Enbiya Suresi Hakkında Bilgi

Enbiya Suresi, birçok ayetinde Peygamberler ile ilgili kıssalar ve bilgiler yer aldığından dolayı ‘Peygamberler’ anlamına gelen ‘Enbiya’ adı verilmiştir. Hz. İbrahim’den (a.s) başlayarak Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) kadar farklı dönemlerde farklı kavimlere gönderilmiş 16 peygamber ile ilgili kıssalara yer verilmiştir. Enbiya Suresi 112 ayetten oluşmuş olup Mekke’de nazil olmuştur. Kur’an-ı Kerim’in 21. Suresidir.

Yüce Allah’ın insanlara doğru yolu göstermek için pek çok peygamber görevlendirdiği, kendilerine rehber olmak için gönderildikleri kavimlerde inkarcıların bu peygamberlere karşı geldiği, ancak hiçbir dönemde başarılı olamadıklarına anlatılır. Kainatın tek ve yegane yaratıcısının Allah’u Teala olduğu, başka ilahların da bulunması halinde evrende var olan düzenin bozulacağı bildirilir. Ayrıca evrenin yaratılışı ile ilgili; Yüce Allah’ın her şeyi sudan yarattığı, başlangıç aşamasında göklerin ve yerin bir arada olduğu, Allah’u Teala’nın bunları birbirinden ayırdığı anlatılmaktadır.

Enbiya Suresinin Okunuşu

Enbiya suresinin okunuşu şöyledir;

Bismillahirrahmanirrahim

1. İkterabe lin nasi hîsabuhum ve hum fî ğafletim mu’ridun

2. Ma ye’tîhim min zikrim mir rabbihim muhdesin illestemeuhu ve hum yel’abun

3. Lahiyeten kulubuhum ve eserrun necvellezîne zalemu hel haza illa beşerum mislukum e fete’tunes sîhra ve entum tubsîrun

4. Kale rabbi ya’lemul kavle fis semai vel erdî ve huves semiul alim

5. Bel kalu adğasu ahlamim belifterahu bel huve şaîr felye’tina bi ayetin kema ursilel evvelun

6. Ma amenet kablehum min karyetin ehleknaha e fe hum yu’minun

7. Ve ma erselna kableke illa ricalen nuhîy ileyhim fes’elu ehlez zikri in kuntum la ta’lemun

8. Ve ma cealnahum cesedel la ye’kulunet taame ve ma kanu halidîn

9. Summe sadaknahumul va&’de fe enceynahum ve men neşau ve ehleknel musrifîn

10. Le kad enzelna ileykum kitkaben fîhi zikrukum e fe la ta’kîlun

11. Ve kem kasamna min karyetin kanet zalimetev ve enşe’na ba’deha kavmen aharîn

12. Felemma ehassu be’sena izahum minha yerkudun

13. La terkudu varciu ila ma utriftum fîhi ve mesakinikum leallekum tus’elun

14. Kalu ya veylena inna kunna zalimin

15. Fe ma zalet tilke da’vahum hatta cealnahum hasîyden haidîn

16. Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehuma laîbîn

17. Lev eradna en nettehîze lehvel lettehaznahu mil ledunna in kunna faîlîn

18. Bel nakzifu bil hakkî alel batîli fe yedmeğuhu fe iza huve zahîk ve lekumul veylu mimma tesîfun

19. Ve lehu men fis semavati vel ard ve men îndehu la yestekbirune an îbadetihî ve la yestahsirun

20. Yusebbihunelleyle ven nehara la yefturun

21. Emittehazu alihetem minel erdî hum yunşirun

22. Lev kane fîhima alihetun ilellahu lefesedeta fe subhanellahi rabbil arşi amma yasîfun

23. La yus’elu amma yef’alu ve hum yus’elun

24. Emittehazu min dunihî aliheh kul hatu burhanekumv haza zikru mem meîye ve zikru men kablî bel ekseruhum la ya’lemunel hakka fehum mu’ridun

25. Ve ma erselna min kablike mir rasulin illa nuhîy ileyhi ennehu la ilahe illa ene fa’dudun

26. Ve kaluttehazer rahmanu veleden subhaneh bel îbadum mukramun

27. La yesbikunehu bil kavli ve hum bi emrihî ya’melun

28. Ya’lemu ma beyne eydîhim ve ma halfehum ve la yeşfeune illa li menirteda ve hum min haşyetihî muşfikun

29. Ve mey yekul minhum innî ilahum min dunihî fe zalike neczîhi cehennem kezalike necziz zalimîn

30. E ve lem yerallezîne keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahuma ve cealna minel mai kulle şey’in hayy e fe la yu’minun

