Evlilikte Erkeğe Düşen Görevler (Erkek Nasıl Davranmalı Sorumlulukları)
– Evinden çıkarken hanımına selam verip çık, onun gönlünü hoş tut.
– Pencerelerden yolunu gözletme vakitlice evine gel.
– Dışarıda yiyip içtiğinden evine de getir.
– Hanımının kusurlarını başkalarına anlatma güzelliklerini an. (kadın içinde geçerli)
– Evinin harçlıksız bırakma onları kimseye muhtaç etme.
– İş hayatının sıkıntılarını evine yansıtma evde sevinç olsun.
– Düğüne gezmeye gittiğinde mümkünse hanımını da götür.
– Evine geldiğinde selamla ve güler yüzle gir ki, ev halkı senin geldiğine sevinsin.
– Evini Kur’ansız kitapsız ve namazsız bırakma sabah namazına kalktığında ev halkını da kaldır ki, rahmet ve bereket gün boyu sizinle olsun.
– Gayretli ve kıskanç ol, ancak tecessüs etme su-i zanla hareket etme, ayıp ve kusur araştırmakla meşgul olma.
– İnsaflı ol, hanımının gücünün yetmeyeceği işleri ondan bekleme gerekirse ona yardım et.
– Kararlarında hanımınla istişare etmeyi unutma.
– Beklenmedik anlarda sürpriz hediyelerle gönlünü almasını bil.
– Dünya evine girmek dünyaya dalmak olmamalı, ahiretini unutma, din, vatan ve insanlık için çalışmayı terk etme.
– Şunu bil ki az olan helal kazanç çok olan haram kazançtan hayırlıdır. Haram lokma yeme, hanımına ve çocuklarına da yedirme.
EVLİLİKTEN BUNLARI BEKLEYİN
– 60 – 70 Yıllık beraberliği değil cennete varan mutlu beraberliği.
– Hayallerindeki prens veya prensesi değil sizi hayal kırıklığına uğratmayacak bir hayat arkadaşı.
– Mutlu olmayı değil mutlu etmeyi.
– Çoluk çocuğa karışmaya değil, kaliteli bir nesil yetiştirmeye.
– Bulutların üzerinde dolaşmayı değil, ailenizin üzerine rahmet gibi yağmayı.
– Masalımsı bir hayat yaşamayı değil, çocuklarınıza güzel masal anlatabilmeyi.
– Geniş bir aileye değil, geniş bir gönle sahip olmayı.
– Rahat etmeyi değil, rahat ettirmeyi.
-Gözlerinin rengine baygın baygın bakmayı değil basiret sahibi olmayı.
– Rüya gibi bir cennet hayatı yaşamayı değil, bütün engellere rağmen evinizi küçük bir cennete çevirebilmeyi.
– Tatmin olmayı değil, tatmin etmeyi.
– Deliler gibi aşık olmayı değil, kalbinize mukabil bir kalp bulup onun kıymetini bilmeyi.
– Destansı, efsane, mükemmel, muazzam, harukalede ve büyük mutluluk yaşamayı değil, her şeye ama her şeye rağmen mutlu olabilmeyi ve mutlu edebilmeyi yani yaşamayı değil yaşatmayı dolaysıyla da paylaşmayı, bekleyin.
ERKEĞE DÜŞEN VAZİFELER:
1-) Nafaka:
Erkek, aile seviyesine göre eşinin -ve çocuklarının- maddi ihtiyaçlarını karşılamakla, helalından nafakayı temin etmekle mükelleftir. Nafaka: Yeme-içme ve mesken gibi zaruri ihtiyaçlardır.
2-) Muaşeret:
İyi geçinmedir. Erkek, hanımına karşı güler yüzlü, tatlı sözlü, iyi huylu, efendice olmalıdır. Erkeğe yakışan da, hanımının efendisi olmaktır. Kadını incitecek yersiz davranışlardan, kaba muameleden sakınmalıdır. Erkek, müşkül şartlar içinde dahi, iyi ve olgun davranmalıdır. Bir lüzum ve ihtiyaç olmadıkça, eşinden ayrı yatmamalıdır.
