Sad Suresi Hakkında Bilgi
Sad Suresi, Arap alfabesindeki ‘Sad’ harfiyle başladığından dolayı bu ismi almıştır. Bu şekilde başlamasıyla ilgili olarak ‘Araplara meydan okuma ve Kur’an-ı Kerim’in icazını ispat’ şeklinde bir görüş mevcuttur. Surenin içeriğinde Hz. Davud (a.s) ile ilgili kıssalara da yer verildiğinden dolayı ‘Davud Suresi’ adı da verilmektedir. 88 ayetten oluşan Sad suresi Mekke’de nazil olmuş olup Kur’an-ı Kerim’in 38. Suresidir.
Allah’ın dinini ve gönderdiği Kur’an-ı küçümseyerek doğru yoldan yüz çeviren kafirlerin, zamanı geldiğinde Allah’ın azabına uğrayarak bozguna uğrayacaklarını bildirir. Yüce Allah’ın, kainatı ve insanı boş yere yaratmadığı, her şeyin belli bir düzen ve amaca sahip olduğu belirtilmektedir. İnsanların amacının Allah’a ve gönderdiği dine inanarak faydalı işler yapmak olduğunu bildirmektedir. Hz.Eyyub (a.s.) hakkında da örneklerin verildiği sure de insanların, başlarına gelen belalarda ve musibetlerde Hz. Eyyub gibi sabırlı olmaları gerektiği bildirilmiştir.
Sad Suresinin Okunuşu
Sad suresinin okunuşu şöyledir;
Bismillahirrahmanirrahim.
1. Sad vel kur’ani ziz zikr
2. Belillezıne keferu fı ızzetiv ve şikkak
3. Kem ehlekna min kablihim min karnin fe nadev ve late hıyne mens
4. Ve cabu en caehüm münzirun minhüm ve kalel kafirune haza sahırun kezzab
5. E cealel alihete ilahev vahıda inne haza le şey’üy ucab
6. Ventalekal melaü minhüm enimşu vasbiru ala alihetiküm inne haza le şey’üy yürad
7. Ma semı’na bihaza fil milletil ahırah in haza illahtilak
8. E ünzile aliyhiz zikru mim beynina bel hüm fı şekkim min zikrı bel lemma yezuku azab
9. Em ındehüm hazinü rahmeti rabbikel azızil vehhab
10. Em lehüm mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma feyerteku fil esbab
11. Cündüm ma hünalike menzumüm minel ahzab
12. Kezzebet kablehüm kavmü nuhıv ve adüv ve fir’avnü zül evtad
13. Ve semudü ve kavmü lutıv ve ashabül eykeh ülaikel ahzab
14. İn küllün illa kezzeber rusüle fe hakka ıkab
15. Ve ma yenzuru haülai illa sayhatev vahıdetem ma leha min fevak
16. Ve kalu rabbena accil lena kıttana kable yevmil hısab
17. Isbir ala ma yekulune veskür abdena davude zel eyd innehu evvab
18. İnna sehharnel cibale meahu yüsebbıhne bil aşiyyi vel işrak
19. Vettayra mahşurah küllül lehu evvab
20. Ve şededna mülehu ve ateynahül hıkmete ve faslel hıtab
21. Ve hel etake nebeül hasm iz tesevverul mıhrab
22. İz dehalu ala davude fe fezia minhüm kalu la tehaf hasmani beğa ba’duna ala ba’dın fahküm beynena bil hakkı ve la tüştıt vehdina ila sevais sırat
23. İnne haza ehıy lehu tis’uv ve tis’une na’cetev ve liye na’cetüv vahıdetün fe kale ekfilnıha ve azzenı fil hıtab
24. Kale le kad zalemeke bi süali na’cetike ila niacih ve inne kesıram minel huletai le yebğıy ba’duhüm ala ba’dın ilellezıne amenu ve amilüs salihati ve kalılüm ma hüm ve zanne davudü ennema fetennahü festağfera rabbehü ve harra rakiav ve enab
25. Fe ğaferna lehu zalik ve inne lehu ındena le zülfa ve husne meab
26. Ya davudü inna cealnake hhalıfeten fil erdı fahküm beynen nasi bil hakkı ve la tettebiıl heva fe yüdılleke an sebılillah innellezıne yedıllune an sebılillahi lehüm azabün şedıdüm bima nesu yevmel hısab (24. Ayet secde ayetidir.)
27. Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma batıla zalike zannüllezıne keferu fe veylül lillezine keferu minen nar
28. Em nec’alüllezıne amenu ve amilus salihati kel müfsidıne fil erdı em nec’alül müttekıyne kel füccar
29. Kitabün enzelnahü ileyke mübarakül li yeddebberu ayatihı ve li yetezekkera ülül elbab
30. Ve vehebna li davude süleyman nı’mel abdinnehu evvab
31. İz urida aleyhi bil aşiyyis safinatül ciyad
32. Fe kale innı ahbebtü hubbel hayri an zikri rabbı hatta tevarat bil hıcab
33. Rudduha aleyy fe tafika mesham bis sukı vel a’nak
34. Ve le kad fetenna süleymane ve elkayna ala kürsiyyihı ceseden sümme enab
35. Kale rabbığfir lı veheb li mülkel la yembeğıy li ehadim mim ba’di inneke entel vehhab
36. Fe sehharna lehür rıha tecrı bi emrihı ruhaen haysü esab
37. Veş şeyatıyne küllü bennaiv ve ğavvas
38. Ve aharıne mükarranıne fil asfad
39. Haza ataüna femnün ev emsik bi ğayri hısab
40. Ve inne lehu ındena le zülfa ve husne meab
41. Vezkür abdena eyyub iz nada rabbehu ennı messeniyeş şeytanü bi nusbiv ve azab
42. Ürkud bi riclik haza muğteselüm baridüv ve şerab
43. Ve vehebna lehu ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem minna ve zikra li ülil elbab
44. Ve huz biyedike dığsen fadrib bihu ve la tahnes inna vecednahü sabira nı’ mel abd innehu evvab
45. Vezkür ıbadena ibrahıme ve ishaka ve ya’kube ülil eydı ve ebsar
46. İnna ahlasnahüm bi halisatin zikrad dar
47. Ve innehüm ındena le minel müstefeynel ahyar
48. Vezkür ismaıyle vel yesea ve zel kifl ve küllüm minel ahyar
49. Haza zikr ve inne lil müttekıyne le husne meab
50. Cennati adnim müfettehatel lehümül ebvab
51. Müttekiıne fıha yed’une fıha bi fakihetin kesırativ ve şerab
52. Ve ındehüm kasıratüt türfi etrab
53. Haza ma tuadune li yevmil hısab
54. İnne haza le rizkuna ma lehu min nefad
55. Haza ve inne lit tağıyne le şerra meab
56. Cehennem yaslevneha fe bi’sel mihad
57. Haza fel yezukuhu hamımüv ve ğassak
58. Ve aharu min şeklihı ezvac
59. Haza fevcüm muktehımüm meaküm la merhabem bihim innehüm salün nar
60. Kalu bel entüm la merhabem biküm entüm kaddemtümuhü lena fe bi’sel karar
61. Kalu rabbena men kaddeme lena haza fezidhü azaben dı’fen fin nar
62. Ve kalu ma lena la nera ricalen künna neuddühüm minel eşrar
63. Ettehaznahüm sıhriyyen em zağat anhümül ebsar
64. İnne zalike le hakkun tehasumü ehlin nar
65. Kul innema ene münziruv ve ma min ilahin illellahül vahıdül kahhar
66. Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehümel azızül ğaffar
67. Kul hüve nebün azıym
68. Entüm anhü mu’ridun
69. Ma kane liye min ılmin bil meleil a’la iz yahtesımun
70. İy yuha ileyye illa ennema ene nezırum mübın
71. İz kale rabbüke lil melaiketi innı halikum beşeram min tıyn
72. Fe iza sevveytühu ve nefahtü fıhi mir ruhıy fekau lehu sacidın
73. Fe secedel melaiketü küllühüm ecmeun