31. Ve cealna fîha ficacen subulel leallehum yehtedun

32. Ve cealnes semae sakfem mahfusa ve hum an ayatiha mu’ridun

33. Ve huvellezî halekal leyle ven nehara veş şemse vel kamer kullun fî felekiy yesbehun

34. Ve ma cealna li beşerim min kablikel huld efeim mitte fehumul halidun

35. Kullu nefsin zaikatul mevt ve neblukum biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna turceun

36. Ve iza raakellezîne keferu iy yettehîzuneke illa huzuva e hazellezî yezkuru alihetekum ve hum bi zikrir rahmani hum kafirun

37. Hulikal insanu min acel se urîkum ayatî fe la testa’cilun

38. Ve yekulune meta hazel va’du in kuntum sadikîyn

39. Lev ya’lemullezîne keferu hîyne la yekuffune av vucuhihimun nara ve la an zuhurihim ve la hum yunsarun

40. Bel te’tîhim bağteten fe tebhetuhum fe la yestetîy’une raddeha ve la hum yunzarun

41. Ve le kadistuhzie bi rusulim min kablike fe haka billezîne sehîru minhum ma kanu bihî yestehziun

42. Kul mey yekleukum bil leyli vne nehari miner rahmanv bel hum an zikri rabbihim mu’ridun

43. Em lehum alihetun metneuhum min dunina la yestetîy’une nasra enfusihim ve la hum minna yushabun

44. Bel metta’na haulai ve abaehum hatta tale aleyhimul umur e fela yeravne enna ne’til erda nenkusuha min atrafiha e fehumul ğalibun

45. Kul innema unzirukum bil vahyi ve la yesmeus summud duae iza ma yunzerun

46. Ve leim messethum nefhatum min azabi rabbike le yekulunne ya veylena inna kunna zalimîn

47. Ve nedaul mevazinel kîsta li yevmil kîyameti fe la tuzlemu nefsun şey’a ve in kane miskale habbetim min hardelin eteyna biha ve kefa bina hasibîn

48. Ve le kad ateyna musa ve harunel furkane ve dîyaev ve zikral lil muttekîyn

49. Ellezîne yahşevne rabbehum bil ğaybi ve hum mines saati muşfikun

50. Ve haza zikrum mubarakun enzelnah e fe entum lehu munkirun

51. Ve lekad ateyna ibrahîme ruşdehu min kablu ve kunna bihî alimîn

52. İz kale li ebîhi ve kavmihî ma hazihit teemasîlulletî entum leha akifun

53. Kau vecedna abaena leha abidîn

54. Kale le kad kuntum entum ve abaukum fî dalalim mubîn

55. Kalu ec’tena bil hakkî em ente minel laîbîn

56. Kale ber rabbukum rabbus semavati vel erdîllezî fetarahunne ve ene ala zalikum mineş şahidîn

57. Ve tellahi le ekîdenne asnamekum ba’de en tuvlelu mudbirîn

58. Fe cealehum cuzazen illa kebîral lehum leallehum ileyhi yarciun

59. Kalu men feale haza bi alihetina innehu le minez zalimîn

60. Kalu semî’na fetey yezkuruhum yukalu lehu ibrahîm

61. Kalu fe’tu bihî ala a’yunin nasi leallehum yeşhedun

62. Kalu e ente fealte haza bialihetina ya ibrahîm

63. Kale bel fealehu kebiruhum haza fes’eluhum in kanu yentîkun

64. Fe raceu ila enfusihim fe kalu innekum entumuz zalimun

65. Summe nukisu ala ruusihim lekad alimte ma haulai yentîkun

66. Kale efeta’budune min dunillahi ma la yenfeukum şey’ev ve la yedurrukum

67. uffil lekum ve li ma ta’budune min dunillah efela ta’kîlun

68. Kalu harrikuhu vensuru alihetekum in kuntum faîlîn

69. Kulna ya naru kunî berdev ve selamen ala ibrahîm

70. Ve eradu bihî keyden fe cealnahumul ahserîn

71. Ve necceynahu ve lutan ilel erdîlletî birakna fîha lil alemîn

72. Ve vehebna lehu ishak ve ya’kube nafileh ve kullen cealna salihîyn

73. Ve cealna hum eimmetey yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fî’lel hayrati ve ikames salati ve îtaez zekah ve kanu lena abidîn

74. Ve lutan ateynahu hukmev ve îlmev ve necceynahu minel karyetilletî kanet ta’melul habis innehum kanu kavme sev’in fasikîyn