3-) Sevgi ve Sadakat:
Erkek, karısının ihtiyacı olan sevgiyi, ona vermekte cömert olmalıdır. Zevcesine karşı öyle samimi olmalı ki, kadın da herkesten daha çok sevildiğini hissetsin. Kadın, daima kocasından bir sevgili olarak muamele görmesini ister. Karşılıklı sevgi, evliliğin temel harcıdır. Ancak bunda da ölçüyü kaçırmamalı, sevgiyi aşırı olarak açığa vurmamalı, muhabbeti biraz da gizleyebilmelidir. Unutmamalı ki, kadının her isteğini aynen yerine getiren erkeğin, hali perişan olur…
4-) Sohbet ve eğlence:
Şartlar müsait olduğu müddetçe, hanımıyla beraberce tatlı sohbet ve şakalar yapıp gönül eğlendirmek, neşeli vakitler geçirmeyi sağlamak evliliğin tabii ihtiyaçlarındandır. Zaman zaman karşılıklı sohbetten geri kalmamalıdır. (Gıybet ve dedi koduya dalmamak şartıyla) bir de, gerektiği zaman kadını meşru şartlar dahilinde eğlence yerlerine götürmek ve güzel manzaralar seyrettirmek icap eder.
5-) Takdir ve Nezaket:
Gerek kadının kendisine karşı, gerek yaptığı işlere karşı kötümser gözle bakmak, kadın için moral ve haysiyet kırıcı olur. Kadın, daima kocası tarafından beğenilmesini ve takdir edilmesini ister. Kendi kıymetinin, erkeği tarafından kabul edilmesine ihtiyaç duyar. Bunun için de, erkeğin gerekli nezaketi göstermesi, şaka dahi olsa kadını kötülememesi ve lüzumsuz tenkitlerde bulunmaması gerekir. Kadının aile hayatındaki hizmet ve iyiliğini, gayret ve emeğini hatırlayarak, kendisini ve işini takdir etmeli, ona değer verildiğini hissettirmelidir. Ara sıra ona teşekkür etmeyi de unutmamalıdır.
6-) İffet:
Erkek hem kendisinin, hem de karısının iffet ve namusunu korumakla mükelleftir. Ne kendisi yabancı bir kadınla ilgi kurabilir -İslam da haramdır- ne de karısının başka bir erkekle ilgi kurmasına göz yumabilir. Kadının, fitne ve dedikoduya sebep olacak yerlere, kötü duyguları tahrik eden toplantılara gitmesini önlemelidir. Aynı zaman da, eşine ait mahrem sırları, başkasına açmaktan sakınmalıdır.
7-) İtimat:
Kadına karşı kötü şüpheler, itimatsızlık, kin ve haset duyguları beslememelidir. Erkek, zevcesi aleyhinde söylenen sözlere -aslını araştırmadan- hemen inanıp kötü hüküm vermekten sakınmalıdır. Ancak, evliliğin iffet ve haysiyetiyle ilgili meselelerde, erkeğin gerekli titizliği göstermesi icap eder. Erkeğin, eşini yabancılardan kıskanması güzeldir; fakat kıskançlıkta fazla ileri gitmek, vesveseye kapılıp kötü kanaatlar beslemek, kadının her halini inceden inceye takip edip, fazla baskı yapmak doğru değildir. Böyle davranış, fena neticeye sebep olabilir.
😎 Sabır:
Aile arasında muhtemel kavgaları önleyecek en iyi çare, sabırdır. Erkek, kadının bazı hatalı sözleri ve davranışlarına karşı hemen öfkelenmemeli, sinirlenip bağırmamalıdır. Eğer küçük bir hadise, kadını birden sinirlendirirse, erkek sükuneti muhafaza etmelidir. Şayet böyle yaparsa, öbürü birkaç dakika sonra pişman olacaktır. Fakat cevap vermeye ve münakaşaya kalkarsa, kavgalı neticeler doğurur.
Öfkeye sükut ve sabırla karşı koymak ise, ateşi suyla söndürmek gibidir; parlayan öfkeyi yatıştırıp zararsız hale getirir. Şu gerçeği unutmamalı: “Hiddete şiddetle mukabele, baruta ateşle muamele gibidir.”
9-) Terbiye:
Ailede kavga çıkartmaktan ve kadını dövmekten sakınmalıdır. Terbiye kültürüne sahip olan erkeğin, bu hususta kadına yardımcı olması gerekir. Kadın israf, ihmal ve isyan halinde bulunuyorsa; yani eşinin malını boşa harcıyor, onunla yatmaktan kaçıyor -ondan izinsiz dışarılarda dolaşmak gibi- ona başkaldırıp huysuzluk yapıyor ise, erkek ona önce güzellikle nasihat ve tavsiyede bulunmalı, olmazsa, sert bir ifadeyle kabahatini ve vazifesini ihtar etmelidir. Kadın, yine aynı hale devam ediyorsa, yatakta ona sırt çevirmeli ve nihayet lüzumuna göre, birkaç gece ondan ayrı yatmalıdır. Evlilik hayatının menfaat ve selameti için, gerektiğinde bu nevi tedbirlere başvurabilir. Fakat ufak-tefek kusurları için, kadını azarlamaktan dahi sakınmalıdır.
