Mürşidi Kamile Bağlılık ve Teslimiyet

“Musa ona; Allah’ın sana öğrettiği ilim ve hikmetten bana da öğretmen için sana tabi olabilir miyim?”[1] dedi.

Mürid, mürşidinden zuhur eden bazı halleri ve sözleri anlayamadığı zaman, hemen itiraz edip tenkide gitmemelidir. İşin sonunu ve sözün hakikatinin anlaşılmasını beklemelidir. Bu konuda büyük müfessir Elmalı Hamdi Yazır (rah) şu güzel tesbiti yapar. “Hakikat ehlinin bazı işleri zahir ilme ters düşüyor gibi gözüke bilir. Ancak, üzerindeki sır perdesi kaldırılıp işin gizli sebepleri ve gerçek yönü ortaya çıkınca, zahir ile batın birleşir, aralarında bir tersliğin olmadığı anlaşılır.”[2]

Şeyh süleymen-ı Darani’nin (k.s) sadık bir müridi vardı. Emekçisi idi. Hiçbir şeyi şeyhe danışmadan yapmazdı. Bir gün şeyhe gelip dedi ki: “Hamur yoğurayım mı? Var yoğur. Fırını yakayım mı? Var yak. Hamuru yoğurdu. Tandırı yaktı. Gelip tekrar şeyhe dedi ki:
“Sultanım tandır yandı ne buyurursunuz? “Tandır iyice yandığında var içine gir” dedi.

Tandır iyice kızıştıktan sonra vardı o fırının içine girdi. Bağdaş kurup oturdu. Zikrullah ile meşgul oldu. Şeyhin sözüne karşı gelip muhalefet etmedi. Biraz zaman geçtikten sonra şeyh dedi ki. Şol dervişin sözüme muhalefet ettiği yoktur. Var tandıra gir dedim varıp tandıra girmesin mi? Ben kendisini görmeye varayım, bakalım nasıldır ve ne yapar. Şeyh geldi gördü ki, derviş tandırın içinde zikrullah ile meşguldür.
Şeyh dervişe dedi ki: Derviş gel, dışarı çık, sadakatin seninle beraberdir. Tandır sana gülistandır, dedi. Derviş dışarı çıktı. Arkasını sıvazladı. Himmet etti. Muradına erdi. O kimse de sonra büyük bir şeyh oldu. Sebebi teslimiyeti idi. Teslimiyet işte buna derler. Şeyh ne derse hiç düşünmeden onu yerine getirmektir.

Sültan’ül Arifin Şeyh Beyazid-i Bistami’nin (k.s) bir gerçek müridi vardı. Şeyh kendisine ne derse onu derhal yerine getirirdi teslimiyeti tam idi. Şeyhin evine vardığı zaman ayağına kapanıp dedi ki: “Sultanım! Bana bir himmet nazarı ile bak. Beni mahcupluktan kurtar.

Şeyhi dedi ki: Şu kapıda bekle, çıkıp sana himmet edeceğim.
Şeyh içeri girdi. Derviş kapıda otura kaldı. Diğer kapıdan şeyh çıkıp mescide gitti. Mescide gider gider gelirdi, bir türlü müridin bulunduğu kapıdan girmez, diğer kapıdan girer, çıkardı. Derviş de beriki kapıda sessiz otururdu. Hiçbir tarafa ayrılmayıp tam yedi yıl o kapıyı bekleyip önünde oturdu. Şeyh gelecek diye bekledi. Yedi sene geçtikten sonra şeyh bu kapıdan çıktı. Gördü ki derviş o kapıda durmaktadır. Şeyh: Sen burada mısın? Derviş: Evet sultanım! Siz bana burada beklememi ve kendinizin bana himmet edeceğinizi söylediniz.
Benim sizin sözünüzden maada bir işim var mı? Eğer yüz yıl ömrüm olsa da siz de bana bu kapıda oturmamı emretseniz, ben burada otururum. Öteki kapıya varmam. Zira siz bana bu kapıda oturmamı söylediniz.
Şeyh de bunun iradetini ve teslimiyetini beğenip kendisine himmet etti. Derviş maksadına erişti.

BEYT
İşte bu yolda seni günde bin kerre öldüreler
Teslim ol, yüzünü çevirme, ver iradet ta ebede.

[1] Kehf süresi Ayet 66.
[2] Elmalı hamdi yazır cild.5 s.378.


Senin yorumun bizler için Çok değerli... Lütfen Yorum yapınız.

E-posta hesabınız kaydedilmez.

2 Yorumlar
  1. Ahmed GÜVEN Yorumunda diyor ki;

    ALLAH VERDİ BEN VERDİM ALLAH VERDİ BEN VERDİM NİHAYETİNDE ALLAH KAZANDİ

  2. Ebru BADEM Yorumunda diyor ki;

    EY RABBİM KALBİME BUGÜN SENİN AŞKINI ÖYLE HİSSETTİRKİ DÜNYALIK İŞLERİ UNUTUP YANLIZ SENİ ANAYIM..

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com