Rüyada Hz. Hamza’yı görmek

HAMZA (R.A.): Rüyada Hz. Hamza’yı görmek, bir dostun şehit olarak ölüm haberini almaya yorumlanır Rüyada Hz. Hamza’yı görmek şefaat duasının kabul edileceğine de tabir edilir. Ayrıca Rüya da Hz. Hamza’yı görmek maddî ve manevî yüceliğe işarettir.

Herşeye rağmen rüya ile amel etmek doğru değildir sonuçta bir rüyadır, fazlaca anlam yüklemek ve hayatımızı yaşantımızı ona göre tahsis etmek doğru değildir bu konuda dikkatli olmak gerekir.

Rüya görmenin çeşitli sebepleri vardır gün içerisinde kafamıza takılanlar rüyamız olabilir çok müşkil olduğumuz bir olay rüyamıza girebilir. ancak bu şekilde de olsa hak rüyalar vardır, bunu bilmek zordur ancak, rüyalarımızı herkese anlatmamalıyız, en güzel rüya tabiri güneş doğmadan ve sabah namazının ardından tabir ettirilmesi güzel olanıdır.

Unutmayın hayat gerçektir, rüya uyanınca biter, en başta dediğimiz gibi rüya ile amel edilmez.

Evlilikte Küsüm, Küssün, Küsüz

Bugün birliktesiniz diyerek kıymetini bilemeyebilir ve en ufak bir şeyde kalbini kırabilirsiniz eşinizin. Kusurlarını hoş görüp ciddi küslüklerden uzak durmak, ona güzel sözlerle hitap etmek, beklentilerine kulak vermek ve kıymetini bilebilmek nedense yanımızdayken tüm sevdiklerimize karşı ihmal edebildiğimiz davranışlar arasında. Bu ihmali eşimize yaptığımızda ise sonuç hem bizi hem de ailemizi ilgilendiren boyuta ulaşabiliyor. Zira ilgi, sevgi ve hoşgörüden yoksun bırakılıp kıymeti bilinmeyen eşler zamanla moral bozukluğunu çevresine yansıtabiliyor; bu da aileyi olumsuz etkiliyor.

Ailenize ne kadar değer veriyorsunuz? “Bana bu hatayı nasıl yapar; onunla şöyle bir hafta küs durayım da kendine çeki düzen versin” şeklinde küsme eğiliminde bulunan eşler evliliklerinde yaşayabilecekleri belki de en güzel yedi günü israf etmiş olmuyor mu böylece? Ona gerçekten çok kırıldığınızda duygularınızı küs durarak hissettirmeye çalışmanız ilişkinizi yıpratabilir. Dargınlık anında arada iletişim de yoksa eşlerin her biri kendince bir yorum geliştirebiliyor ve ne yazık ki bu yorumlar genellikle birbirlerinin aleyhine oluyor. Kötü zanla hareket edildiğinde ise olumlu iletişimin yolu kapanmış oluyor.

Bir kadının, elli yıldır mutlu bir evlilik sürdüren babaannesinin kendisine evlenirken verdiği tavsiye dikkate değer mahiyette:
“Yavrucuğum, sakın uzun süre küs durmayın. İlk dönemlerde sorunlar yaşanabilir. İyi niyetli olur ve uzun dargınlıklardan kaçınırsanız zamanla birbirinizi daha iyi tanırsınız. Evliliğiniz rayına oturur.”

Eşinize uzun süre dargın durmayıp ona hoşgörüyle yaklaşabilmek için zihninizdeki olumsuz fikirlerin yerine, biraz düşünerek olumlularını koymak gerekiyor. Eşinizin hangi özellikleri sizi çok mutlu ediyor? Başkalarında olmayıp onda bulunan güzellikler neler? Bugün, evliliğinizi, birlikteliğinizi beslemek, güçlendirmek için neler yapabilirsiniz? Sahi evinizin günlük temizliği, saçınızın haftalık bakımı, arabanızın yıllık kontrolü… derken çok daha önemli varlığınız olan eşinizin ve onunla yaptığınız evliliğin bakımı adına bir şeyler yapmayı düşündünüz mü? Evliliğinizde güzellikleri artıracak nitelikteki eserlerden birkaç satır olsun okuyabildiniz mi? Tüm bu sorulara vereceğiniz cevaplar evliliğinizin ve eşinizin sizin için önemiyle paralel,olacaktır.

Kıymeti bilinmeyen eş çabuk yıpranır: Evlilikte eşlerin birbirinin kıymetini bilememesi, ilişkilerini yıpratması aslında her ikisi için de bir sıkıntı vesilesidir. Kişinin hayat boyu hatta ahirette de birlikte olacağı eşini üzmesi, incitmesi, ona yük olup taşıyabileceğinden fazlasını istemesi hiç de akıllıca bir davranış değildir. Çevremizdeki yaşlı çiftlere baktığımızda eşlerin birbirlerine yaşlılıkta daha fazla ihtiyaç duyacağını gözlemleriz. Bu nedenle önemli olan, henüz gençken eşinin değerini bilmektir. Yılların meşakkatini göğüslemiş, Allah için sabretmiş olan eş gereğinden fazla yıprandığında ve erken yaşlandığında artık yapılacak çok fazla şey kalmamış,olabilir.

Ailede huzursuzluğun kısa vadede önemli sonuçlarından biri ise psikolojik sorunlar. Eşinden yeteri kadar ilgi ve sevgi göremediğini düşünen eşler moral bozukluğu yaşıyor ve ailesi için verebileceği çok güzel nitelikleri olsa da bunları mutlulukları için kullanamaz hale gelebiliyor.
Kırgınlık hali eşlerin davranışlarına negatif etki yapacağından ailede huzursuzluk baş gösteriyor. Karşılıklı ilgi eksikliği ise giderek yuvada birliğin bozulmasına zemin hazırlayabiliyor.

