Abdulkadir Geylani (k.s.) (Menkıbe)
Abdülkadir-i Geylani (k.s) bir gün mihrapta oturmuş zikir ve murakabe ile meşgulken gaipten bir ses geliyor: “Ey Abdülkadir kulum! Ben senden bütün amel yükümlüklerini kaldırdım…” Abdülkadir-i Geylan- (k.s) bu sözü duyar duymaz sesin geldiği yöne elindeki tesbihi kurşun gibi fırlatarak, “Defol lanetli şeytan!”diye haykırıyor. Foyası ortaya çıkan şeytan, “Ben bu şekilse nice ağabeyleri, nice zahidleri yoldan çıkardım. Ama sen bir an olsun tereddüt edip tuzağa düşmedin. Nasıl anladın beni?”diye soruyor. Abdülkadir-i Geylani (k.s) şeytana hepimizin ibret alması gereken şu sözlerle cevap veriyor: “Seni iki şeyle tanıdım.
Birincisi: Akaid ilmi. Bu ilimle biliyorum ki, Allah bir yönden hitap etmez; O her yerdedir. Oysa senin sesin bir yönden geldi.
İkincisi: Fıkıh ilmidir. Buna göre de, Peygamberler dâhil hiç kimseden amel mecburiyeti kaldırılmamıştır…”
Demek ki ilimsiz amel büyük tehlikelerle doludur. Şeytan her an pusudadır ve riya, kibir, ameline güvenme gibi ilimsiz baş edilemeyecek tuzaklarla yolumuzu kesmeye çalışmaktadır.[1]
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyorlar ki: “İman çıplaktır, elbisesi takva, süsü utanmak, meyvesi ise ilimdir.”[2]
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurmaktadır: “İlimden bir mesele öğrenmek, bütün dünya varlığı ile dünyadan hayırlıdır.”[3]
“Bir sabah ilimden bir mesele öğrenmen, yüz rekât namaz (nafile) kılmandan hayırlıdır.”[4]
İmam Şafii (r.aleyh) de: “İlim öğrenmek, nafile ibadetten makbuldür.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v): “İlim meclisinde bulunmak, bin rekat namaz, bin hastayı ziyaret ve bin cenazeyi teşyi’den daha kıymetlidir, buyurduklarında, dinleyenler:
“Ey Allah’ın Resülü, Kur’an okumaktan da hayırlı mıdır? diye sorunca, Peygamber Efendimiz cevaben: “Kur’an ilim ile fayda verir. Manası anlaşılmadan bir fayda sağlamaz.”[5] buyurmuşlardır.
İsa (a.s) da şöyle buyurmuştur: “Kim ki öğrenir, öğrendiği ile amel eder ve öğretirse, semavatta (göklerde) tazimle anılır.”
Yine rahmet Peygamberi (a.s) buyurmuşlardır ki: “En güzel hediye, hikmetli bir sözü iyice anlayıp, din kardeşine anlatmaktır. Bu aynı zamanda bir senelik ibadete de karşılıktır.”[6]
“Bir gün Peygamber Efendimiz, biri dua ile meşgul olan ve diğeri ders okutmakta olan iki topluluk gördü ve dua edenler için: Bunlar Allah Teala’dan istiyorlar. Allah dilerse verir, dilerse vermez, buyurdular. Okutanlar hakkında ise: Fakat bunlar öğretiyorlar. Zaten, ben de muallim olarak gönderildim,” [7] dediler. Sonra öğretenlerin meclisine oturdu.
Hazreti Peygamber (s.a.v): “Allah’u Teala’nın rahmeti benim vekillerim üzerine olsun, diye dua buyurmuş. Vekilleriniz kimlerdir? diye sorulunca, sünnetimi yaşatıp Allah’u Teala’nın kullarına öğretenlerdir, cevabını vermişlerdir.”[8]
[1] Hayat Dengemiz S.31.
[2] Hakim “Tarih-i Nişabur” da rivayet etmiştir.
[3] Taberani, Ebü Zer’den.
[4] İbn Abdülberr, Ebü Zer’den.
[5] İbn Cevzi, “Mevzuat”da Ömer’den
[6] Taberani İbni Abbas’dan.
[7] İbn Mace, Abdullah b. Ömer’den.
[8] İbn Abdülberr, Hasen’den.