağına rivayet edilmektedir.

Rüyada Kendini Övmek

Rüyada kendini övmek kişinin şu günlerde gözünü para hırsı bürüyeceğine ve çevresindekilerle sadece çıkar amaçlı görüşeceğine yorumlanır. Öte yandan kişinin Allah korkusu olmadan, din iman gözetmeksizin kötü bir yaşam süreceğine işaret eder ve çevresinde de hep kendisi gibi iki yüzlü çıkarcı kimselerin bulunacağına ve hatta bunlardan zarar göreceğine rivayet edilir.

Rüyada Övmenin Psikolojik Yorumu

Rüyada övmenin psikolojik yorumu çevresi tarafından takdirle karşılanmak istenmekte ve hep birileri tarafından kendisinin iyi yanlarının göze çarpması arzu edilmektedir. Hatta bunun için iyi kötü ayırt edilmeden yanlış yollara da sevk olunduğuna ve bu yönden de kişinin sürekli bir huzursuzluk halleriyle karşı karşıya bulunmaya devam ettiğine yorumlanarak kişinin psikolojik açıdan zor günler geçirdiğine işaret eder.

Rüyada Zat Görmek

Rüyada zat görmek huzur ve sükûna, maneviyata alamettir. Rüyasında herhangi bir zatı görenlerin daha önceki zamanında görmediği iç huzura ereceğine ve bunun manevi dünyasını da tamamen değiştireceğine işaret kabul edilir. Öte yandan kişinin bahtının açılacağına ve darlığın yerini bolluğun alacağı güzel günlerin geleceğine hükmedilmektedir.

Rüyada Âlim Zat Görmek

Rüyada âlim zat görmek meslek hayatında yükseleceğine ve saygı duyulacağına rivayet olunur. Öte yandan kişinin mesleğinde terfi ederek herkes tarafından çalışmalarından dolayı övgüyle takdir edilen bir kimse haline geleceğine de her yönden işaret edilir.

Rüyada Mübarek Zat Görmek

Rüyada mübarek zat görmek yapılan duanın Hak tarafından kabul olunacağına ve sağlıklı sıhhatli bir yaşam sürüleceğine işaret eder. Öbür yandan aile neşvesinin de artarak aile bireyleri arasındaki duygusal bağın giderek kuvvetleneceğine yorumlanır. Bütün bunların yanı sıra huzursuz ve neşesiz can halinin yerini tamamen neşeli ve huzurlu bir ortama bırakacağına da işaret etmektedir.

Rüyada Muhterem Zat Görmek

Rüyada muhterem zat görmek borçların bitip gamın, kederin son bulacağına işaret olunmaktadır. Ayrıca hayır işlerinde ağırlık kazanılıp hayırlı ve bol bereketli yılların sizleri beklediğine de yorumlanmaktadır.

Rüyada Büyük Zat Görmek

Rüyada büyük zat görmek kişinin iş yaşamında köklü değişiklikler yaşamasına işaret eder. Kendisini sürekli oyalayan, meşgul eden kişilerle olan sürtüşmelerinin sonuna gelindiğine ve onlardan önde olup meslek hayatında ilerlemeye yorulur. Öte yandan kişinin kendisi eğer tüccarsa rakibi olan esnaflardan daha çok helalinden para kazanıp kendisini çekemeyecen gizli düşmanlarını sonunda alt edeceğine yorumlanır.

Rüyada Ermiş Zat Görmek

Rüyada ermiş zat görmek rüyayı görenin hislerinin her zaman doğru çıkacağına ve altıncı hissinin son derece kuvvetli olduğu anlamlarına gelir. Bu doğru hislerinin de kendisini hep kazandıracağı ve de gerçekten de bolluk bereketlik içerisinde adeta yüzeceğine rivayet olunur. Manevi atmosferinde de köklü değişimler yaşayarak iç huzurunu tam da aradığı gibi bulacağına ve maneviyatını güçlendirerek yaşamına renk ve anlam katacağına da yorulur. Bu yönüyle de rüyasında ermiş zatı görenler çok duygusal ve hisli kişilerdir.

İsim Kısaltmak Günah mı?

Her ebeveyn çocuklarına güzel anlamlı isimler koymak istemektedirler. Çocuklar isimlerinin anlamlarını oldukça fazla yansıtmaktadırlar. Bu nedenden dolayı da anlamı güzel isimler çocuklara verilmelidir. Bu denli önemli olan isimler içerisinde ise dinimizce koyulması günah ve haram isimler de yer almaktadır. Bu isimler çocuklara koyulmamalıdır. Arkadaş çevresinde isim kısaltmak çok fazla yapılmaktadır.

İsim kısaltmak günah mı? Gibi sorular ise sorulmakta ve günahtan kaçınmak isteyenler için merak konusu olmaktadır. Alay veya başka kötü amaçlar doğrultusunda isim kısaltmak günah olmaktadır. Fakat kişi bu kısaltmadan rahatsız oluyorsa isimler kısaltılmamalıdır. Bu karşıdaki kişinin kalbini kırabilir. Dinimizde de kalp kırmak günah sayılmaktadır.

Dinimize göre Allah’ın 99 ismini çocuklara koymak günah olmaktadır. Allah’ın isimlerini koymak isteyenlerin ise isimlerinin başına kul anlamına gelen Abdul eklenmelidir. Aksi halde ismine uygun yaşayamayan çocuğa büyük günah olmaktadır. Allah’ın isimlerini kısaltmak günahtır. Bu nedenden dolayı da Abdulselam gibi isimler kolay söylemek için kısaltılmamalıdır.

Kötü bir niyet ve dalga geçmek amacı ile isim kısaltmaları yapmanın bir günahı bulunmamaktadır. Fakat her isim güzel olduğundan dolayı kısaltmadan söylemek daha uygun olmaktadır. İsimlerin yapıları değiştirilmeden telaffuz edilerek, kullanılmalıdır. Bunun yanında lakap takarak alay etmek de günah sayılmaktadır.

Hucurat Suresinin 11. Ayetinde ise ‘Ey mü’minler, bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidir. Kadınlar da kadınları alaya almasın, belki onlar kendilerinden daha iyidir. Kendi kendinizi ayıplamayın. Birbirinizi kötü lâkaplarla çağırmayın.’ Denilmektedir. Ayette de açık olarak birbirimizi güzel bir şekilde çağırmak ve lakap takmamak belirtilmiştir. Bunun yanında Elmalılı ise ‘Mü’min kardeşini güzel lâkaplarla ve isimlerle çağırmak, mü’minin mü’min üzerindeki hakkıdır.’ Demektedir.

Yolculuktan Dönüşte Okunacak Dua Hakkında Bilgi

Yolculuktan dönüşte okunacak dua gerçekleştirdiğiniz yolculuğun kazasız belasız Allah’ın izniyle gerçekleşmesi sonucunda yaradana edilecek teşekkürdür aslında. Bu yüzden sünnet olan ve efendimizin de gerek dini diğer yerlere tebliğ etmek gerekse ticaret maksadıyla yapmış olduğu tüm yolculuklarının sonrasında beldesine döndüğü zaman bu duayı okumuştur.

Yolculuktan Dönüşte Okunacak Duanın Okunuşu

Yolculuktan dönüşte okunacak dua okunuşu şu şekilde:

Allahümme inni eûzü bike min vasais seferi ve Kabet’il münkalebi ve’lhavri ba’del kevri ve daveti’l mazlum.

Yolculuktan Dönüşte Okunacak Duanın Türkçe Anlamı

Yolculuktan dönüşte okunacak dua türkçe anlamı açısından şunu söylememiz gerekiyor:

Allah’ım! Yolculuğun meşakkatinden, dönüş sonrası kötü durumlarla karşı karşıya gelmekten, gördüğümden geri kalmaktan ve mazlumun ahını almaktan sana sığınırım.