Böyle bir ortamda ruhsal veya fiziksel hastalıklara yakalanma olasılığı ise daha yüksek. öte yandan birbirlerini seven, koruyup kollayan ve birbirlerinin değerini bilen eşlerden oluşan ailelerde, üzüntü ve dargınlıklar yaz yağmuru misali kısa süreli ve geçici oluyor.

Unutmayalım ki Allah’ın huzurundan kovulmuş olan düşmanımız en çok eşlerin arasını açmak için uğraşıyor. Buna karşı Allah’ın yardımını da isteyerek eşinizin değerini bilmeniz ve küslükleri uzun tutmamanız en etkili savunmanız olabilir. Sevdiklerimiz hayattaysa ve birlikteysek buna şükretmeye, bize verilen nimetin hatırına küçük hataları hoş görmeye, birbirimizin değerini daha iyi bilmeye değmez mi?

Rüyada hançer görmek

HANÇER: Rüyada hançer görmek, mal, zenginlik, kuvvet, insanı koruyan silaha işarettir.
Rüyada elindeki silahı kınına soktuğunu görmek, evlenmeye işarettir.
Rüyada bıçak hançer gibi delici kesici alet görmek kısa vadede gelecek paraya işaret eder.
Rüyada bıçaklanmak, bıçakla yaralanmak kuvvetli dirayetli olmaya tabir edilir.

Rüyada bıçak görmek, rüyada hançer görmek, rüyada kesici alet görmek için, Cafer-i Sadık (r.a.) diyor ki:
“Rüyada bıçak ve hançer görmek, sekiz şekilde tabir olunur: Sıhhat ve afiyet, evlat, zafer, iltica, kardeş, kuvvet, zenginlik, memuriyete işarettir.”

Herşeye rağmen rüya ile amel etmek doğru değildir sonuçta bir rüyadır, fazlaca anlam yüklemek ve hayatımızı yaşantımızı ona göre tahsis etmek doğru değildir bu konuda dikkatli olmak gerekir.

Rüya görmenin çeşitli sebepleri vardır gün içerisinde kafamıza takılanlar rüyamız olabilir çok müşkil olduğumuz bir olay rüyamıza girebilir. ancak bu şekilde de olsa hak rüyalar vardır, bunu bilmek zordur ancak, rüyalarımızı herkese anlatmamalıyız, en güzel rüya tabiri güneş doğmadan ve sabah namazının ardından tabir ettirilmesi güzel olanıdır.

Unutmayın hayat gerçektir, rüya uyanınca biter, en başta dediğimiz gibi rüya ile amel edilmez.

Evlilikte Kadına Düşen Görevler

1-) Uğurlama ve karşılama:
Kadın, erkeğini dışarı çıkarken kapıya kadar -hayır dua ile- uğurlamalı; eve gelirken de kapıya güler yüzle karşılamalıdır. Bu davranış, erkeğin huzur içinde işine gitmesine ve yine huzur içinde evine girmesine vesile olur. Erkek eve girdiği zaman da, onun palto, çanta gibi eşyasını ondan alıp yerine koymaya yardımcı olmalıdır.

 2-) Yemek ve temizlik:
Erkeğin yemeğini vaktinde hazırlamalı, elbiselerinin ütü ve temizlik işlerini ihmal etmemelidir. Kadın hem kendi temizliğine, hem eşya ve çevrenin temizliğine dikkat etmelidir. Ötede beride kirli şeyler göze çarpmamalıdır.

 3-) Güler yüz:
Kadın, erkeğine karşı güler yüzlü ve tatlı sözlü olmaya çalışmalıdır. Bu durum, ailede ferahlığın artmasını sağlar. Kocasının iyiliklerine karşı teşekkür etmek de, güzel bir nezaket halidir.

4-) İtaat:
Kadın, kocasının günah olmayan meşru isteklerine uymalı, onun sözlerini dinlemeli, ona saygılı olmalıdır. Gerçekten bir kadının, hizmet ve hürmet etmesi gerekenlerin başında gelir. Kadının itaati, erkeğinin sevgi ve sadakatini kuvvetlendirir, eşler için gerçekten huzur kaynağı olur. Ancak haramın işlenmesine veya farzın terkine yönelen yersiz bir istekte, asla itaat olmaz.

5-) Yardım ve nezaket:
Müşterek evlilik hayatında, kadının nezaketli ve erkeğine yardımcı olmalıdır. Gerçi kadın ev içi işleriyle mükelleftir; fakat dışarıdaki işler için de erkeğe destek olmaya, ona moral ve teselli vermeye çalışmalıdır.

 6-) İffeti muhafaza:
Erkeğin mal ve şerefini muhafaza etmeli, ailenin iffet ve namusuna gölge düşürmemelidir. Bu nokta çok mühimdir. Bir ailenin yükselmesi veya alçalmasında, erkekten çok kadının tesiri vardır. Ailenin namusu, kadının namusuyla ayakta kalır. Unutulmamalıdır ki: “Kadın, insanı ya vezir yada rezil eder.”
 
7-) Ev idaresi:
Ev yönetiminde kadının, anlayışlı ve düzenli olması gerekir. Lüks ve israftan kaçınmalı, moda düşkünü olmamalı, “ayağını yorganına göre uzatmaya gayret göstermelidir. Ev içindeki eşyaların düzen ve temizliğine dikkat etmek, onları akıllıca ve idareli kullanmak ev hanımının başta gelen vazifesidir. Ev masraflarında kadının fazla cömertliği iyi değildir! Kocasından izinsiz ev ihtiyacından bir şeyi de dışarı vermemelidir. Rızası oldukça eşinin malından bağış yapabilir.