74. İlla iblıs istekbera ve kane minel kafirın
75. Kale ya iblısü ma meneake en tescüde li ma halaktü bi yedeyy estekberte em künte minel alın
76. Kale ene hayrum minh halaktenı min nariv ve halaktehu min tıyn
77. Kale fahruc minha fe inneke racım
78. Ve inne aleyke la’netı ila yevmid dın
79. Kale rabbi fe enzırni ila yevmi yüb’asun
80. Kale fe inneke minel münzarın
81. İla yevmil vaktil ma’mum
82. Kale fe bi ızzetike le uğviyennehüm ecmeıyn
83. İlla ıbadeke minhümül muhlesıyn
84. Kale fel hakku vel hakka ekul
85. Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhüm ecmeıyn
86. Kul ma es’elüküm aleyhi min ecriv ve ma enen minel mütekellifın
87. İn hüve illa zikrul lil alemın
88. Ve le ta’lemünne nebeehu ba’de hıyn
Sad Suresinin Arapça Yazılışı
Sad Suresi Arapça, yazılışı şu şekildedir;
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
صٓ وَالْقُرْاٰنِ ذِي الذِّكْرِۜ ﴿1﴾ بَلِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ ﴿2﴾ كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ فَنَادَوْا وَلَاتَ ح۪ينَ مَنَاصٍ ﴿3﴾ وَعَجِبُٓوا اَنْ جَٓاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْۘ وَقَالَ الْكَافِرُونَ هٰذَا سَاحِرٌ كَذَّابٌۚ ﴿4﴾ اَجَعَلَ الْاٰلِهَةَ اِلٰهًا وَاحِدًاۚ اِنَّ هٰذَا لَشَيْءٌ عُجَابٌ ﴿5﴾ وَانْطَلَقَ الْمَلَاُ مِنْهُمْ اَنِ امْشُوا وَاصْبِرُوا عَلٰٓى اٰلِهَتِكُمْۚ اِنَّ هٰذَا لَشَيْءٌ يُرَادُۚ ﴿6﴾ مَا سَمِعْنَا بِهٰذَا فِي الْمِلَّةِ الْاٰخِرَةِۚ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا اخْتِلَاقٌۚ ﴿7﴾ ءَاُنْزِلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ مِنْ بَيْنِنَاۜ بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ مِنْ ذِكْر۪يۚ بَلْ لَمَّا يَذُوقُوا عَذَابِۜ ﴿8﴾ اَمْ عِنْدَهُمْ خَزَٓائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَز۪يزِ الْوَهَّابِۚ ﴿9﴾ اَمْ لَهُمْ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا۠ فَلْيَرْتَقُوا فِي الْاَسْبَابِ ﴿10﴾ جُنْدٌ مَا هُنَالِكَ مَهْزُومٌ مِنَ الْاَحْزَابِ ﴿11﴾ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو الْاَوْتَادِۙ ﴿12﴾ وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَاَصْحَابُ لْـَٔيْكَةِۜ اُو۬لٰٓئِكَ الْاَحْزَابُ ﴿13﴾ اِنْ كُلٌّ اِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ۟ ﴿14﴾ وَمَا يَنْظُرُ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً مَا لَهَا مِنْ فَوَاقٍ ﴿15﴾ وَقَالُوا رَبَّنَا عَجِّلْ لَنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ الْحِسَابِ ﴿16﴾ اِصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُ۫دَ ذَا الْاَيْدِۚ اِنَّهُٓ اَوَّابٌ ﴿17﴾ اِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِيِّ وَالْاِشْرَاقِۙ ﴿18﴾ وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةًۜ كُلٌّ لَهُٓ اَوَّابٌ ﴿19﴾ وَشَدَدْنَا مُلْكَهُ وَاٰتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ ﴿20﴾ وَهَلْ اَتٰيكَ نَبَؤُ۬ا الْخَصْمِۢ اِذْ تَسَوَّرُوا