Yolculuktan Dönüşte Okunacak Duanın Fazileti

Yolculuktan dönüşte okunacak dua fazileti kişinin seyahatini hiçbir tehlike ve musibetle karşı karşıya kalmadan kazasız belasız atlatması sonrası Allah’a teşekkür etmesi anlamına gelir. Çünkü Müslüman bir kimsenin yaradanına teşekkürü kuşkusuz dua ile olacaktır. İşte bu yönden düşünülecek olunursa yolculuklardan her dönüşte yapılacak şeylerin gerçekten de dikkat çeken hususlar arasında gelmeyi sürdürdüğünü kesin olarak dile getirmemiz gerekir. Bu da her anlamda önem teşkil eden bir diğer konular arasında geliyor. Bu da her açıdan yolculuk dönüşünde hepimizin peygamberimiz efendimizin kesinlikle ihmal etmedikleri bu duayı bizlerin de ihmal etmeksizin yerine getirmesi anlamına gelmektedir ki gerçekten de son derece önemli bir yaklaşımdır.

Yolculuktan Dönüşte Okunacak Dua Dinle

Yolculuktan dönüşte okunacak dua dinle https://www.youtube.com/watch?v=EKv6ID5XZcE ile siz de yolculuk dönüşü hemen ellerinizi semaya kaldırarak bu duayı edebilirsiniz.

Küfür Etmek Günah mı?

Küfür etmek günah mıdır sorusuna cevap olarak derin cevaplarımızı veriyoruz. Küfretmek Arapça kökenli bir kelimedir. Küfretmek denildiği zaman akla hemen namus, şeref ve onura dokunan argo sözcükler gelse de Allah’a inanmamak, O’na şirk koşmak da aslında bir küfürdür. Zaten kâfir küfreden anlamına gelmektedir.

Fakat burada kastedilen günlük hayatta kullanılan şekliyle argo küfretmektir. Bu bakımdan  üzerinde durmamız gerekiyor.

Peygamberimizin Küfretmekle İlgili Hadisleri

Küfretmek dinimizce günah mı konusuna Müslümanların rehberi konumundaki son peygamber Hz. Muhammed(sav) konuyla ilgili olarak ashabına şu hadis-i şerifi buyurmuşlardı:

“Efendimiz ashabıyla yürüyordu. İki adamın birbirine karşılıklı olarak lanet ettiklerine ve küfrettiklerine şahit oldu. Ashab-ı güzine dönerek şunları buyurdu: Sövülen sözün günahı ilk söze başlayan üzerinedir” buyurarak konuya açıklık getirmiştir.

Peygamberimiz ashabıyla mecliste bulunuyordu. Ashabına nasihatte bulunurken şöyle bir soru yöneltti sahabeye: “Müflis kimdir?”. Sahabe efendimizden birisi nakit parası olmayan ve iflas edendir dedi. Bunun üzerine peygamberimiz :”Hayır, müflis (iflas eden) odur ki namazını, orucunu yerine getirir ancak başkasına söven kimsedir” buyurdu.

Küfretmek Cehenneme Sürükler Mi?

Küfretmek dinimizde günah mı sorularından birisi olarak küfretmek sıklıkla Müslümanların merak ettikleri sorulardan biridir. İslam tarihinde öyle hadiseler vardır ki ömrünü günahlara boyanmış geçiren nice kimseler köpeğe kuyudan su çektikleri için cennetle müjdelenmiş kimileri de beş vakit namazını kılan, orucunu ve nafile ibadetlerini yerine getirip de cehenneme gidenlerle doludur. Nitekim küfretmek de bunlardan biridir.

Küfretmek Şirk Midir?

Küfretmek haram mı konusuna yer verdikten sonra Allah’a ortak koşmak anlamına gelen şirk üzerinde de durmamız gerekiyor. Küfretmek evet Allah-u Teala’ya alenen şirk koşmak, ortak koşmaktır. Çünkü Allah’a inanmayan bir kimse zaten küfreden anlamına gelen kâfir olarak canını teslim edecektir.

 

Küfre girmek veya Küfre düşmek ne demek?

Küfre girmek veya küfre düşmek; Dinimizin getirdiği kurallara uymuyorsak, hafife alıyorsak ve dalga geçiyorsak ve en önemlisi Allah’a inanmıyorsak küfre düşüyoruzdur. Allah korusun…

Içimden küfür etmek günah mıdır?

Müslüman bir kişi içinden bir başkası için küfür etmek suretiyle kötü söz söylemesi günaha kapı açtığı için sakınılması gereken bir davranıştır. Bana yapılan kötü bir harekette hemen ilk anda sabır etmezsem içimden dahi olsa küfür etmem benim sabırsız biri olduğuma işaret ediyor.

Argo kelime (Salak , Manyak v.b. demek) kullanmak günah mı?

Küfür etmek ile Salak , Manyak gibi argo kelimeler kullanmakta küfüre yaklaşma ihtimali olan diğer kelimelere benzerdir. Hafif argo kelime de olsa kullanmamak daha kabul gören bir davranıştır.

Murada Kavuşmak İçin Okunacak Dua

Murada kavuşmak için okunacak dua, listesinde sizlere muradınıza en hızlı ereceğiniz duaları paylaşacağız. Her türlü dilek için çok güçlü bir dua tertibi.
Bu dua ile ne istenirse kişi isteğine kavuşur. Normalde beş on gün içinde en fazla 66 güne  kadar olması beklenir.

Murada Erdiren Dua

Murada erdiren dua, şu şekildedir;

Herhangi bir farz namazını kılıp,selam verip namaz sonrası tesbih ve dualarınızı okuduktan sonra,dileğinize  niyet ederek (66) defa Ya Allah celle celalühü okunur.Bu tesbihden sonra “Duha  süresi 5 nci ayeti kerimi”  Ve le sevfe yu’tîke rabbuke fe terdâ.”وَلَسَوْفَ يُعْطِيكَ رَبُّكَ فَتَرْضَى ayeti kerim (2513) defa okunur.

Maksadın daha acele olması için dua sonunda  bir defa okunur.”Allahümme inni es’elüke bi elifil kâimi leyse kablehû sâbikun ve lâ ba’dehû lâhıkun ve bil lâmeynillezi lememte bihimel esrâre ve ehazte bihime ahdel vâsika ve bil hâil muhıytatil müharraketi bis sevâkini vel cevâdimi ven nevâtık.Es’elüke en takdiye hâceti ve takdiye ve tezille zelleti yâ erhamer râhmine ve yâ ecvedel ecvedin.”

En Kısa Zamanda Murada Ermek İçin Okunacak Sure

En kısa zamanda murada ermek için okunacak sure, Kadir suresidir.

Dualara öncelikle Allâhü Teâlâ’yı tesbihle başlamak çok makbuldür.Sonra salavat okunmalı.Resülullah Efendimiz şöyle dua ederdi.

”  Ben Yüceler yücesi ve karşılıksız vericilerin en yücesi olan Allah’ı tesbih ederim.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur.Bir kimse dua etmek istediği zaman tevbe ederek günahlardan temizlenmelidir.Gönlünü tamamen Allahü Teâlâ’ya  vermelidr.

O zaman kardeşlerim önce istiğfar  tevbe edelim.Sonra Allahü Teâl’yı tesbih edelim.Sonra salavat okuyalım. niyet edip duamızı okuyalımDua sonunda yeniden salavat ve 1 Fatiha okuyup Amin diyerek ellerimizi yüzümüze sürelim.

Duaya 7 gün,11 gün ,21 gün veya 41 gün devam edelim.

Kadir süresi;

Bismillâhirrahmânirrahîm
1 İnnê enzelnâhü fî leyletilkadri
2Ve mê edrâke mê leyletülkadr
3 Leyletülkadri hayrun min elfi şehrin
4 Tenezzelülmelêiketü verrûhu fîhê biizni rabbihim min külli emrin
5 Selêmün hiye hattê matla’ıl fecri

En Kısa Zamanda Murada Ermek İçin Okunacak Sure Anlamı 

En kısa zamanda murada ermek için okunacak sure anlamı, ise şu şekildedir;

1 Doğrusu Biz, onu (Kurân’ı) Kadir gecesinde indirdik.
2 Kadir gecesinin ne olduğunu bilir misin sen?
3 Kadir gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.
4 O gece Rab’lerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner.
5 Artık o gece bir esenliktir gider Tâ [ki] tan ağarana kadar.