 8 -) İzin ve müsaade:
Kadın kocasından izinsiz dışarıda gezmekten sakınmalıdır. Bir kadın, kocasının müsaadesi olmadan düğün-dernek gibi yerlere gidemez; dışarılarda gelişi güzel başı boş dolaşamaz. Meşru fakat zorunlu olmayan durumlarda dışarı çıkması halinde de, erkeğinin müsaadesi ve hoşgörü sınırını gözetmelidir. Ancak dini bilgiler için başka çare bulamayan kadın, kocasının izni olmasa da dışarı gidebilir. Ana-baba ve mahrem akrabayı, lüzum ve ihtiyaç halinde izinsiz ziyaret edebilir.

 9-) Örtünme:
Kadın, eşinin İslami örtünme isteğine uymalı, böyle bir isteğe ters düşmemelidir. Bu mesele ailede güzel geçinme prensiplerindendir. Bu dini emre zamanımızda hakkıyla uyabilen hanımlar, cidden takdir ve tebrik edilmeye layıktır. Kadın ev içinde de, eşinin hoşlanacağı şekilde giyinip kuşanmalıdır.

 10-) Sevgi ve süslenme:
Kadın, erkeğine karşı sevgi ve saygı beslemeli, bu sevgisinin münasip zamanlarda açığa vurmalıdır. Ancak, erkeğin dara geldiği, acele ettiği zamanlarda, sevgi gösterisinde bulunmak uygun düşmez. Evdeki süslenme ve güzel giyimiyle, erkeğine cazip görünmek lazımdır. Bu süslenme, lüzumlu ve gereklidir. Fakat kadın, kendi erkeğine karşı süslenip güzel görünmeli, dışarıya karşı süslenmemelidir.

 11-) Tembellikten sakınmak:
Tembellik ve ihmalkarlıktan uzak kalmalıdır. Bu haller, kadını erkek için sevimsiz bir külfet durumuna sokar. Sabahleyin vaktinde kalkmak, yemeği zamanında hazırlamak, temizlik işlerini aksatmadan yapmak…gibi şeyler, kadınlar için ehemmiyetli vazifelerdendir.

 12-) Tenkitten çekinmek:
Kocasını olur olmaz şeyler için tenkit etmekten, ona emir verircesine vaziyet almaktan sakınmalıdır. Tenkit yapmak gerekirse, bunu baş başa kaldığı zaman, kızmadan yapmak gerekir. Ona fikren yardım etmek güzeldir, ama bunu emir verir şeklinde yapmamalıdır. Hiçbir erkek, karısının ona amir kesilmesinden hoşlanmaz.

 
13-) Misafire hürmet:
Kadın, bazen erkeğin akrabalarının, dost ve arkadaşlarının ziyarete gelmesine karşı koymamalı, onları erkeğin misafiri olarak kabul etmeli, gerekli ikramı esirgememelidir.

 14-) Dedikodu etmemek:
Sinirlenip bağırıp çağırmaktan, gevezelenip dırdır çıkarmaktan, dedikodu etmekten ve ailenin mahrem sırlarını dışarı yaymaktan son derece sakınmalıdır. Kadın, aklını ve iradesini kullanarak, kötülüklere set çekmek için, mutlaka diline sahip çıkmalı, yerinde susmasını bilmelidir.

 15-) Alaydan sakınmak:
kadın, erkeğine karşı -şaka dahi olsa- alay ve hakarette bulunmamalı, hele bunu başkasının yanında, onu gülünç duruma düşürecek şekilde asla yapmamalıdır. Bir de, ikide bir kendini ve sülalesini övmekten sakınmalıdır.

16-) İmkanları zorlamamak:
Erkeğin imkanı dışında, güç veya fuzuli tekliflerde bulunmamalı, her şeyin zaman ve imkan şartlarını gözetmelidir. Lüks ve lüzumsuz isteklerden kaçınmalı, evliliği ağır bir külfet değil, güzel bir nimet olarak devam ettirmelidir.

 17-) Şikayetçi olmamak:
Lüzumsuz şikayetlerde ve kıskançlıkta bulunmamalıdır. Erkek eve döndüğü zaman kadın, bir takım sıkıntı ve şikayetlerden, kendi yorgunluğundan bahsederek onun huzurunu kaçırmamalıdır. Diğer aile fertleriyle de iyi geçinmeli, onlarla şikayet konusu olmamalıdır. Gelin-kaynana çekişmelerini önlemenin kestirme yolu şudur. Gelin kaynanayı annesi gibi görmeli, kaynana da gelini kızı yerine koymalı; karşılıklı insaf ve anlayışla davranmalıdır.

Not:
Evlilik hayatında, ara sıra kırgınlıklar ve anlaşmazlıklar olur. Fakat bunlar mesele değildir, yemeğin tuzu-biberi gibidir. Yeter ki ufak meseleler büyütülmesin, anlayış ve sabır elden bırakılmasın. O zaman görülür ki, bu gibi ufak-tefek pürüzler, evlilik saadeti içinde eriyip gitmeye mahkum olur; bu hayata tecrübe renkleri katarak, evliliğin daha sağlam ve başarılı halde devam etmesine yardımcı olur. Her sıkıntının geçici olduğunu, her güçlüğün peşinde kolaylık bulunduğunu unutmamalıdır. Allah (c.c), sabredenlerle beraberdir.[1]
[1] Gençlik ve Evlilik s/ 57-68

Evlilikte Erkeğe Düşen Görevler (Erkek Nasıl Davranmalı Sorumlulukları)

– Evinden çıkarken hanımına selam verip çık, onun gönlünü hoş tut.
– Pencerelerden yolunu gözletme vakitlice evine gel.
– Dışarıda yiyip içtiğinden evine de getir.
– Hanımının kusurlarını başkalarına anlatma güzelliklerini an. (kadın içinde geçerli)
– Evinin harçlıksız bırakma onları kimseye muhtaç etme.
– İş hayatının sıkıntılarını evine yansıtma evde sevinç olsun.
– Düğüne gezmeye gittiğinde mümkünse hanımını da götür.
– Evine geldiğinde selamla ve güler yüzle gir ki, ev halkı senin geldiğine sevinsin.
– Evini Kur’ansız kitapsız ve namazsız bırakma sabah namazına kalktığında ev halkını da kaldır ki, rahmet ve bereket gün boyu sizinle olsun.
– Gayretli ve kıskanç ol, ancak tecessüs etme su-i zanla hareket etme, ayıp ve kusur araştırmakla meşgul olma.
– İnsaflı ol, hanımının gücünün yetmeyeceği işleri ondan bekleme gerekirse ona yardım et.
– Kararlarında hanımınla istişare etmeyi unutma.
– Beklenmedik anlarda sürpriz hediyelerle gönlünü almasını bil.
– Dünya evine girmek dünyaya dalmak olmamalı, ahiretini unutma, din, vatan ve insanlık için çalışmayı terk etme.
– Şunu bil ki az olan helal kazanç çok olan haram kazançtan hayırlıdır. Haram lokma yeme, hanımına ve çocuklarına da yedirme.
 
EVLİLİKTEN BUNLARI BEKLEYİN
60 – 70 Yıllık beraberliği değil cennete varan mutlu beraberliği.
– Hayallerindeki prens veya prensesi değil sizi hayal kırıklığına uğratmayacak bir hayat arkadaşı.
– Mutlu olmayı değil mutlu etmeyi.
– Çoluk çocuğa karışmaya değil, kaliteli bir nesil yetiştirmeye.
– Bulutların üzerinde dolaşmayı değil, ailenizin üzerine rahmet gibi yağmayı.
– Masalımsı bir hayat yaşamayı değil, çocuklarınıza güzel masal anlatabilmeyi.
– Geniş bir aileye değil, geniş bir gönle sahip olmayı.
– Rahat etmeyi değil, rahat ettirmeyi.
-Gözlerinin rengine baygın baygın bakmayı değil basiret sahibi olmayı.
– Rüya gibi bir cennet hayatı yaşamayı değil, bütün engellere rağmen evinizi küçük bir cennete çevirebilmeyi.
– Tatmin olmayı değil, tatmin etmeyi.
– Deliler gibi aşık olmayı değil, kalbinize mukabil bir kalp bulup onun kıymetini bilmeyi.
– Destansı, efsane, mükemmel, muazzam, harukalede ve büyük mutluluk yaşamayı değil, her şeye ama her şeye rağmen mutlu olabilmeyi ve mutlu edebilmeyi yani yaşamayı değil yaşatmayı dolaysıyla da paylaşmayı, bekleyin.

ERKEĞE DÜŞEN VAZİFELER:
1-) Nafaka:
Erkek, aile seviyesine göre eşinin -ve çocuklarının- maddi ihtiyaçlarını karşılamakla, helalından nafakayı temin etmekle mükelleftir. Nafaka: Yeme-içme ve mesken gibi zaruri ihtiyaçlardır.

2-) Muaşeret:
İyi geçinmedir. Erkek, hanımına karşı güler yüzlü, tatlı sözlü, iyi huylu, efendice olmalıdır. Erkeğe yakışan da, hanımının efendisi olmaktır. Kadını incitecek yersiz davranışlardan, kaba muameleden sakınmalıdır. Erkek, müşkül şartlar içinde dahi, iyi ve olgun davranmalıdır. Bir lüzum ve ihtiyaç olmadıkça, eşinden ayrı yatmamalıdır.

3-) Sevgi ve Sadakat:
Erkek, karısının ihtiyacı olan sevgiyi, ona vermekte cömert olmalıdır. Zevcesine karşı öyle samimi olmalı ki, kadın da herkesten daha çok sevildiğini hissetsin. Kadın, daima kocasından bir sevgili olarak muamele görmesini ister. Karşılıklı sevgi, evliliğin temel harcıdır. Ancak bunda da ölçüyü kaçırmamalı, sevgiyi aşırı olarak açığa vurmamalı, muhabbeti biraz da gizleyebilmelidir. Unutmamalı ki, kadının her isteğini aynen yerine getiren erkeğin, hali perişan olur…

4-) Sohbet ve eğlence:
Şartlar müsait olduğu müddetçe, hanımıyla beraberce tatlı sohbet ve şakalar yapıp gönül eğlendirmek, neşeli vakitler geçirmeyi sağlamak evliliğin tabii ihtiyaçlarındandır. Zaman zaman karşılıklı sohbetten geri kalmamalıdır. (Gıybet ve dedi koduya dalmamak şartıyla) bir de, gerektiği zaman kadını meşru şartlar dahilinde eğlence yerlerine götürmek ve güzel manzaralar seyrettirmek icap eder.

5-) Takdir ve Nezaket:
Gerek kadının kendisine karşı, gerek yaptığı işlere karşı kötümser gözle bakmak, kadın için moral ve haysiyet kırıcı olur. Kadın, daima kocası tarafından beğenilmesini ve takdir edilmesini ister. Kendi kıymetinin, erkeği tarafından kabul edilmesine ihtiyaç duyar. Bunun için de, erkeğin gerekli nezaketi göstermesi, şaka dahi olsa kadını kötülememesi ve lüzumsuz tenkitlerde bulunmaması gerekir. Kadının aile hayatındaki hizmet ve iyiliğini, gayret ve emeğini hatırlayarak, kendisini ve işini takdir etmeli, ona değer verildiğini hissettirmelidir. Ara sıra ona teşekkür etmeyi de unutmamalıdır.