الْمِحْرَابَۙ ﴿21﴾ اِذْ دَخَلُوا عَلٰى دَاوُ۫دَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ قَالُوا لَا تَخَفْۚ خَصْمَانِ بَغٰى بَعْضُنَا عَلٰى بَعْضٍ فَاحْكُمْ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَاهْدِنَٓا اِلٰى سَوَٓاءِ الصِّرَاطِ ﴿22﴾ اِنَّ هٰذَٓا اَخ۪ي لَهُ تِسْعٌ وَتِسْعُونَ نَعْجَةً وَلِيَ نَعْجَةٌ وَاحِدَةٌ فَقَالَ اَكْفِلْن۪يهَا وَعَزَّن۪ي فِي الْخِطَابِ ﴿23﴾ قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ اِلٰى نِعَاجِه۪ۜ وَاِنَّ كَث۪يرًا مِنَ الْخُلَطَٓاءِ لَيَبْغ۪ي بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَقَل۪يلٌ مَا هُمْۜ وَظَنَّ دَاوُ۫دُ اَنَّمَا فَتَنَّاهُ فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ وَخَرَّ رَاكِعًا وَاَنَابَ ﴿24﴾ فَغَفَرْنَا لَهُ ذٰلِكَۜ وَاِنَّ لَهُ عِنْدَنَا لَزُلْفٰى وَحُسْنَ مَاٰبٍ ﴿25﴾ يَا دَاوُ۫دُ اِنَّا جَعَلْنَاكَ خَل۪يفَةً فِي الْاَرْضِ فَاحْكُمْ بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوٰى فَيُضِلَّكَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَضِلُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌ بِمَا نَسُوا يَوْمَ الْحِسَابِ۟ ﴿26﴾ وَمَا خَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا بَاطِلًاۜ ذٰلِكَ ظَنُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۚ فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنَ النَّارِۜ ﴿27﴾ اَمْ نَجْعَلُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَالْمُفْسِد۪ينَ فِي الْاَرْضِۘ اَمْ نَجْعَلُ الْمُتَّق۪ينَ كَالْفُجَّارِ ﴿28﴾ كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِيَدَّبَّرُٓوا اٰيَاتِه۪ وَلِيَتَذَكَّرَ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ ﴿29﴾ وَوَهَبْنَا لِدَاوُ۫دَ سُلَيْمٰنَۜ نِعْمَ الْعَبْدُۜ اِنَّهُٓ اَوَّابٌۜ ﴿30﴾ اِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُۙ ﴿31﴾ فَقَالَ اِنّ۪ٓي اَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَنْ ذِكْرِ رَبّ۪يۚ حَتّٰى تَوَارَتْ بِالْحِجَابِ۠ ﴿32﴾ رُدُّوهَا عَلَيَّۜ فَطَفِقَ مَسْحًا بِالسُّوقِ وَالْاَعْنَاقِ ﴿33﴾ وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمٰنَ وَاَلْقَيْنَا عَلٰى كُرْسِيِّه۪ جَسَدًا ثُمَّ اَنَابَ ﴿34﴾ قَالَ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَهَبْ ل۪ي مُلْكًا لَا يَنْبَغ۪ي لِاَحَدٍ مِنْ بَعْد۪يۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ ﴿35﴾ فَسَخَّرْنَا لَهُ الرّ۪يحَ تَجْر۪ي بِاَمْرِه۪ رُخَٓاءً حَيْثُ اَصَابَۙ ﴿36﴾ وَالشَّيَاط۪ينَ كُلَّ بَنَّٓاءٍ وَغَوَّاصٍۙ ﴿37﴾ وَاٰخَر۪ينَ مُقَرَّن۪ينَ فِي الْاَصْفَادِ ﴿38﴾ هٰذَا عَطَٓاؤُ۬نَا فَامْنُنْ اَوْ اَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿39﴾ وَاِنَّ لَهُ عِنْدَنَا لَزُلْفٰى وَحُسْنَ مَاٰبٍ۟ ﴿40﴾ وَاذْكُرْ عَبْدَنَٓا اَيُّوبَۢ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍۜ ﴿41﴾ اُرْكُضْ بِرِجْلِكَۚ هٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ ﴿42﴾ وَوَهَبْنَا لَهُٓ اَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنَّا وَذِكْرٰى لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِ ﴿43﴾ وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِبْ بِه۪ وَلَا تَحْنَثْۜ اِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًاۜ نِعْمَ الْعَبْدُۜ اِنَّهُٓ اَوَّابٌ ﴿44﴾ وَاذْكُرْ عِبَادَنَٓا اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ اُو۬لِي الْاَيْد۪ي وَالْاَبْصَارِ ﴿45﴾ اِنَّٓا اَخْلَصْنَاهُمْ بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِۚ ﴿46﴾ وَاِنَّهُمْ عِنْدَنَا لَمِنَ الْمُصْطَفَيْنَ الْاَخْيَارِ ﴿47﴾ وَاذْكُرْ اِسْمٰع۪يلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِۜ وَكُلٌّ مِنَ الْاَخْيَارِۜ ﴿48﴾ هٰذَا ذِكْرٌۜ وَاِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ لَحُسْنَ مَاٰبٍۙ ﴿49﴾ جَنَّاتِ عَدْنٍ مُفَتَّحَةً لَهُمُ الْاَبْوَابُۚ ﴿50﴾ مُتَّكِـ۪ٔينَ ف۪يهَا يَدْعُونَ ف۪يهَا بِفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍ وَشَرَابٍ ﴿51﴾ وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ اَتْرَابٌ ﴿52﴾ هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ الْحِسَابِ ﴿53﴾ اِنَّ هٰذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُ مِنْ نَفَادٍۚ ﴿54﴾ هٰذَاۜ وَاِنَّ لِلطَّاغ۪ينَ لَشَرَّ مَاٰبٍۙ ﴿55﴾ جَهَنَّمَۚ يَصْلَوْنَهَاۚ فَبِئْسَ الْمِهَادُ ﴿56﴾ هٰذَاۙ فَلْيَذُوقُوهُ حَم۪يمٌ وَغَسَّاقٌۙ ﴿57﴾ وَاٰخَرُ مِنْ شَكْلِه۪ٓ اَزْوَاجٌۜ ﴿58﴾ هٰذَا فَوْجٌ مُقْتَحِمٌ مَعَكُمْۚ لَا مَرْحَبًا بِهِمْۜ اِنَّهُمْ صَالُوا النَّارِ ﴿59﴾ قَالُوا بَلْ اَنْتُمْ۠ لَا مَرْحَبًا بِكُمْۜ اَنْتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَاۚ فَبِئْسَ الْقَرَارُ ﴿60﴾ قَالُوا رَبَّنَا مَنْ قَدَّمَ لَنَا هٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِي النَّارِ ﴿61﴾ وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرٰى رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُمْ مِنَ الْاَشْرَارِۜ ﴿62﴾ اَتَّخَذْنَاهُمْ سِخْرِيًّا اَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ الْاَبْصَارُ ﴿63﴾ اِنَّ ذٰلِكَ لَحَقٌّ تَخَاصُمُ اَهْلِ النَّارِ۟ ﴿64﴾ قُلْ اِنَّمَٓا اَنَا۬ مُنْذِرٌۗ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّا اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُۚ ﴿65﴾ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَز۪يزُ الْغَفَّارُ ﴿66﴾ قُلْ هُوَ نَبَؤٌ۬ا عَظ۪يمٌۙ ﴿67﴾ اَنْتُمْ عَنْهُ مُعْرِضُونَ ﴿68﴾ مَا كَانَ لِيَ مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَاِ الْاَعْلٰٓى اِذْ يَخْتَصِمُونَ ﴿69﴾ اِنْ يُوحٰٓى اِلَيَّ اِلَّٓا اَنَّمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ ﴿70﴾ اِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ ط۪ينٍ ﴿71﴾ فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ ف۪يهِ مِنْ رُوح۪ي فَقَعُوا لَهُ سَاجِد۪ينَ ﴿72﴾ فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ ﴿73﴾ اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اِسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ ﴿74﴾ قَالَ يَٓا اِبْل۪يسُ مَا مَنَعَكَ اَنْ تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّۜ اَسْتَكْبَرْتَ اَمْ كُنْتَ مِنَ الْعَال۪ينَ ﴿75﴾ قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُۜ خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ ﴿76﴾ قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَاِنَّكَ رَج۪يمٌۚ ﴿77﴾ وَاِنَّ عَلَيْكَ لَعْنَت۪ٓي اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ ﴿78﴾ قَالَ رَبِّ فَاَنْظِرْن۪ٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿79﴾ قَالَ فَاِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَر۪ينَۙ ﴿80﴾ اِلٰى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ ﴿81﴾ قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿82﴾ اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَص۪ينَ ﴿83﴾ قَالَ فَالْحَقُّۘ وَالْحَقَّ اَقُولُۚ ﴿84﴾ لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنْكَ وَمِمَّنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ اَجْمَع۪ينَ ﴿85﴾ قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُتَكَلِّف۪ينَ ﴿86﴾ اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَ ﴿87﴾ وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَاَهُ بَعْدَ ح۪ينٍ ﴿88﴾
Sad Suresinin Türkçe Anlamı
Sad Suresinin Türkçe Anlamı, şöyledir:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
1. ayet: Sad, Zikir dolu Kur’an’a andolsun;
2. ayet: Hayır; o inkar edenler (boş) bir gurur ve bir parçalanma içindedirler.
3. ayet: Biz kendilerinden önce, nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi.
4. ayet: İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kafirler dedi ki: “Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür.”
5. ayet: “İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey.”
6. ayet: Onlardan önde gelen bir grup: “Yürüyün, ilahlarınıza karşı (bağlılıkta) kararlı olun; çünkü asıl istenen budur” diye çekip gitti.
7. ayet: “Biz bunu, diğer dinde işitmedik, bu, içi boş bir uydurmadan başkası değildir.”
8. ayet: “Zikir (Kur’an), içimizden ona mı indirildi?” Hayır, onlar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz Benim azabımı tatmamışlardır.
9. ayet: Yoksa, güçlü ve üstün olan, karşılıksız bağışlayan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?
10. ayet: Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse, sebepler içinde (bir imkan ve güç bularak göğe) yükselsinler.
11. ayet: Onlar, burada (çeşitli) fırkalardan olma bozguna uğratılmış bir ordu(durlar).
12. ayet: Onlardan önce Nuh kavmi, Ad ve kazıklar sahibi Firavun da yalanlamıştı.
13. ayet: Semud, Lut kavmi ile Eyke halkı da. İşte onlar (Allah’a karşı isyanda birleşen ve güç toplayan) fırkalar(dı).
14. ayet: Hepsi de elçileri yalanladılar, böylece azapla-sonuçlandırmam (onlara) hak oldu.
15. ayet: Bunlar da, (geldiğinde) bir anlık gecikmesi bile olmayan bir tek çığlıktan başkasını gözetlemiyorlar.