Murada Ermek İçin Zikir

Murada ermek için zikir, ise şu şekildedir;

Her gün 21 kere ” Ya Halik, Ya Bari,Ya Müsavvir Celle Celalühü “ diye zikreden ummadığı nimetlere kavuşur.

5 Vakit namazlardan sonra 336 kere ” Ya Müsavvir Celle celalühü ” diye zikreden  muradına erer.

Murada Kavuşmak İçin Okunacak Dua Dinle

Murada kavuşmak için okunacak dua dinle, bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz;

Fussilet Suresi

Fussilet suresi; Kur’ân-ı kerîmin 41. sûresi olarak bilinmektedir. Sure’de Kuran-ı Kerime inanmayan kişilerin alacağı cezalar, kitapta yapılması yasaklanan şeyleri yapan kişiler, Allah’a inanmayanların ahiret günü mertebeleri anlatılmaktadır.

Fussilet Suresinin Okunuşu

Fussilet Suresinin okunuşu aşağıda belirtilmiştir.

(41/1) Hâ mîm. (41/2) Tenzîlun miner rahmânir rahîm(rahîmi). (41/3) Kitâbun fussilet âyâtuhu kur’ânen arabiyyen li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne). (41/4) Beşîran ve nezîrâ(nezîren), fe a’rada ekseruhum fehum lâ yesmeûn(yesmeûne). (41/5) Ve kâlû kulûbunâ fî ekinnetin mimmâ ted’ûnâ ileyhi ve fî âzâninâ vakrun ve min beyninâ ve beynike hicâbun fa’mel innenâ âmilûn(âmilûne). (41/6) Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhidun festekîmû ileyhi vestagfirûhu, ve veylun lil muşrikîn(muşrikîne). (41/7) Ellezîne lâ yu’tûnez zekâte ve hum bil âhirati hum kâfirûn(kâfirûne). (41/8) İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum ecrun gayru memnûn(memnûnin). (41/9) Kul e innekum le tekfurûne billezî halakal arda fî yevmeyni ve tec’alûne lehû endâdâ(endâden), zâlike rabbul âlemîn(âlemîne). (41/10) Ve ceale fîhâ ravâsiye min fevkıhâ ve bârake fîhâ ve kaddera fîhâ akvâtehâ fî erbeati eyyâm(eyyâmin), sevâen lis sâilîn(sâilîne). (41/11) Summestevâ ilâs semâi ve hiye duhânun fe kâle lehâ ve lil ardı’tiyâ tav’an ev kerhâ(kerhen), kâletâ eteynâ tâiîn(tâiîne). (41/12) Fe kadâhunne seb’a semâvâtin fî yevmeyni ve evhâ fî kulli semâin emrehâ ve zeyyennâs semâed dunyâ bi mesâbîha ve hıfzâ(hıfzen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi). (41/13) Fe in a’radû fe kul enzertukum sâıkaten misle sâıkati âdin ve semûd(semûde). (41/14) İz câethumur rusulu min beyni eydîhim ve min halfihim ellâ ta’budû illâllâh ( illâllâhe), kâlû lev şâe rabbunâ le enzele melâiketen fe innâ bimâ ursiltum bihî kâfirûn(kâfirûne). (41/15) Fe emmâ âdun festekberû fîl ardı bi gayril hakkı ve kâlû men eşeddu minnâ kuvveten, e ve lem yerav ennallâhellezî halakahum huve eşeddu minhum kuvveten ve kânû bi âyâtinâ yechadûn(yechadûne). (41/16) Fe erselnâ aleyhim rîhan sarsaran fî eyyâmin nahisâtin li nuzîkahum azâbel hizyi fîl hayâtid dunyâ, ve le azâbul âhirati ahzâ ve hum lâ yunsarûn(yunsarûne). (41/17) Ve emmâ semûdu fe hedeynâhum festehabbûl amâ alâl hudâ fe ehazethum sâıkatul azâbil hûni bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne). (41/18) Ve necceynâllezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne). (41/19) Ve yevme yuhşeru a’dâullâhi ilân nâri fe hum yûzeûn(yûzeûne). (41/20) Hattâ izâ mâ câûhâ şehide aleyhim sem’uhum ve ebsâruhum ve culûduhum bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne). (41/21) Ve kâlû li culûdihim lime şehidtum aleynâ, kâlû entakanâllâhullezî entaka kulle şey’in ve huve halakakum evvele merratin ve ileyhi turceûn(turceûne). (41/22) Ve mâ kuntum testetirûne en yeşhede aleykum sem’ukum ve lâ ebsârukum ve lâ culûdukum ve lâkin zanentum ennallâhe lâ ya’lemu kesîran mimmâ ta’melûn(ta’melûne). (41/23) Ve zâlikum zannukumullezî zanentum bi rabbikum erdâkum fe asbahtum minel hâsirîn(hâsirîne). (41/24) Fe in yasbirû fen nâru mesven lehum ve in yesta’tibû fe mâ hum minel mu’tebîn(mu’tebîne). (41/25) Ve kayyadnâ lehum kuranâe fe zeyyenû lehum mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum ve hakka aleyhimul kavlu fî umemin kad halet min kablihim minel cinni vel insi, innehum kânû hâsirîn(hâsirîne). (41/26) Ve kâlellezîne keferû lâ tesmeû li hâzâl kur’âni velgav fîhi leallekum taglibûn(taglibûne). (41/27) Fe le nuzîkannellezîne keferû azâben şedîden ve le necziyennehum esveellezî kânû ya’melûn(ya’melûne). (41/28) Zâlike cezâu a’dâillâhin nâr(nârun), lehum fîhâ dârul huldi, cezâen bimâ kânû bi âyâtinâ yechadûn(yechadûne). (41/29) Ve kâlellezîne keferû rabbenâ erinâllezeyni edallânâ minel cinni vel insi nec’al humâ tahte akdâminâ li yekûnâ minel esfelîn(esfelîne). (41/30) İnnellezîne kâlû rabbunâllâhu summestekâmû tetenezzelu aleyhimul melâiketu ellâ tehâfû ve lâ tahzenû ve ebşirû bil cennetilletî kuntum tûadûn(tûadûne). (41/31) Nahnu evliyâukum fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhirati, ve lekum fîhâ mâ teştehî enfusukum ve lekum fîhâ mâ teddeûn(teddeûne). (41/32) Nuzulen min gafûrin rahîm(rahîmin). (41/33) Ve men ahsenu kavlen mimmen deâ ilâllâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî minel muslimîn(muslimîne). (41/34) Ve lâ testevîl hasenetu ve lâs seyyietu, idfa’ billetî hiye ahsenu fe izâllezî beyneke ve beynehu adâvetun ke ennehu veliyyun hamîm(hamîmun). (41/35) Ve mâ yulakkâhâ illâllezîne saberû, ve mâ yulakkâhâ illâ zû hazzın azîm(azîmin). (41/36) Ve immâ yenzeganneke mineş şeytâni nezgun festeız billâh(billâhi), innehu huves semîul alîm(alîmu). (41/37) Ve min âyâtihil leylu ven nehâru veş şemsu vel kameru, lâ tescudû liş şemsi ve lâ lil kameri vescudû lillâhillezî halakahunne in kuntum iyyâhu ta’budûn(ta’budûne). (SECDE ÂYETİ) (41/38) Fe inistekberû fellezîne inde rabbike yusebbihûne lehu bil leyli ven nehâri ve hum lâ yes’emûn(yes’emûne). (41/39) Ve min âyâtihî enneke terâl arda hâşiaten fe izâ enzelnâ aleyhâl mâehtezzet ve rabet, innellezî ahyâhâ le muhyîl mevtâ, innehu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun). (41/40) İnnellezîne yulhıdûne fî âyâtinâ lâ yahfevne aleynâ, e fe men yulkâ fîn nâri hayrun em men ye’tî âminen yevmel kıyâmeti, i’melû mâ şi’tum innehu bimâ ta’melûne basîr(basîrun). (41/41) İnnellezîne keferû biz zikri lemmâ câehum, ve innehu le kitâbun azîz(azîzun). (41/42) Lâ ye’tîhil bâtılu min beyni yedeyhi ve lâ min halfihî, tenzîlun min hakîmin hamîd(hamîdin). (41/43) Mâ yukâlu leke illâ mâ kad kîle lir rusuli min kablike, inne rabbeke le zû magfiratin ve zû ikâbin elîm(elîmin). (41/44) Ve lev cealnâhu kur’ânen a’cemiyyen le kâlû lev lâ fussilet âyâtuhu, e a’cemiyyun ve arabîyyun, kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâun, vellezîne lâ yu’minûne fî âzânihim vakrun ve huve aleyhim amâ(amen), ulâike yunâdevne min mekânin baîd(baîdin). (41/45) Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe fahtulife fîhi, ve lev lâ kelimetun sebekat min rabbike le kudıye beynehum, ve innehum le fî şekkin minhu murîb(murîbin). (41/46) Men amile sâlihan fe li nefsihî ve men esâe fe aleyhâ, ve mâ rabbuke bi zallâmin lil abîd(abîdi). (41/47) İleyhi yuraddu ilmus sâati, ve mâ tahrucu min semerâtin min ekmâmihâ ve mâ tahmilu min unsâ ve lâ tedau illâ bi ilmihî, ve yevme yunâdîhim eyne şurakâî kâlû âzennâke mâ minnâ min şehîd(şehîdin). (41/48) Ve dalle anhum mâ kânû yed’ûne min kablu ve zannû mâ lehum min mahîs(mahîsın). (41/49) Lâ yes’emul insânu min duâil hayri ve in messehuş şerru fe yeûsun kanût(kanûtun). (41/50) Ve le in ezaknâhu rahmeten minnâ min ba’di darrâe messethu le yekûlenne hâzâ lî ve mâ ezunnus sâate kâimeten ve le in ruci’tu ilâ rabbî inne lî indehu lel husnâ, fe le nunebbiennellezîne keferû bimâ amilû ve le nuzîkannehum min azâbin galîz(galîzin). (41/51) Ve izâ en’amnâ alâl insâni a’rada ve neâ bi cânibihî, ve izâ messehuş şerru fe zû duâin arîd(arîdın). (41/52) Kul e raeytum in kâne min indillâhi summe kefertum bihî men edallu mimmen huve fî şikâkın baîd(baîdin). (41/53) Se nurîhim âyâtinâ fîl âfâkı ve fî enfusihim hattâ yetebeyyene lehum ennehul hakku, e ve lem yekfi bi rabbike ennehu alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun). (41/54) E lâ innehum fî miryetin min likâi rabbihim, e lâ innehu bi kulli şey’in muhît(muhîtun).

Fussilet Suresinin Arapça Yazılışı

Fussilet Suresinin arapça yazılışı aşağıda belirtilmiştir.

حم ﴿١﴾ تَنزِيلٌ مِّنَ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ ﴿٢﴾ كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ ﴿٣﴾ بَشِيرًا وَنَذِيرًا فَأَعْرَضَ أَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ ﴿٤﴾ وَقَالُوا قُلُوبُنَا فِي أَكِنَّةٍ مِّمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ وَفِي آذَانِنَا وَقْرٌ وَمِن بَيْنِنَا وَبَيْنِكَ حِجَابٌ فَاعْمَلْ إِنَّنَا عَامِلُونَ ﴿٥﴾ قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَاسْتَقِيمُوا إِلَيْهِ وَاسْتَغْفِرُوهُ وَوَيْلٌ لِّلْمُشْرِكِينَ ﴿٦﴾ الَّذِينَ لَا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ ﴿٧﴾ إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ ﴿٨﴾ قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَندَادًا ذَلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ ﴿٩﴾ وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِن فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاء لِّلسَّائِلِينَ ﴿١٠﴾ ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ ﴿١١﴾ فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَى فِي كُلِّ سَمَاء أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ ﴿١٢﴾ فَإِنْ أَعْرَضُوا فَقُلْ أَنذَرْتُكُمْ صَاعِقَةً مِّثْلَ صَاعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَ ﴿١٣﴾ إِذْ جَاءتْهُمُ الرُّسُلُ مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ قَالُوا لَوْ شَاء رَبُّنَا لَأَنزَلَ مَلَائِكَةً فَإِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ ﴿١٤﴾ فَأَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ ﴿١٥﴾ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي أَيَّامٍ نَّحِسَاتٍ لِّنُذِيقَهُمْ عَذَابَ الْخِزْيِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَخْزَى وَهُمْ لَا يُنصَرُونَ ﴿١٦﴾ وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمَى عَلَى الْهُدَى فَأَخَذَتْهُمْ صَاعِقَةُ الْعَذَابِ الْهُونِ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿١٧﴾ وَنَجَّيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ ﴿١٨﴾ وَيَوْمَ يُحْشَرُ أَعْدَاء اللَّهِ إِلَى النَّارِ فَهُمْ يُوزَعُونَ ﴿١٩﴾ حَتَّى إِذَا مَا جَاؤُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٢٠﴾ وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدتُّمْ عَلَيْنَا قَالُوا أَنطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٢١﴾ وَمَا كُنتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَنْ يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلَا أَبْصَارُكُمْ وَلَا جُلُودُكُمْ وَلَكِن ظَنَنتُمْ أَنَّ اللَّهَ لَا يَعْلَمُ كَثِيرًا مِّمَّا تَعْمَلُونَ ﴿٢٢﴾ وَذَلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذِي ظَنَنتُم بِرَبِّكُمْ أَرْدَاكُمْ فَأَصْبَحْتُم مِّنْ الْخَاسِرِينَ ﴿٢٣﴾ فَإِن يَصْبِرُوا فَالنَّارُ مَثْوًى لَّهُمْ وَإِن يَسْتَعْتِبُوا فَمَا هُم مِّنَ الْمُعْتَبِينَ ﴿٢٤﴾ وَقَيَّضْنَا لَهُمْ قُرَنَاء فَزَيَّنُوا لَهُم مَّا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ ﴿٢٥﴾ وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهَذَا الْقُرْآنِ وَالْغَوْا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ ﴿٢٦﴾ فَلَنُذِيقَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا عَذَابًا شَدِيدًا وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَسْوَأَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٢٧﴾ ذَلِكَ جَزَاء أَعْدَاء اللَّهِ النَّارُ لَهُمْ فِيهَا دَارُ الْخُلْدِ جَزَاء بِمَا كَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ ﴿٢٨﴾ وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا رَبَّنَا أَرِنَا الَّذَيْنِ أَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ أَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ الْأَسْفَلِينَ ﴿٢٩﴾ إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ ﴿٣٠﴾ نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ ﴿٣١﴾ نُزُلًا مِّنْ غَفُورٍ رَّحِيمٍ ﴿٣٢﴾ وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِّمَّن دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ ﴿٣٣﴾ وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ ﴿٣٤﴾ وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الَّذِينَ صَبَرُوا وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا ذُو حَظٍّ عَظِيمٍ ﴿٣٥﴾ وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿٣٦﴾ وَمِنْ آيَاتِهِ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ لَا تَسْجُدُوا لِلشَّمْسِ وَلَا لِلْقَمَرِ وَاسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَهُنَّ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ ﴿٣٧﴾ فَإِنِ اسْتَكْبَرُوا فَالَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُمْ لَا يَسْأَمُونَ* ﴿٣٨﴾ وَمِنْ آيَاتِهِ أَنَّكَ تَرَى الْأَرْضَ خَاشِعَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاء اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ إِنَّ الَّذِي أَحْيَاهَا لَمُحْيِي الْمَوْتَى إِنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٣٩﴾ إِنَّ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي آيَاتِنَا لَا يَخْفَوْنَ عَلَيْنَا أَفَمَن يُلْقَى فِي النَّارِ خَيْرٌ أَم مَّن يَأْتِي آمِنًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ﴿٤٠﴾ إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِالذِّكْرِ لَمَّا جَاءهُمْ وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ ﴿٤١﴾ لَا يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهِ تَنزِيلٌ مِّنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ ﴿٤٢﴾ مَا يُقَالُ لَكَ إِلَّا مَا قَدْ قِيلَ لِلرُّسُلِ مِن قَبْلِكَ إِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ وَذُو عِقَابٍ أَلِيمٍ ﴿٤٣﴾ وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا أَعْجَمِيًّا لَّقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آيَاتُهُ أَأَعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّ قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاء وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى أُوْلَئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ ﴿٤٤﴾ وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ فِيهِ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ وَإِنَّهُمْ لَفِي شَكٍّ مِّنْهُ مُرِيبٍ ﴿٤٥﴾ مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاء فَعَلَيْهَا وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ ﴿٤٦﴾ إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ السَّاعَةِ وَمَا تَخْرُجُ مِن ثَمَرَاتٍ مِّنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٍ ﴿٤٧﴾ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُوا يَدْعُونَ مِن قَبْلُ وَظَنُّوا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ ﴿٤٨﴾ لَا يَسْأَمُ الْإِنسَانُ مِن دُعَاء الْخَيْرِ وَإِن مَّسَّهُ الشَّرُّ فَيَؤُوسٌ قَنُوطٌ ﴿٤٩﴾ وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ رَحْمَةً مِّنَّا مِن بَعْدِ ضَرَّاء مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ هَذَا لِي وَمَا أَظُنُّ السَّاعَةَ قَائِمَةً وَلَئِن رُّجِعْتُ إِلَى رَبِّي إِنَّ لِي عِندَهُ لَلْحُسْنَى فَلَنُنَبِّئَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِمَا عَمِلُوا وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ ﴿٥٠﴾ وَإِذَا أَنْعَمْنَا عَلَى الْإِنسَانِ أَعْرَضَ وَنَأى بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ فَذُو دُعَاء عَرِيضٍ ﴿٥١﴾ قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ اللَّهِ ثُمَّ كَفَرْتُم بِهِ مَنْ أَضَلُّ مِمَّنْ هُوَ فِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ ﴿٥٢﴾ سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ ﴿٥٣﴾ أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَاء رَبِّهِمْ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطٌ ﴿٥٤﴾