 6-) İffet:
Erkek hem kendisinin, hem de karısının iffet ve namusunu korumakla mükelleftir. Ne kendisi yabancı bir kadınla ilgi kurabilir -İslam da haramdır- ne de karısının başka bir erkekle ilgi kurmasına göz yumabilir. Kadının, fitne ve dedikoduya sebep olacak yerlere, kötü duyguları tahrik eden toplantılara gitmesini önlemelidir. Aynı zaman da, eşine ait mahrem sırları, başkasına açmaktan sakınmalıdır.

 7-) İtimat:
Kadına karşı kötü şüpheler, itimatsızlık, kin ve haset duyguları beslememelidir. Erkek, zevcesi aleyhinde söylenen sözlere -aslını araştırmadan- hemen inanıp kötü hüküm vermekten sakınmalıdır. Ancak, evliliğin iffet ve haysiyetiyle ilgili meselelerde, erkeğin gerekli titizliği göstermesi icap eder. Erkeğin, eşini yabancılardan kıskanması güzeldir; fakat kıskançlıkta fazla ileri gitmek, vesveseye kapılıp kötü kanaatlar beslemek, kadının her halini inceden inceye takip edip, fazla baskı yapmak doğru değildir. Böyle davranış, fena neticeye sebep olabilir.

 😎 Sabır:
Aile arasında muhtemel kavgaları önleyecek en iyi çare, sabırdır. Erkek, kadının bazı hatalı sözleri ve davranışlarına karşı hemen öfkelenmemeli, sinirlenip bağırmamalıdır. Eğer küçük bir hadise, kadını birden sinirlendirirse, erkek sükuneti muhafaza etmelidir. Şayet böyle yaparsa, öbürü birkaç dakika sonra pişman olacaktır. Fakat cevap vermeye ve münakaşaya kalkarsa, kavgalı neticeler doğurur.
Öfkeye sükut ve sabırla karşı koymak ise, ateşi suyla söndürmek gibidir; parlayan öfkeyi yatıştırıp zararsız hale getirir. Şu gerçeği unutmamalı: “Hiddete şiddetle mukabele, baruta ateşle muamele gibidir.”
 
9-) Terbiye:
Ailede kavga çıkartmaktan ve kadını dövmekten sakınmalıdır. Terbiye kültürüne sahip olan erkeğin, bu hususta kadına yardımcı olması gerekir. Kadın israf, ihmal ve isyan halinde bulunuyorsa; yani eşinin malını boşa harcıyor, onunla yatmaktan kaçıyor -ondan izinsiz dışarılarda dolaşmak gibi- ona başkaldırıp huysuzluk yapıyor ise, erkek ona önce güzellikle nasihat ve tavsiyede bulunmalı, olmazsa, sert bir ifadeyle kabahatini ve vazifesini ihtar etmelidir. Kadın, yine aynı hale devam ediyorsa, yatakta ona sırt çevirmeli ve nihayet lüzumuna göre, birkaç gece ondan ayrı yatmalıdır. Evlilik hayatının menfaat ve selameti için, gerektiğinde bu nevi tedbirlere başvurabilir. Fakat ufak-tefek kusurları için, kadını azarlamaktan dahi sakınmalıdır.

10-) Moral ve Teselli:
Evine gelen erkek, zevcesine selam vermeli, hal ve hatırını sormalıdır. Hanımını tenha yerde neşeli görünce, saçlarını tutup okşamalı, tebessümle kucaklamalıdır. Üzüntülü gördüğü zaman da, gönül alıcı tatlı sözler söylemelidir. Onun işini ve yemeklerini övmelidir. Bu gibi davranışlar, çeşitli sebeplerle sıkılan kadıncağızın, moralini arttırıp ona teselli ilacı olur. Kadının yanında üzüntülü şeylerden, endişe ve dertlerden bahsetmemelidir.
 
11-) Af ve Müsamaha:
Kadının bazı kusurlarını görmezlikten gelmeli, tabii bir kusurundan dolayı da bir-iki günden fazla dargın durmamalıdır. Kadında görülen huysuzluğu, önce yumuşak karşılamalıdır. Zaruret olmadıkça sert çıkışlar, huy ıslahına elverişli değildir. Zevcesinin ahlak ve davranışında noksanlık ve terslik gören erkek, bazen de kabahati kendinde görmelidir. Çünkü kadının ahlak değişikliğine, bazen erkeği sebep olur.

12-) Ziyaret ve Seyahat:
Kadının ara sıra, anne ve babasının yanına gitmesine müsaade edip fırsat vermeli, anne ve babanın da onu ziyaretine gelmelerini hoş karşılamalıdır. Erkek, bazı müsait zamanlarda, eşini seyahat ettirmekten de geri kalmamalıdır.

13-) Gerekli yardım:
Bakkal, çarşı, Pazar gibi dışarı işleri kadına yüklememeli, bunlar erkek tarafından görülmelidir. Kadın, bünye itibariyle de erkekten zayıf olduğuna göre, dışarıdaki ağır işlere zorlanmamalıdır. Gerçi evlilik hayatında eşler birbirinin yardımcısıdır, fakat esas itibariyle kadın iç işlerini, erkek dış işlerini yapmakla mükelleftir. Evdeki düzen ve temizliğe dikkat etmeli, ortalığı kirletmemelidir. Elbise ve benzeri eşyaları, rast gele sağa sola atmadan, yerli yerine koymak suretiyle de, nazikçe bir yardım sağlanmış olur. Eşyaları darmadağınık bırakıvermek, kadına ayrı bir külfet olacağından, bundan imkanı olduğu kadar sakınmalı, onların güzelce toparlanmasına yardımcı olmalıdır. Evlilik hayatı, ancak karşılıklı yardımlaşmayla kuvvet kazanır.