75. Ve edhalnahu fî rahmetina innehu mines salihîyn

76. Ve nuhan iz nada min kablu festecebna lehu fenecceynahu ve ehlehu minel kerbil azîym

77. Ve nasarnahu minel kavmillezîne kezzebu bi ayatina innehum kanu kavme sev’in fe ağraknahum ecmeyîn

78. Ve davude ve suleymane iz yahkumani fil harsi iz nefeşet fîhi ğanemul kavm ve kunna li hukmihim şahidîn

79. Fe fehhemnaha suleyman ve kullen ateyna hukmev ve îlmev ve sehharna mea davudel cibale yusebbîhne vet tayr ve kunna faîlîn

80. Ve allemnahu san’ate lebusil lekum li tuhsînekum mim be’sikum fe hel entum şakirun

81. Ve li suleymaner rîha asîfeten tecrî bi emrihî ilel erdîlletî barakna fîha ve kunna bi kulli şey’in alimîn

82. Ve mineş şeyatîyni mey yeğusune lehu ve ya’melune amelen dune zalik ve kunna lehum hafizîyn

83. Ve eyyube iz nada rabbehu ennî messeniyed durru ve ente erhamur rahîmîn

84. Festecebna lehu fe keşefna ma bihî min durriv ve ateynahu ehlehu ve mislehum meahum rahmetem min îndina ve zikra lil abidîn

85. Ve ismaîyle ve idrîse ve zel kifl kullum mines sabirîn

86. Ve edhalnahum fî rahmetina innehum mines salihîyn

87. Ve zen nuni iz zehebe muğadîben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulumati el la ilahe illa ente subhaneke innî kuntu minez zalimîn

88. Festecebna lehu ve necceynahu minel ğamm ve kezalike nuncil mu’minîn

89. Ve zekeriyya iz nada rabbehu rabbi la tezernî fardev ve ente hayrul varisîn

90. Festecebna lehu ve vehebna lehu yahya ve aslahna lehu zevceh innehum kanu yusariune fil hayrati ve yed’unena rağabev ve raheba ve kanu lena haşiîyn

91. Velletî ahsanet ferceha fe nefahna fîha mir ruhîna ve cealnaha vebneha ayetel lil alemîn

92. İnne hazihî ummetukum ummetev vahîdetev ve ene rabbukum fa’budun

93. Ve tekattau emrahum beynehum kullun ileyna raciun

94. Fe mey ya’mel minas salihati ve huve mu’minun fe la kufrane li sa’yih ve inna lehu katibun

95. Ve haramun ala karyetin ehleknaha ennahum la yarciun

96. Hatta iza futihat ye’cucu ve me’cucu ve hum min kulli hadebiy yensilun

97. Vakterabel va’dul hakku fe iza hiye şahîsatun ebsarullezîne keferu ya veylena kad kunna fî ğafletim min haza bel kunna zalimîn

98. İnnekum ve ma ta’budune min dunillahi hasabu cehennem entum leha varidun

99. Lev kane haulai alihetem ma veraduha ve kullun fîha halidun

100. Lehum fiha zefîruv ve hum fîha la yesmeun

101. İnnellezîne sebekat lehum minel husna ulaike anha mub’adun

102. La yesmeune hasîseha ve hum fî meştehet enfusuhum halidun

103. La yahzunulumul fezeul ekberu ve tetelekkahumul melaikeh haza yevmukumullezî kuntum tuadun

104. Yevme natvis semae ke tayyis sicililli lil kutub kema bede’na evvele halkîn nuîyduh va’den aleyna inna kunna faîlîn

105. Ve le kad ketabna fiz zeburi mim ba’diz zikri ennel erda yerisuha îbadiyas salihun

106. İnne fî haza le belağal li kavmil abidîn

107. Ve ma erselnake illa rahmetel lil alemîn

108. Kul innema yuha ileyye ennema ilahukum ilahuv vahîd fe hel entum muslimun

109. Fe in tevellev fe kul azentukum ala seva’ ve in edrî e karîbun em beîydum ma tuadun

110. İnnehu ya’lemu ma tektumun

111. Ve in edrî leallehu fitnetul lekum ve metaun ila hîyn

112. Kale rabbîhkum bil hakk ve rabbuner rahmanul musteanu ala ma tesîfu

Enbiya Suresinin Arapça Yazılışı

Enbiya Suresi Arapça, yazılışı şu şekildedir;