Fussilet Suresinin Fazileti Anlamı

Fussilet Suresinin fazileti aşağıda belirtilmiştir.

1 – Hâ Mîm.

2 – Bu Kur’ân Rahmân ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir.

3 – Bu, Arapça bir Kur’an olarak, âyetleri bilen bir kavim için ayırt edilip açıklanmış bir kitaptır.

4 – O, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Fakat insanların çoğu yüz çevirmişlerdir. Artık onlar gerçeği işitmezler.

5 – Onlar: “Ey Muhammed! Senin bizi davet ettiğin şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Seninle bizim aramızda anlaşmamıza engel bir de perde vardır. Sen istediğini yap, çünkü biz yapıyoruz” dediler.

6 – Ey Muhammed! De ki: “Ben sadece sizin gibi bir insanım, ancak bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık hep O’na yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin. Vay O’na ortak koşanların haline!

7 – Onlar, zekatı vermezler, ahireti de inkâr ederler.

8 – Şüphesiz ki, iman edip, salih amel işleyenler için de bitmez tükenmez bir mükafat vardır.

9 – De ki: “Siz yeri iki günde yaratanı gerçekten inkâr edip duracak mısınız? Bir de O’na eşler koşuyorsunuz ha? O bütün âlemlerin Rabbidir.”

10 – O, yerin üstünde sabit dağlar yarattı. Orada bereketler meydana getirdi. Orada araştırıp soranlar için rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip, düzene koydu.

11 – Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: “İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin.” dedi. Her ikisi de: “İsteyerek geldik” dediler.

12 – Böylece Allah onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.

13 – Eğer onlar, yine yüz çevirirlerse de ki: “Ben sizi Âd ve Semud’un başına gelen yıldırıma benzer bir yıldırıma karşı uyardım.”

14 – Onlara Allah’tan başkasına kulluk etmeyin diye önlerinden ve arkalarından peygamberler geldiği zaman: “Eğer Rabbimiz dileseydi mutlaka melekler indirirdi. Biz sizin tebliğ için gönderildiğiniz şeylere inanmayız.” dediler.

15 – Âd kavmine gelince onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar ve: “Bizden daha kuvvetli kim vardır?” dediler. Onlar kendilerini yaratan Allah’ın kendilerinden daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Onlar bizim âyetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.

16 – Bu yüzden biz de onlara dünya hayatında rezillik azabını tattırmak için o uğursuz günlerde dondurucu bir kasırga gönderdik. Ahiret azabı ise elbette daha çok rezil edicidir. Onlara yardım da edilmeyecektir.

17 – Semûd kavmine gelince, biz onlara doğru yolu gösterdik. Fakat onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Bunun üzerine kazandıkları kötülük yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarpıverdi.

18 – Biz iman edenleri ve kötülükten sakınanları ise kurtardık.

19 – O gün Allah’ın düşmanları cehennem ateşine sürülmek üzere hep bir araya toplanırlar.

20 – Nihayet oraya vardıkları zaman kulakları, gözleri ve derileri yaptıkları şeyler hakkında onların aleyhinde şahitlik ederler.

21 – Onlar derilerine: “Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?” derler. Derileri de: “Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu, sizi ilk defa yaratan O’dur ve siz yine O’na döndürülüyorsunuz” derler.

22 – Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aleyhinizde şahitlik edeceğinden korkarak kötülükten sakınmıyordunuz. Fakat yaptıklarınızdan birçoğunu Allah’ın bilmeyeceğini zannediyordunuz.

23 – İşte Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu zannınız sizi helak etti de zarara uğrayanlardan oldunuz.

24 – Şimdi eğer dayanabilirlerse onların yeri ateştir. Yok eğer hoşnutluğa dönmek isterlerse bile artık onlar hoşnut edileceklerden değildirler.

25 – Biz onlara birtakım arkadaşlar musallat ettik de onlar kendilerine önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini güzel gösterdiler. Böylece kendilerinden önce gelip, geçmiş olan cin ve insan toplulukları hakkındaki, azab sözü onlar için de hak oldu. Doğrusu onların hepsi de kendilerine yazık etmişlerdir.

26 – İnkâr edenler: “Bu Kur’ân-ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki üstün gelirsiniz” dediler.

27 – Biz mutlaka inkâr edenlere şiddetli bir azab tattıracağız. Ve onlara yaptıkları amellerin en kötüsünün cezasını vereceğiz.

28 – İşte Allah’ın düşmanlarının cezası ateştir. Âyetlerimizi bile bile inkâr etmelerinin cezası olarak, onlar için orada ebedî olarak kalacakları cehennem yurdu vardır.

29 – İnkâr edenler: “Ey Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi doğru yoldan saptıranları bize göster de onları ayaklarımızın altına alalım, böylece cehennemin en altında kalanlardan olsunlar.” diyeceklerdir.

30 – “Rabbimiz Allah’tır” deyip, sonra da doğrulukta devam edenlere gelince, onların üzerine melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size vaad edilen cennetle sevinin.”

31 – “Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır.”

32 – Bunlar çok bağışlayıcı ve çok merhametli olan Allah tarafından bir ağırlamadır.

33 – Allah’a davet eden, salih amel işleyen ve: “Ben gerçekten müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?