14-) Gerekli bilgi:
Erkek, bilinmesi gerekli olan dini-ailevi malumattan eşini mahrum bırakmamalıdır. Kendisinin malumatı varsa, kadına da bilgi vermeli veya onun namına sorup öğrenmelidir. Bu hususta lüzumlu İslami kitaplar okunmalı yahut -icabında- başka taraftan öğrenme imkanı sağlanmalıdır. Kur’an okumayı, dini temizlik ve namazı, farz ve haramları öğrenmesine yardımcı olmalıdır. Müslüman eşler en başta iman ve İslam esaslarını öğrenmekle mükelleftirler.

15-) İtaate hürmet:
Kadının gerekli itaati dışında erkek, daha fazla ondan istememeli, onun itaatini kafi görüp hürmet göstermeli, nankörlük etmemelidir. İyi bir kadın, gerçekten büyük bir nimettir. Hatta kadının müsaadesini düşünmeden, onu razı etmeden uzak yere gitmemelidir. Meşru dairede kendine düşeni yaptığı müddetçe, hizmet ve olgunlukta kadından, gereğinden fazlasını beklememelidir.

16-) Çocukları gözemek:
Adam, çocukların bakımı, terbiye ve kontrolü hususunda karısına yardımcı olmalıdır. Çocuklara karşı, lüzumsuz sertlik ve kabalık göstermemelidir. Çocuklar arasında bir ayrılık gözetmeden, hepsine karşı aynı şefkat ve adaleti göstermelidir. Şefkat ve merhametle, çocukları gözeterek eşine yardımda bulunmak, insaflı ve anlayışlı erkeğe düşen bir vazifedir.

17-) Birliği muhafaza:
Erkek, evlilik birliğinin korunmasına ve devam etmesine gayret etmeli, bir takım bahanelerle kadını boşamaya kalkmamalı, boşama lafını ağzına almamalıdır. Ancak bütün gayretlere rağmen, birlikte geçinmeye imkan kalmamışsa, boşanmaya gidilir. Fakat daha önce iyi düşünmek, çeşitli çarelere başvurmak, uyuşma yollarını aramak lazımdır.

Hüküm Bakımından Nikah ve Evliliğin Kısımları

a-) Buluğ çağına gelip de kendisini zapt edemiyorsa, şehveti çoksa her an günah işlemeyle -harama bakma, meyletme, zina gibi- karşı karşıyaysa bu durumdaki kimsenin evlenmesi Farzdır.
 
b-) Akli dengesi pek yerinde değilse, evlendiği takdirde ailesini zayi edecek seviyedeyse, her gün dövecekse, şahsiyet ve kişilik yönünden çok noksan olup hanımına bakamayıp koruyamayacaksa, bu kişinin evlenmesi de Haramdır.

c-) Normal şartlarda ise kişinin evlenmesi Sünnet-i Müekkededir.

Sünneti Müekkede olan bir nikah da bulunmanın mükafatını Resül-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmaktadır.
“Bir kimsenin nikahında hazır bulunan, Allah yolunda bir gün oruç tutmuş gibidir. O bir gün yedi yüz gün sayılır.”

Bir başka hadis-i şerifte de:
“Şefaatın, (yardımın) en üstünü, iki kişinin evlenmesine yardımcı olmaktır.” buyurmuştur.

Yukarda deyindiğimiz gibi bir erkek evlenirken veya erkek çocuğunu evlendirirken saliha/dindar bir eş seçmesini ve bu durumda mutlu ve mesut olacağını Peygamber Efendimizin (s.a.v) hadislerinde açıklamıştık.
Bir kadında evlenmek istediğinde veya kız çocuğunu evlendirmek istediğinde dikkat edeceği hususları da Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle açıklamıştır:
“Fasık erkekle evlenmeğe razı olan kadının, kabrinden kalkarken alnında; Allah’ın rahmetinden ümidini kesmiş yazısı bulunur. Ancak benim şefaatimi isteyen hariç.”

Başka bir hadisi şeriflerinde de:
“Kızını evlendirmek, onu elden çıkarmaktır. O halde sizden biriniz kızını evlendirirken, nereye verdiğine dikkat etmelidir.”

Yine Efendimiz (s.a.v):
“Kızını, fasık bir erkekle evlendirene, her gün bin lanet iner, ameli göğe çıkmaz, duası kabul edilmez, farz ve nafilesi makbul olmaz.” buyurmaktadır.

Evliliğin Sünnetleri, Fazileti ve Hakları

Kur’an-ı Kerim de:
“İçinizden bekarları evlendirin… Şayet fakir iseler, Allah onları kendi lütfüyle zenginleştirir. Allah (lütfü) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.”[1] buyrulmaktadır.

Hadis-i şerifte de Peygamber Efendimiz (s.a.v):
“Fakir olmak korkusuyla evlenmeyen, bizden değildir.” buyurmaktadır.

Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v):
“Nikah benim sünnetimdir, benim sünnetimden olduğunu kabul etmeyip, ondan yüz dönen, benden değildir.” buyurmaktadır.

Diğer bir hadis-i şeriflerinde de Nebi (s.a.v):
“Kim evlenirse, dininin yarısını korumuş olur. Kalan yarısı için de Allah’tan korksun.” buyurmaktadır.

Başka bir hadis-i şeriflerinde de iki cihan server-i Resül-i Ekrem (s.a.v): “Evleniniz, çoğalınız. Çünkü ben kıyamette, diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla övünürüm.” buyurmaktadır.