16. ayet: (Alaylı alaylı) Dediler ki: “Rabbimiz, hesap gününden önce (azaptan bize vadettiğin) payımızı çabuklaştırıver.”
17. ayet: Sen onların söylediklerine karşı sabret ve Bizim güç sahibi kulumuz Davud’u hatırla; çünkü o, (her tutum ve davranışında Allah’a) yönelen biriydi.
18. ayet: Doğrusu Biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah kendisiyle birlikte (Allah’ı) tesbih ederlerdi.
19. ayet: Ve toplanıp gelen kuşları da. Hepsi onunla (Allah’ı tesbih etmede uyum içinde) yönelip-dönmekte olanlar idi.
20. ayet: Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik.
21. ayet: Sana o davacıların haberi geldi mi? Hani mihraba (Davud’un bulunduğu yere girmek için) yüksek duvardan tırmanmışlardı.
22. ayet: Davud’a girdiklerinde, o, onlardan ürkmüştü; dediler ki: “Korkma, iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, kararında zulme sapma ve bizi doğru yolun ortasına yöneltip-ilet.”
23. ayet: “Bu benim kardeşimdir, doksan dokuz koyunu vardır, benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen “Onu da benim payıma (koyunlarıma) kat” dedi ve bana, konuşmada üstün geldi.”
24. ayet: (Davud) Dedi ki: “Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır.” Davud, gerçekten Bizim onu imtihan ettiğimizi sandı, böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (Bize gönülden) yönelip-döndü.
25. ayet: Böylece onu bağışladık. Şüphesiz onun Bizim Katımız’da gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır.
26. ayet: “Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni Allah’ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır.”
27. ayet: Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak yaratmadık. Bu, inkar edenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azaptan) dolayı vay o inkar edenlere.
28. ayet: Yoksa Biz, iman edip salih amellerde bulunanları yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar gibi (bir) mi tutacağız? Ya da muttakileri facirler gibi (bir) mi tutacağız?
29. ayet: (Bu Kur’an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır.
30. ayet: Biz Davud’a Süleyman’ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah’a) yönelip-dönen biriydi.
31. ayet: Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu.
32. ayet: O da demişti ki: “Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim.” Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar.
33. ayet: “Onları bana geri getirin” (dedi). Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.
34. ayet: Andolsun, Biz Süleyman’ı imtihan ettik, tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü.
35. ayet: “Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin.”
36. ayet: Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi.
37. ayet: Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı.
38. ayet: Ve (kötülük yapmamaları için) sağlam kementlerle birbirine bağlanmış diğerlerini.
39. ayet: “İşte bu, bizim vergimizdir. (Ey Süleyman) Artık sen de hesaba vurmaksızın, ver ya da tut.”
40. ayet: Şüphesiz, onun Bizim Katımız’da gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır.
41. ayet: Kulumuz Eyyub’u da hatırla. Hani o: “Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu” diye Rabbine seslenmişti.
42. ayet: “Ayağını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik.).
43. ayet: Katımız’dan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık.
44. ayet: “Ve eline bir deste (sap) al, böylece onunla vur ve andını bozma.” Gerçekten, Biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah’a) yönelip-dönen biriydi.
45. ayet: Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da hatırla.
46. ayet: Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık.
47. ayet: Ve gerçekten onlar, Bizim Katımız’da seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır.
48. ayet: İsmail’i, Elyesa’ı ve Zülkifl’i de hatırla. Hepsi de hayırlı olanlardandır.
49. ayet: Bu, bir zikirdir. Şüphesiz muttakiler için, elbette varılacak güzel bir yer vardır.
50. ayet: Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır.
51. ayet: İçinde yaslanıp-dayanmışlardır; orda birçok meyve ve şarap istemektedirler.
52. ayet: Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır.
53. ayet: İşte hesap günü size va’dedilen budur.