34 – Hem iyilik de bir değildir, kötülük de. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. O zaman seninle kendi arasında bir düşmanlık olan kişinin, sanki samimi bir dost gibi olduğunu görürsün.

35 – Bu olgunluğa ancak sabredenler kavuşturulur, buna ancak hayırdan büyük bir pay sahibi olan kavuşturulur.

36 – Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa hemen Allah’a sığın. Çünkü O her şeyi işitir ve bilir.

37 – Gece ile gündüz ve güneş ile ay Allah’ın kudretinin delillerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer sadece Allah’a kulluk yapmak istiyorsanız, onları yaratan Allah’a secde edin.

38 – Eğer onlar büyüklük taslarlarsa bilsinler ki, Rabbinin yanındaki melekler gece gündüz O’nu tesbih ederler ve hiç usanmazlar.

39 – Senin yeryüzünü boynu bükük, kupkuru görmen de Allah’ın kudretinin delillerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir ve kabarır. Şüphesiz ki ona hayat veren Allah mutlaka ölüleri de diriltir. Doğrusu O’nun her şeye gücü yeter.

40 – Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp inkâra sapanlar bize gizli kalmazlar. O halde ateşe atılacak olan mı daha hayırlıdır, yoksa kıyamet günü güven içinde gelecek olan mı? İstediğinizi yapın. Şüphesiz ki Allah, yaptığınız şeyleri hakkıyla görür.

41 – Kur’ân kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler, mutlaka cezalarını çekceklerdir. O gerçekten çok değerli bir kitaptır.

42 – Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, öğülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir.

43 – Ey Muhammed! Sana senden önceki peygamberlere söylenenden başka bir şey söylenmiyor. Şüphesiz ki senin Rabbin hem mağfiret sahibidir hem de acı verecek bir azap sahibidir.

44 – Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur’ân yapsaydık onlar mutlaka: “Bu kitabın âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Arap bir peygambere yabancı dil, öyle mi?” derlerdi. Sen de ki: “O, iman edenler için bir hidayet ve şifadır.” İman etmeyenlerin kulaklarında ise bir ağırlık vardır. Kur’ân onlara göre bir körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden çağrılıyorlar (da duymuyorlar).

45 – Andolsun ki biz Musa’ya Tevrat’ı vermiştik de onda ihtilafa düşmüşlerdi. Eğer Rabbin tarafından azabın ertelenmesine dair bir söz geçmeseydi mutlaka aralarında hüküm verilirdi. Gerçekten onlar Kur’ân hakkında bir şüphe ve tereddüt içindedirler.

46 – Her kim iyi bir iş yaparsa, kendi lehine yapmış olur. Kim de bir kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapmış olur. Rabbin kullara zulmedecek değildir.

47 – Kıyamet zamanını bilmek ancak Allah’a havale edilir. Onun bilgisi dışında hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Allah onlara: “Bana koştuğunuz ortaklarım nerede?” diye seslendiği gün, onlar: “Senin ortağın olduğuna dair bizden hiçbir şahit olmadığını sana arz ederiz.” derler.

48 – Önceden tapmakta oldukları şeyler, kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur. Onlar da kendileri için kaçacak bir yer olmadığını anlamışlardır.

49 – İnsan hayır istemekten usanmaz, fakat kendisine bir kötülük dokununca üzülür ve ümitsizliğe düşer.

50 – Andolsun ki kendisine dokunan bir zarardan sonra, biz ona tarafımızdan bir rahmet tattırsak, O: “Bu benim hakkımdır, kıyametin kopacağını da sanmıyorum, Rabbime döndürülmüş olsam bile mutlaka O’nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır” der. Biz o inkâr edenlere yaptıkları şeyleri mutlaka haber vereceğiz ve onlara ağır bir azap tattıracağız.

51 – Biz insana bir nimet verdiğimiz zaman o yüz çevirir, yan çizer. Ona bir kötülük dokunduğu zaman da uzun uzun yalvarır.

52 – Ey Muhammed! De ki: “Ne dersiniz? O Kur’ân Allah tarafından gelmiş olup da sonra siz onu inkâr etmişseniz, o takdirde Hak’tan uzak bir ayrılığa düşenden daha sapık kim olabilir?”

53 – Biz onlara hem ufuklarda ve hem kendi nefislerinde delillerimizi göstereceğiz ki, Kur’ân’ın hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Senin Rabbinin her şeye şahit olması kafi değil mi?

54 – İyi bilin ki onlar Rablerine kavuşmaktan bir şüphe içindedirler, yine iyi bilin ki, Allah her şeyi ilmiyle kuşatmıştır.

Fussilet Suresini Dinle

https://youtu.be/k8qdJw9C4r4

Tegabun Suresi Hakkında Bilgi

Tegabun Suresi, adını 9. Ayette geçen ve ‘aldanma’ anlamına gelen Tegabun ifadesinden almaktadır. Surede, insanların bir araya toplanacağı gün olan kıyamet anlatılırken ‘aldanma günü’ yani ‘Tegabun Günü’ olarak belirtilir. Kur’an-ı Kerim’in 64. Suresi olan Tegabun, 18 ayetten oluşup Medine’de nazil olmuştur. Ancak Mekke’de indirildiğini belirten bazı alimler de mevcuttur.

Kainatın tek yaratıcısının Allah olduğundan ve inananların yalnız ona sığınıp ona ibadet etmeleri gerektiğinden bahsedilir. Yüce Allah’ın kendisine ve gönderdiği elçilere itaat ederek güzel ameller işleyenlerin günahlarının affolunacağı, iman sahibi olmadan dünyadan göçenlerin de cehennem azabından tadacağı anlatılır. Ayrıca kişiye Allah tarafından lütfedilen dünya varlıklarından ihtiyacı olanlara sadaka vermesi ve hayırlı bir yolda infak etmesi halinde, ahirette bunun mislince karşılığını alacağı belirtilir.

Tegabun Suresinin Okunuşu

Tegabun suresinin okunuşu şöyledir;

Bismillahirrahmanirrahim.

1. Yusebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl’ardı lehulmulku ve lehulhamdu ve huve ‘ala kulli şey’in kadiyrun.

2. Huvelleziy halekakum feminkum kafirun ve minku mu’minun vallahu bima ta’melune basıyrun.

3. Halekassemavati vel’arda bilhakkı ve savverekum feahsene suverekum ve ileyhilmasıyru.

4. Ya’lemu ma fiyssemavati vel’ardı ve ya’lemu ma tusirrune ve ma tu’linune vallahu ‘aliymun bizatissuduri.

5. Elem ye’tikum nebeulleziyne keferu min kablu fezaku vebale emrihim ve lehum ‘azabun eliymun.

6. Zalike biennehu kanet te’tiyhim rusuluhum bilbeyyinati fekalu ebeşerun yehdunena fekeferu ve tevellev vestağnallahu vallahu ğanıyyun hamiydun.

7. Ze’amelleziyne keferu en len yub’asu kul bela ve rabbiy letub’asunne summe letunebbeunne bima ‘amiltum ve zalike ‘alellahi yesiyrun.

8. Feaminu billahi ve resulihi vennurilleziy enzelna vallahu bima ta’melune habiyrun.

9. Yevme yecme’ukum liyevmicem’ı zalike yevmutteğabuni ve men yu’min billahi ve ya’mel salihan yukeffir ‘anhu seyyiatihi ve yudhılhu cennatin tecriy min tahtihel’enharu halidiyne fiyha ebeden zalikelfevzul’azıymu.

10. Velleziyne keferu ve kezzebu biayatina ulaike ashabunnari halidiyne fiyha ve bi’selmasıyru.

11. Ma esabe min musıybetin illa biiznillahi ve men yu’min billahi yehdi kalbehu vallahu bikulli şey’in ‘aliymun.

12. Ve etıy’ullahe ve etıy’urresule fein tevelleytum feinnema ‘ala resulinelbelağulmubiynu.

13. Allahu la ilahe illa huve ve ‘alellahi felyetevekkelilmu’minune.

14. Ya eyyuhelleziyne amenu inne min ezvacikum ve evladikum ‘aduvven lekum fahzeruhum ve in ta’fu ve tasfehu ve tağfiru feinnallahe ğafurun rahıymun.