Evlenmek içinde kadında aranacak vasıfları Peygamberimiz (s.a.v) şöyle açıklamıştır.
“Kadın, dört şey için nikah edilir: Malı, Asaleti, Güzelliği ve Dindarlığı için. Sen dindar olanı seç mesut olursun.”
Onun içindir ki Peygamberimiz (s.a.v): “Malı ve cemali (güzelliği) için bir kadınla evlenen, malının ve cemalinin hayrını görmez. Dininden dolayı evleneni ise, Allah’ü Teala malı ve cemali ile de rızıklandırır.” buyurdu.

Evet, iyi huylu bir kadın, bir erkek için gerçekten çok büyük nimettir. İyi kadını da Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle tanıtmışlardır:
“İyi kadın odur ki, (kocası) ona bakınca huzur verir, ona emredince itaat eder, ondan uzak kaldığı zaman, (kendi namusunda ve kocasının malında) eşine muhafızlık yapar.”

Başka bir hadislerinde de:
“Dünya nimetinin (dünyalık faydalanmanın) en hayırlısı, Saliha –iyi- kadındır.” buyurmaktadır.

Ayet-i Kerimede de Cenab-ı Hakk, “Size nefislerinizden, kendilerine ısınıp sükunet bulmanız için eşler yaratmış olması, aranızda sevgi ve şefkat koyması da Allah’ın ayetlerinden (alametlerinden) dir.”[2] buyurmaktadır.
Başka bir ayeti Kerimde de:
“Kadınlar sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtüsünüz.”[3] buyrulmaktadır.
[1] Nur / 32
[2] Rum / 21
[3] Bakara / 187

Rüyada hardal görmek

HARDAL: Rüyada hardal görmek, zahmetli, ama hayırlı ve şerefli mala sahip olmaya işarettir.
Rüyada Hardal yediğini görmek, acı bir şey veya zehirli bir yemeği yemeye veya kötü söz işitmeye işarettir.

Herşeye rağmen rüya ile amel etmek doğru değildir sonuçta bir rüyadır, fazlaca anlam yüklemek ve hayatımızı yaşantımızı ona göre tahsis etmek doğru değildir bu konuda dikkatli olmak gerekir.

Rüya görmenin çeşitli sebepleri vardır gün içerisinde kafamıza takılanlar rüyamız olabilir çok müşkil olduğumuz bir olay rüyamıza girebilir. ancak bu şekilde de olsa hak rüyalar vardır, bunu bilmek zordur ancak, rüyalarımızı herkese anlatmamalıyız, en güzel rüya tabiri güneş doğmadan ve sabah namazının ardından tabir ettirilmesi güzel olanıdır.

Unutmayın hayat gerçektir, rüya uyanınca biter, en başta dediğimiz gibi rüya ile amel edilmez.

Erkekle Hanımın Arasındaki Adab-ı Muaşeret

Peygamber (s.a.v) zamanında bir kadın, kocasını karşılardı. Kocası eve girince, hanımı, hoş geldin, efendim, merhaba evimin efendisi der, paltosunu sırtından almağa koyulur, ayakkabılarını çözerdi. Beyini üzüntülü, kederli görse, neye üzülüyorsun? Üzüntün Ahiretin için ise, Allah (c.c) bu konudaki üzüntünü arttırsın, dünya için ise, Allah Teala gidersin derdi. Resülullah (s.a.v) kocasına, ey falan,
“Hanımına benden selam söyle! ve kendisine yarı şehit sevabına kavuştuğunu haber ver.” buyurdu.

Resülullah Efendimiz (s.a.v):
“Kadın, beş vakit namazı kılar, Ramazan-ı şerif ayında oruç tutar, kendini yabancı erkeklere yaklaşmaktan korur ve kocasına itaat ederse, Rabbinin cennetine girer.”[1] buyurdu.

Ümmü Seleme’den (r.anha) rivayete göre, Resül-i Ekrem Efendimiz (s.a.v): “Her hangi bir kadın, kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse Cennet’e girer” buyurmuştur.

Hz. Ebu Bekir’den (r.a) rivayetine göre Resülullah’tan (s.a.v) şöyle işittiğini buyuruyor:
“Her hangi bir kadın, diliyle kocasına azap (yani; diliyle onu üzer ve kırıcı laflar söylerse) Allah’ın (c.c) lanetine ve gazabına maruz kaldığı gibi, bütün meleklerin ve insanların da lanetine maruz kalırlar.” buyurmuştur.

Hz. Osman (r.a) rivayet ettiği bir hadisi şeriflerinde, Resül-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Her hangi bir kadın kocasına karşı senden hiçbir hayır görmedim derse, Cenabı Allah (c.c) onun yetmiş yıllık amelini siler. İsterse o kadın gündüzleri oruç, geceleri ibadetle geçirmiş olsun.”

Abdurrahman b. Avf’ın (r.a) rivayet ettiği bir hadisi şerifte Resül-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Her hangi bir kadın, Nafaka (Geçim) konusunda kocasını üzerse veyahut kocasının gücü (Parası) yetmediği bir şey hususunda üzer ve zorda bırakırsa, Allah Teala o kadından ne nafile ,ne de farz ibadetlerini kabul etmez.”

Muaz bin cebel’in (r.a) rivayet ettiği bir hadisi şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
 “Her hangi bir kadın, bu dünyada kocasına eziyet ederse, Cennetteki zevceleri (hurileri) (Allah canını alsın), ona eziyet etme, o senin yanında misafirdir. Yakında bizlere kavuşacaktır, diye sözle söylentide bulunurlar
[1] Et-Tebrizi: Mişkatül Mesabih  2 / 679.

Evlenmenin Lüzumu ve Eş Seçimi

Evliliğin önemi nedir?

Evlenmek; hali vakti elverişli, normal kimseler için evlenmenin sünnet olduğu malumdur. Resül-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) özürsüz yere evlilikten kaçanları kınamış ve şöyle buyurmuştur. “Nikah benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimle amel etmezse, benden değildir.”[1]
 
İnsan için evlilik, mühim bir ihtiyaçtır. Saadet kişinin aile yuvasında temin edilir. Mutluluk aramak için bütün dünyayı dolaşan bir şahıs, döne-dolaşa onu yine kendi evinde bulabilir.