10-) Moral ve Teselli:
Evine gelen erkek, zevcesine selam vermeli, hal ve hatırını sormalıdır. Hanımını tenha yerde neşeli görünce, saçlarını tutup okşamalı, tebessümle kucaklamalıdır. Üzüntülü gördüğü zaman da, gönül alıcı tatlı sözler söylemelidir. Onun işini ve yemeklerini övmelidir. Bu gibi davranışlar, çeşitli sebeplerle sıkılan kadıncağızın, moralini arttırıp ona teselli ilacı olur. Kadının yanında üzüntülü şeylerden, endişe ve dertlerden bahsetmemelidir.
11-) Af ve Müsamaha:
Kadının bazı kusurlarını görmezlikten gelmeli, tabii bir kusurundan dolayı da bir-iki günden fazla dargın durmamalıdır. Kadında görülen huysuzluğu, önce yumuşak karşılamalıdır. Zaruret olmadıkça sert çıkışlar, huy ıslahına elverişli değildir. Zevcesinin ahlak ve davranışında noksanlık ve terslik gören erkek, bazen de kabahati kendinde görmelidir. Çünkü kadının ahlak değişikliğine, bazen erkeği sebep olur.
12-) Ziyaret ve Seyahat:
Kadının ara sıra, anne ve babasının yanına gitmesine müsaade edip fırsat vermeli, anne ve babanın da onu ziyaretine gelmelerini hoş karşılamalıdır. Erkek, bazı müsait zamanlarda, eşini seyahat ettirmekten de geri kalmamalıdır.
13-) Gerekli yardım:
Bakkal, çarşı, Pazar gibi dışarı işleri kadına yüklememeli, bunlar erkek tarafından görülmelidir. Kadın, bünye itibariyle de erkekten zayıf olduğuna göre, dışarıdaki ağır işlere zorlanmamalıdır. Gerçi evlilik hayatında eşler birbirinin yardımcısıdır, fakat esas itibariyle kadın iç işlerini, erkek dış işlerini yapmakla mükelleftir. Evdeki düzen ve temizliğe dikkat etmeli, ortalığı kirletmemelidir. Elbise ve benzeri eşyaları, rast gele sağa sola atmadan, yerli yerine koymak suretiyle de, nazikçe bir yardım sağlanmış olur. Eşyaları darmadağınık bırakıvermek, kadına ayrı bir külfet olacağından, bundan imkanı olduğu kadar sakınmalı, onların güzelce toparlanmasına yardımcı olmalıdır. Evlilik hayatı, ancak karşılıklı yardımlaşmayla kuvvet kazanır.
14-) Gerekli bilgi:
Erkek, bilinmesi gerekli olan dini-ailevi malumattan eşini mahrum bırakmamalıdır. Kendisinin malumatı varsa, kadına da bilgi vermeli veya onun namına sorup öğrenmelidir. Bu hususta lüzumlu İslami kitaplar okunmalı yahut -icabında- başka taraftan öğrenme imkanı sağlanmalıdır. Kur’an okumayı, dini temizlik ve namazı, farz ve haramları öğrenmesine yardımcı olmalıdır. Müslüman eşler en başta iman ve İslam esaslarını öğrenmekle mükelleftirler.
15-) İtaate hürmet:
Kadının gerekli itaati dışında erkek, daha fazla ondan istememeli, onun itaatini kafi görüp hürmet göstermeli, nankörlük etmemelidir. İyi bir kadın, gerçekten büyük bir nimettir. Hatta kadının müsaadesini düşünmeden, onu razı etmeden uzak yere gitmemelidir. Meşru dairede kendine düşeni yaptığı müddetçe, hizmet ve olgunlukta kadından, gereğinden fazlasını beklememelidir.
16-) Çocukları gözemek:
Adam, çocukların bakımı, terbiye ve kontrolü hususunda karısına yardımcı olmalıdır. Çocuklara karşı, lüzumsuz sertlik ve kabalık göstermemelidir. Çocuklar arasında bir ayrılık gözetmeden, hepsine karşı aynı şefkat ve adaleti göstermelidir. Şefkat ve merhametle, çocukları gözeterek eşine yardımda bulunmak, insaflı ve anlayışlı erkeğe düşen bir vazifedir.
17-) Birliği muhafaza:
Erkek, evlilik birliğinin korunmasına ve devam etmesine gayret etmeli, bir takım bahanelerle kadını boşamaya kalkmamalı, boşama lafını ağzına almamalıdır. Ancak bütün gayretlere rağmen, birlikte geçinmeye imkan kalmamışsa, boşanmaya gidilir. Fakat daha önce iyi düşünmek, çeşitli çarelere başvurmak, uyuşma yollarını aramak lazımdır.