15. Ennema emvalukum ve evladukum fitnetun vallahu ‘ındehu ecrun ‘azıymun.

16. Fettekullahe mesteta’tum vesme’u ve etiy’u ve enfiku hayren lienfusikum ve men yuka şuhha nefsihi feulaike humulmufluhune.

17. İn tukridullahe kardan hasenen yuda’ıfhu lekum ve yağfir lekum vallahu şekurin haliymun.

18. ‘Alimulğaybi veşşehadetil’aziyzulhakiymu.

Tegabun Suresinin Arapça Yazılışı

Tegabun Suresi Arapça, yazılışı şu şekildedir;

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

ُسَبِّحُ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿1﴾ هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿2﴾ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْۚ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ ﴿3﴾ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿4﴾ اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَؤُا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۘ فَذَاقُوا وَبَالَ اَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿5﴾ ذٰلِكَ بِاَنَّهُ كَانَتْ تَأْت۪يهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُٓوا اَبَشَرٌ يَهْدُونَنَاۘ فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا وَاسْتَغْنَى اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ ﴿6﴾ زَعَمَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنْ لَنْ يُبْعَثُواۜ قُلْ بَلٰى وَرَبّ۪ي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُ۬نَّ بِمَا عَمِلْتُمْۜ وَذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ ﴿7﴾ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالنُّورِ الَّذ۪ٓي اَنْزَلْنَاۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ ﴿8﴾ يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ ﴿9﴾ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟ ﴿10﴾ مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ ﴿11﴾ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاِنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ ﴿12﴾ اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿13﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿14﴾ اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ ﴿15﴾ فَاتَّقُوا اللّٰهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَاَط۪يعُوا وَاَنْفِقُوا خَيْرًا لِاَنْفُسِكُمْۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿16﴾ اِنْ تُقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ شَكُورٌ حَل۪يمٌۙ ﴿17﴾ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿18﴾

Tegabun Suresinin Türkçe Anlamı

Tegabun Suresinin Türkçe Anlamı, şöyledir:

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

1. ayet: Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih eder. Mülk O’nundur, hamd (övgü) de O’nundur. O, herşeye güç yetirendir.

2. ayet: Sizi yaratan O’dur; buna rağmen sizden kiminiz kafirdir, kiminiz mü’min, Allah, yaptıklarınızı görendir.

3. ayet: Gökleri ve yeri hak olmak üzere yarattı ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O’nadır.

4. ayet: Göklerde ve yerde olanların tümünü bilir; sizin saklı tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

5. ayet: Bundan önce inkar edenlerin haberi size gelmedi mi? İşte onlar, işlerinin vebalini taddılar. Onlara acı bir azap vardır.

6. ayet: Bu, kendilerine apaçık belgelerle elçiler geldiği halde “bizi bir beşer mi hidayete ulaştıracak?” demeleri ve bu yüzden inkar edip saparak yüz çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Ğani’dir, Hamid’dir.

7. ayet: İnkar edenler kesin olarak diriltilmeyeceklerini öne sürdüler. De ki: “Hayır, Rabbim adına andolsun, siz, muhakkak diriltileceksiniz; sonra mutlaka yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu da Allah’a göre oldukça kolaydır.”

8. ayet: “Şu halde Allah’a, O’nun Resûlü’ne ve indirdiğimiz nur (Kur’an)a iman edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”

9. ayet: Sizi toplanma günü için birarada toplayacağı gün; işte bu aldanma (teğabün) günüdür. Kim Allah’a iman edip salih bir amelde bulunursa (Allah) onun kötülüklerini örter ve içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük ‘mutluluk ve kurtuluş (fevz)’ budur.

10. ayet: İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da içinde sürekli kalıcılar olmak üzere, ateşin halkıdırlar. Ne kötü bir dönüş yeridir O.

11. ayet: Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah’a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir. Allah, herşeyi bilendir.

12. ayet: Allah’a itaat edin ve Resûle de itaat edin. Şayet yüz çevirecek olursanız, artık elçimiz üzerine düşen (yalnızca) apaçık bir tebliğ (gerçeği en yalın biçimde size iletme)dir.

13. ayet: Allah; O’ndan başka İlah yoktur. Öyleyse mü’minler (yalnızca) Allah’a tevekkül etsinler.

14. ayet: Ey iman edenler, gerçek şu ki, sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. Yine de affeder, hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

15. ayet: Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (en güzel karşılık) O’nun Katında olandır.

16. ayet: Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah’tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.

17. ayet: Eğer Allah’a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr’dur (şükrü kabul edip çok ihsan eden), Halim’dir (cezayı vermekte acele etmeyendir).

18. ayet: Gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, Aziz (üstün ve güçlü), Hakim (hüküm ve hikmet sahibi)dir.

Tegabun Suresinin Fazileti

Tegabun Suresi Fazileti, Peygamber Efendimizin bu sure ile ilgili müjdesi şudur: ‘’Her kim Tegabun Suresini okursa eğer, ansızın ölmekten kurtulur.’’(Ebu Suud Tefsiri, 8259) Ayrıca Tegabun, Müsebbihat Surelerinden birisidir. Tesbih ile başlayan surelere ‘Müsebbihat’ denilmektedir. İsra, Hadid, Haşr, Cuma, Saff, A’la ve Tegabun surelerinden oluşur. Peygamber Efendimiz’in uyumadan önce içerisinde Tegabun’un da olduğu Müsebbihat surelerini okuduğu hadis kitaplarında belirtilmiştir. (Ebu Davud, Edeb 17; Tirmizi, Fedailül Kur’an, 21)

Tegabun Suresi Dinle

Kıyame Suresi Hakkında Bilgi

Kıyame Suresi, Yüce Allah’ın ilk ayette kıyamet üzerine yemin etmesiyle başladığından dolayı surenin ismi ‘Kıyame’ olmuştur. Bir başka ismi de ‘La uksimu’ ifadesidir. Mekke’de nazil olan Kıyame suresi, 40 ayetten oluşmuş olup Kur’an-ı Kerim’in 75. Suresidir.

Yüce Allah’ın kıyamete yemin etmesiyle başlayan sure de insanların öldükten sonra tekrar diriltileceklerine hatta parmak uçlarına kadar bir araya getirileceklerine değinilir. Kıyamet günü geldiğinde yaşamları boyunca Allah’ı ve gönderdiklerini inkar edenlerin kaçacak yer arayacaklarını ancak kıyametin dehşetinden kaçamayacaklarından bahsedilir. Hesap günü geldiğinde insanların yaptıklarından dolayı sorguya çekileceğini ve burada sadece iman edip etmediği değil, Allah’ın emrettiği ibadetleri yerine getirip getirmediği de sorulacaktır.