Evliliğin faziletleri, sünnetleri ve vacipleri, hakları sorumlukları vardır. Bunlardan biri, evlenmek için borç dahi almalı. Çünkü Allah Teala, bu borcu ödemeyi kendi üzerine almıştır. Evlenen zorluktan ve fakirlikten korkmamalıdır. Evlenmekteki niyeti, yasaklardan sakınıp, iffetli yaşamak, haramlardan korunmak için olmalıdır. Bunun için fakirlikten korkmamalıdır. Cenab-ı Hakk Kur’an-ı Kerim de:
“İçinizden bekarları evlendirin… Şayet fakir iseler, Allah onları kendi lütfüyle zenginleştirir.”[2] buyurmaktadır.

Evlenmenin dini hükmü nedir?

Hadis-i Şerifte de Resül-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz:
“Fakir olmak korkusuyla evlenmeyen, bizden değildir.” buyurmaktadır.
Başka bir hadis-i şerifte de Peygamber Efendimiz (s.a.v) evliliğin önemini şöyle beyan etmiştir: “Kim evlenirse, dininin yarısını korumuş olur. Kalan yarısı için de Allah’tan korksun.”[3]

İslamda Eş Seçimi , Bir Müslüman, evleneceği kadında şunları aramalıdır:

İslamda Eş Seçimi , Bir Müslüman, evleneceği kadında şunları aramalıdır
İslamda Eş Seçimi , Bir Müslüman, evleneceği kadında şunları aramalıdır
  • Dindarlık (dine bağlılık):
    Resül-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurur:
    “Kadın, dört şey için nikah edilir: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı için. Sen dindar olanı ele geçirmeye bak.”[4] Başka bir rivayette de “Dindar olanı seç mesut olursun” buyrulmaktadır.

Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurmuşlardır ki:
“Malı ve cemali (güzelliği) için bir kadınla evlenen, malının ve cemalinin hayrını görmez. Dininden dolayı evleneni ise, Allah Teala malı ve cemali ile de rızıklandırır.”

  • Güzel huy:
    Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:
    “Dünya nimetinin (dünyalık faydalanmanın) en hayırlısı, Saliha –iyi- kadındır.”[5]
     Evet, iyi huylu bir kadın, bir erkek için gerçekten çok büyük nimettir. İyi kadını da Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle tanıtmışlardır:
    “İyi kadın odur ki, (kocası) ona bakınca huzur verir, ona emredince itaat eder, ondan uzak kaldığı zaman, (kendi namusunda ve kocasının malında) eşine muhafızlık yapar.”[6]

Ayeti Kerime de Cenab-ı Hakk (c.c) şöyle buyurmaktadır:
“Kadınlarınızla iyi geçinin; onlardan hoşlanmamış olsanız bile. Olabilir ki, bir şey sizin hoşunuza gitmez de, Allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur.”[7]
Ayet-i Kerimede:
“Kadınlar sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtüsünüz.”[8] buyrulmaktadır.

Rahmet Peygamberi de (s.a.v) buyurmuştur ki:
“Bir mümin bir mümin kadına küsmesin. Eğer onun bir huyundan hoşlanmazsa, başka bir huyundan hoşlanır.”[9]
Başka bir hadisi şeriflerinde de:
“Sizin hayırlınız, ailesi için hayırlı olandır. Ben ailem için en hayırlı olanınızım.”[10]

Başka bir hadis-i şeriflerinde de:
Gerçekten kadın, kaburga kemiği gibidir. Onu dosdoğru yapmaya kalkarsan kırarsın. Eğer kendi haline bırakırsan, ondaki eğrilik haliyle kendisinden istifade edersin.”[11]

Yine Rahmet Peygamberi (s.a.v) ne güzel buyurmuştur:
“Herhangi bir Müslüman, kendi ehline –Alah’ın rızasını kastederek- infak edip zaruri ihtiyaçlarını temin ederse, bu nafaka o Müslüman için sadaka olur.”[12]

Unutulmamalıdır ki:
Evlilik, din ve dünyanın korunmasına daha elverişlidir, bekârlıktan iyidir.
 
Yine Peygamber efendimiz (s.a.v) buyurmaktadır ki:
“Evleniniz, çoğalınız. Çünkü ben kıyamette, diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla övüneceğim.”
 
 Evlilikten asıl maksat budur. Gaye, hayırlı nesil yetiştirmek olmalıdır. İyi evlat, iyiliğin devamına sebeptir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
“İnsan ölünce ameli kesilir. Ancak üç şey hariç: Eseri devam eden sadaka veya faydalanılan ilim yahut ona dua edecek Salih –iyi- evlat.”[13]
[1] Sünenü İbni Mace, Beyrut 1997, 2 / 406.
[2] En-Nur, 32.
[3] El-Heysemi; Mecmau’z-zevaid, Beyrut, 1994, 4 / 464.
[4] Sahih-i Müslim terc, 7 / 405. Tecridi Sarih terc, 11 / 264.
[5] Müslim, Müsnedü Ahmad, Nesai, İbn Mace; Keşfü’l Hafa, 1 / 364.
[6] Sünenü Ebu Davud. Beyrut, 1997, 2 / 209.
[7] En-Nisa / 19.
[8] El-baraka / 187.
[9] Müslim , 2 / 1091.
[10] Sünenü İbni Mace (Beyrut, 1997)  2 / 478.
[11] Sahihu Müslim (mısır, 1955)  2 /1090.
[12] Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih terc: 11 / 372.
[13] Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai; Keşfül hafa  1 / 88.