54. ayet: Şüphesiz bu, Bizim rızkımızdır, bitip tükenmesi de yok.
55. ayet: Bu (böyle işte); gerçekten azgınlar için de muhakkak varılacak kötü bir yer vardır.
56. ayet: Cehennem; onlar oraya girerler; ne kötü bir yataktır o.
57. ayet: İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin.
58. ayet: Ve onun şeklinden başka, çift çift (olan daha beter azaplar) vardır.
59. ayet: (Müşrik olan hakim güçlere:) “İşte bu(nlar) da sizinle birlikte (küfür ve zulümde) göğüs gerenlerdir. Onlara bir merhaba (bile) yok. Çünkü onlar ateşe gireceklerdir.” (denilir).
60. ayet: (Onlara uyanlar) Derler ki: “Hayır, sizler; asıl size bir merhaba yok. Bunu (azabı) siz bizim önümüze sürdünüz. Ne kötü bir durak.”
61. ayet: Derler ki: “Rabbimiz, kim bunu bizim önümüze sürdüyse, ateşteki azabını kat kat arttır.”
62. ayet: Ve derler ki: “Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir (kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz.”
63. ayet: Biz onları bir alay konusu edinmiştik; yoksa gözler mi onlardan kaydı?”
64. ayet: Bu, cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir.
65. ayet: De ki: “Ben, yalnızca bir uyarıcıyım. Bir olan, kahreden Allah’tan başka bir İlah yoktur.”
66. ayet: “Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, üstün ve güçlü olan, bağışlayandır.”
67. ayet: De ki: “Bu (Kur’an), büyük bir haberdir.”
68. ayet: Sizler ise, ondan yüz çeviriyorsunuz.
69. ayet: “Mele-i Ala (yüce topluluk) tartışıp dururken, benim hiçbir bilgim yoktur.”
70. ayet: “Bana ancak, yalnızca apaçık bir uyarıcı olduğum vahyolunmaktadır.”
71. ayet: Hani Rabbin meleklere: “Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım” demişti.
72. ayet: “Onu bir biçime sokup, ona Ruhum’dan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın.”
73. ayet: Meleklerin hepsi topluca secde etti;
74. ayet: Yalnız İblis hariç. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu.
75. ayet: (Allah) Dedi ki: “Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?”
76. ayet: Dedi ki: “Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”
77. ayet: (Allah) Dedi ki: “Öyleyse ordan (cennetten) çık, artık sen kovulmuş bulunmaktasın.”
78. ayet: “Ve şüphesiz, din (kıyametteki hesap) gününe kadar Benim lanetim senin üzerinedir.”
79. ayet: Dedi ki: “Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.”
80. ayet: Dedi ki: “O halde, süre tanınanlardansın.”
81. ayet: “Bilinen vaktin gününe kadar.”
82. ayet: Dedi ki: “Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım.”
83. ayet: “Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç.”
84. ayet: (Allah) “İşte bu haktır ve Ben hakkı söylerim” dedi.
85. ayet: “Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım.”
86. ayet: (Ey Peygamber) De ki: “Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve (kendiliğinden) bir yükümlülük getirenlerden de değilim.”
87. ayet: “O (Kur’an), alemler için yalnızca bir zikir (öğüt ve hatırlatma)dir.”
88. ayet: “Gerçekten onun haberini bir zaman sonra öğreneceksiniz.”
Sad Suresinin Fazileti
Sad Suresi fazileti, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (s.a.v) Sad suresi ile ilgili şöyle buyurmuştur: ‘’Her kim Sad suresini okursa, Yüce Allah’ın, Davud Peygamberin (a.s) emrine verdiği dağların ağırlığının on katı sevap verilir. Ve büyük küçük bütün günahlara ısrardan muhafaza edilir. (Kadı Beydavi, Beydavi Tefsiri)
Sad Suresi Dinle
https://www.youtube.com/watch?v=J51ZRdDleeI