Kıyame Suresinin Okunuşu

Kıyame suresinin okunuşu şöyledir;

Bismillahirrahmanirrahim

1. La uksimu biyevmilkıyameti.
2. Ve la uksimu binnefsillevvameti.
3. Eyahsebul’insanu ellen necme’a ‘ızamehu.
4. Bela kadiriyne ‘ala en nusevviye benanehu.
5. Bel yuriydul’insanu liyefcure emamehu.
6. Yes’elu eyyane yevmulkıyameti.
7. Feiza berikalbesaru.
8. Ve hasefelkameru.
9. Ve cumi’aşşemsu velkameru.
10. Yekulul’insanu yevmeizin eynelmeferru.
11. Kella la vezere.
12. İla rabbike yevmeizinilmustekarru.
13. Yunebbeul’insanu yevmeizin bima kaddeme ve ahha re.
14. Belil’insanu ‘ala nefsihi besıyretun.
15. Ve lev elka me’aziyrehu.
16. La tuharrik bihi lisaneke lita’cele bihi.
17. İnne’aleyna cem’ahu ve kur’anehu.
18. Feiza kare’nahu fettebı’kur’anehu.
19. Summe inne ‘aleyna beyanehu.
20. Kella bel tuhıbbunel’acilete.
21. Ve tezerunel’ahırete.
22. Vucuhun yevmeizin nadıretun.
23. İla rabbiha nazıretun.
24. Ve vucuhun yevmeizin basire’un.
25. Tezunnu en yuf’ale biha fakıretun.
26. Kella iza beleğatitterakıye.
27. Ve kıyle men rakın.
28. Ve zanne ennehulfraku.
29. Velteffetissaku bissakı.
30. İla rabbike yevmeizinilmesaku.
31. Fela saddeka ve la salla.
32. Ve lakin kezzebe ve tevella.
33. Summe zehebe ila ehlihi yetemetta.
34. Evla leke feevla.
35. Summe evlaleke feevla.
36. Eyahsebul’insanu en yutreke suden.
37. Elem yeku nutfeten min meniyyin yumna.
38. Summe kane ‘alekaten fehaleka fesevva.
39. Fece’ale minhuzzeyceynizzekere vel’unsa.
40. Eleyse zalike bikadirin ‘ala en yuhyiyelmevra.

Kıyame Suresinin Arapça Yazılışı

Kıyame Suresi Arapça, yazılışı şu şekildedir;

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

لَٓا اُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ ﴿1﴾ وَلَٓا اُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ ﴿2﴾ اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُۜ ﴿3﴾ بَلٰى قَادِر۪ينَ عَلٰٓى اَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ ﴿4﴾ بَلْ يُر۪يدُ الْاِنْسَانُ لِيَفْجُرَ اَمَامَهُۚ ﴿5﴾ يَسْـَٔلُ اَيَّانَ يَوْمُ الْقِيٰمَةِۜ ﴿6﴾ فَاِذَا بَرِقَ الْبَصَرُۙ ﴿7﴾ وَخَسَفَ الْقَمَرُۙ ﴿8﴾ وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُۙ ﴿9﴾ يَقُولُ الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ اَيْنَ الْمَفَرُّۚ ﴿10﴾ كَلَّا لَا وَزَرَۚ ﴿11﴾ اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمُسْتَقَرُّۜ ﴿12﴾ يُنَبَّؤُا الْاِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَاَخَّرَۜ ﴿13﴾ بَلِ الْاِنْسَانُ عَلٰى نَفْسِه۪ بَص۪يرَةٌۙ ﴿14﴾ وَلَوْ اَلْقٰى مَعَاذ۪يرَهُۜ ﴿15﴾ لَا تُحَرِّكْ بِه۪ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِه۪ۜ ﴿16﴾ اِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْاٰنَهُۚ ﴿17﴾ فَاِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْاٰنَهُۚ ﴿18﴾ ثُمَّ اِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۜ ﴿19﴾ َلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَۙ ﴿20﴾ وَتَذَرُونَ الْاٰخِرَةَۜ ﴿21﴾ وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌۙ ﴿22﴾ اِلٰى رَبِّهَا نَاظِرَةٌۚ ﴿23﴾ وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌۙ ﴿24﴾ تَظُنُّ اَنْ يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌۜ ﴿25﴾ كَلَّٓا اِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَۙ ﴿26﴾ وَق۪يلَ مَنْ۔ رَاقٍۙ ﴿27﴾ وَظَنَّ اَنَّهُ الْفِرَاقُۙ ﴿28﴾ وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِۙ ﴿29﴾ اِلٰى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍۨ الْمَسَاقُۜ۟ ﴿30﴾ فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلّٰىۙ ﴿31﴾ وَلٰكِنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰىۙ ﴿32﴾ ثُمَّ ذَهَبَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ يَتَمَطّٰىۜ ﴿33﴾ اَوْلٰى لَكَ فَاَوْلٰىۙ ﴿34﴾ ثُمَّ اَوْلٰى لَكَ فَاَوْلٰىۜ ﴿35﴾ اَيَحْسَبُ الْاِنْسَانُ اَنْ يُتْرَكَ سُدًىۜ ﴿36﴾ اَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنٰىۙ ﴿37﴾ ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوّٰىۙ ﴿38﴾ فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۜ ﴿39﴾ اَلَيْسَ ذٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰى ﴿40﴾

Kıyame Suresinin Türkçe Anlamı

Kıyame Suresinin Türkçe Anlamı, şöyledir:

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

1. ayet: Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim.

2. ayet: Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim.

3. ayet: İnsan, onun kemiklerini Bizim kesin olarak biraraya getirmeyeceğimizi mi sanıyor?

4. ayet: Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz.

5. ayet: Ancak insan, önündeki (sonsuz geleceği)ni de ‘fücurla sürdürmek ister.’

6. ayet: “Kıyamet günü ne zamanmış” diye sorar.

7. ayet: Ama göz ‘kamaşıp da kaydığı,’

8. ayet: Ay karardığı,

9. ayet: Güneş ve ay birleştirildiği zaman;

10. ayet: İnsan o gün: “Kaçış nereye?” der.

11. ayet: Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok.

12. ayet: O gün, ‘sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)’ yalnızca Rabbinin katıdır.

13. ayet: İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir.

14. ayet: Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir.

15. ayet: Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile.

16. ayet: Onu (Kur’an’ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip-durma.

17. ayet: Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir.

18. ayet: Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle.

19. ayet: Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir.

20. ayet: Hayır; siz çarçabuk geçmekte olanı (dünyayı) seviyorsunuz.

21. ayet: Ve ahireti terk edip-bırakıyorsunuz.

22. ayet: O gün yüzler ışıl ışıl parlar.

23. ayet: Rablerine bakıp-durur.

24. ayet: O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir.

25. ayet: Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.

26. ayet: Hayır; can, köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman,

27. ayet: “Son müdahaleyi yapacak kim” denir.

28. ayet: Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır.

29. ayet: (Ölüm korkusundan) Ayaklar birbirine dolaştığında;

30. ayet: O gün sevk, yalnızca Rabbinedir.

31. ayet: Fakat o, ne doğrulamış ne de namaz kılmıştı.

32. ayet: Ancak o, yalanlamış ve yüz çevirmişti.

33. ayet: Sonra çalım satarak yakınlarına gitmişti.

34. ayet: Sen buna müstahaksın, dahasına müstahaksın.

35. ayet: Yine müstahaksın, dahasına da müstahaksın.

36. ayet: İnsan, ‘kendi başına ve sorumsuz’ bırakılacağını mı sanıyor?

37. ayet: Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi?

38. ayet: Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah, onu) yarattı ve bir ‘düzen içinde biçim verdi.’

39. ayet: Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı.

40. ayet: (Öyleyse Allah,) Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir?

Kıyame Suresinin Fazileti

Kıyame Suresi Fazileti, bu sure ile ilgili pek çok hadis-i şerif vardır. Kıyame Suresi ile ilgili Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: ‘’Her gece Kıyame Suresini okuyanın kıyamet gününde, Allah’u Teala’ya yüzü ayın on dördü gibi (parlak) olur.’’ (Ebu Suud Tefsiri, 9/63) Bir başka hadis-i şerifte de Resulullah: ‘’Kim Kıyame Suresini okursa, ben ve Cebrail, kıyamet günü kıyamete inandığına dair ona şahitlik yaparız.’’ (Kadı Beydavi Tefsiri) Ayrıca Alemlere Rahmet Efendimiz’in (s.a.v): ‘’Kıyame Suresi’ni devamlı okuyan kimse, kıyamet gününde açık alınla hasrolunur.’’ ((Kadı Beydavi Tefsiri) dediği de nakledilmiştir.

 Kıyame Suresi Dinle

https://www.youtube.com/watch?v=RwjkkTzn41A