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

اِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ ف۪ي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَۚ ﴿1﴾ مَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنْ رَبِّهِمْ مُحْدَثٍ اِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَۙ ﴿2﴾ لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْۜ وَاَسَرُّوا النَّجْوٰىۗ اَلَّذ۪ينَ ظَلَمُواۗ هَلْ هٰذَٓا اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْۚ اَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ ﴿3﴾ قَالَ رَبّ۪ي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۘ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ ﴿4﴾ بَلْ قَالُٓوا اَضْغَاثُ اَحْلَامٍ بَلِ افْتَرٰيهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌۚ فَلْيَأْتِنَا بِاٰيَةٍ كَمَٓا اُرْسِلَ الْاَوَّلُونَ ﴿5﴾ مَٓا اٰمَنَتْ قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَاۚ اَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ ﴿6﴾ وَمَٓا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ اِلَّا رِجَالًا نُوح۪ٓي اِلَيْهِمْ فَسْـَٔلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿7﴾ وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَدًا لَا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِد۪ينَ ﴿8﴾ ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَاَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَٓاءُ وَاَهْلَكْنَا الْمُسْرِف۪ينَ ﴿9﴾ لَقَدْ اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكُمْ كِتَابًا ف۪يهِ ذِكْرُكُمْۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟ ﴿10﴾ وَكَمْ قَصَمْنَا مِنْ قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَاَنْشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْمًا اٰخَر۪ينَ ﴿11﴾ فَلَمَّٓا اَحَسُّوا بَأْسَنَٓا اِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَۜ ﴿12﴾ لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُٓوا اِلٰى مَٓا اُتْرِفْتُمْ ف۪يهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْـَٔلُونَ ﴿13﴾ قَالُوا يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ ﴿14﴾ فَمَا زَالَتْ تِلْكَ دَعْوٰيهُمْ حَتّٰى جَعَلْنَاهُمْ حَص۪يدًا خَامِد۪ينَ ﴿15﴾ وَمَا خَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ ﴿16﴾ لَوْ اَرَدْنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ لَهْوًا لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّاۗ اِنْ كُنَّا فَاعِل۪ينَ ﴿17﴾ بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَاِذَا هُوَ زَاهِقٌۜ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ ﴿18﴾ وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَۚ ﴿19﴾ يُسَبِّحُونَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ ﴿20﴾ اَمِ اتَّخَذُٓوا اٰلِهَةً مِنَ الْاَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ ﴿21﴾ لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَاۚ فَسُبْحَانَ اللّٰهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿22﴾ لَا يُسْـَٔلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْـَٔلُونَ ﴿23﴾ اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةًۜ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْۚ هٰذَا ذِكْرُ مَنْ مَعِيَ وَذِكْرُ مَنْ قَبْل۪يۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَۙ الْحَقَّ فَهُمْ مُعْرِضُونَ ﴿24﴾ َمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ ﴿25﴾ وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُۜ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَۙ ﴿26﴾ لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِاَمْرِه۪ يَعْمَلُونَ ﴿27﴾ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَۙ اِلَّا لِمَنِ ارْتَضٰى وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِه۪ مُشْفِقُونَ ﴿28﴾ وَمَنْ يَقُلْ مِنْهُمْ اِنّ۪ٓي اِلٰهٌ مِنْ دُونِه۪ فَذٰلِكَ نَجْز۪يهِ جَهَنَّمَۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ۟ ﴿29﴾ اَوَلَمْ يَرَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَاۜ وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَٓاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّۜ اَفَلَا يُؤْمِنُونَ ﴿30﴾ وَجَعَلْنَا فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا ف۪يهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ ﴿31﴾ وَجَعَلْنَا السَّمَٓاءَ سَقْفًا مَحْفُوظًاۚ وَهُمْ عَنْ اٰيَاتِهَا مُعْرِضُونَ ﴿32﴾ وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ ف۪ي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ ﴿33﴾ وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَۜ اَفَا۬ئِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ ﴿34﴾ كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةًۜ وَاِلَيْنَا تُرْجَعُونَ ﴿35﴾ وَاِذَا رَاٰكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُوًاۜ اَهٰذَا الَّذ۪ي يَذْكُرُ اٰلِهَتَكُمْۚ وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمٰنِ هُمْ كَافِرُونَ ﴿36﴾ خُلِقَ الْاِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍۜ سَاُر۪يكُمْ اٰيَات۪ي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ ﴿37﴾ وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿38﴾ لَوْ يَعْلَمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ح۪ينَ لَا يَكُفُّونَ عَنْ وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَنْ ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ ﴿39﴾ بَلْ تَأْت۪يهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ ﴿40﴾ وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذ۪ينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟ ﴿41﴾ قُلْ مَنْ يَكْلَؤُ۬كُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمٰنِۜ بَلْ هُمْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّهِمْ مُعْرِضُونَ ﴿42﴾ اَمْ لَهُمْ اٰلِهَةٌ تَمْنَعُهُمْ مِنْ دُونِنَاۜ لَا يَسْتَط۪يعُونَ نَصْرَ اَنْفُسِهِمْ وَلَا هُمْ مِنَّا يُصْحَبُونَ ﴿43﴾ بَلْ مَتَّعْنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَاٰبَٓاءَهُمْ حَتّٰى طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُۜ اَفَلَا يَرَوْنَ اَنَّا نَأْتِي الْاَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ اَطْرَافِهَاۜ اَفَهُمُ الْغَالِبُونَ ﴿44﴾ قُلْ اِنَّمَٓا اُنْذِرُكُمْ بِالْوَحْيِۘ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَٓاءَ اِذَا مَا يُنْذَرُونَ ﴿45﴾ وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ ﴿46﴾ وَنَضَعُ الْمَوَاز۪ينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيٰمَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـًٔاۜ وَاِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ اَتَيْنَا بِهَاۜ وَكَفٰى بِنَا حَاسِب۪ينَ ﴿47﴾ وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسٰى وَهٰرُونَ الْفُرْقَانَ وَضِيَٓاءً وَذِكْرًا لِلْمُتَّق۪ينَۙ ﴿48﴾ اَلَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَهُمْ مِنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ ﴿49﴾ وَهٰذَا ذِكْرٌ مُبَارَكٌ اَنْزَلْنَاهُۜ اَفَاَنْتُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ۟ ﴿50﴾ وَلَقَدْ اٰتَيْنَٓا اِبْرٰه۪يمَ رُشْدَهُ مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا بِه۪ عَالِم۪ينَۚ ﴿51﴾ اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَا هٰذِهِ التَّمَاث۪يلُ الَّت۪ٓي اَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ ﴿52﴾ قَالُوا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا لَهَا عَابِد۪ينَ ﴿53﴾ قَالَ لَقَدْ كُنْتُمْ اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ ﴿54﴾ قَالُٓوا اَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ اَمْ اَنْتَ مِنَ اللَّاعِب۪ينَ ﴿55﴾ قَالَ بَلْ رَبُّكُمْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ الَّذ۪ي فَطَرَهُنَّۘ وَاَنَا۬ عَلٰى ذٰلِكُمْ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ ﴿56﴾ وَتَاللّٰهِ لَاَك۪يدَنَّ اَصْنَامَكُمْ بَعْدَ اَنْ تُوَلُّوا مُدْبِر۪ينَ ﴿57﴾ فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا اِلَّا كَب۪يرًا لَهُمْ لَعَلَّهُمْ اِلَيْهِ يَرْجِعُونَ ﴿58﴾ قَالُوا مَنْ فَعَلَ هٰذَا بِاٰلِهَتِنَٓا اِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ ﴿59﴾ قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُٓ اِبْرٰه۪يمُۜ ﴿60﴾ قَالُوا فَأْتُوا بِه۪ عَلٰٓى اَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ ﴿61﴾ قَالُٓوا ءَاَنْتَ فَعَلْتَ هٰذَا بِاٰلِهَتِنَا يَٓا اِبْرٰه۪يمُۜ ﴿62﴾ قَالَ بَلْ فَعَلَهُۗ كَب۪يرُهُمْ هٰذَا فَسْـَٔلُوهُمْ اِنْ كَانُوا يَنْطِقُونَ ﴿63﴾ فَرَجَعُٓوا اِلٰٓى اَنْفُسِهِمْ فَقَالُٓوا اِنَّكُمْ اَنْتُمُ الظَّالِمُونَۙ ﴿64﴾ ثُمَّ نُكِسُوا عَلٰى رُؤُ۫سِهِمْۚ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ يَنْطِقُونَ ﴿65﴾ قَالَ اَفَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُكُمْ شَيْـًٔا وَلَا يَضُرُّكُمْۜ ﴿66﴾ اُفٍّ لَكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿67﴾ قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانْصُرُٓوا اٰلِهَتَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَ ﴿68﴾ قُلْنَا يَا نَارُ كُون۪ي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَۙ ﴿69﴾ وَاَرَادُوا بِه۪ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَخْسَر۪ينَۚ ﴿70﴾ وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطًا اِلَى الْاَرْضِ الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَا لِلْعَالَم۪ينَ ﴿71﴾ وَوَهَبْنَا لَهُٓ اِسْحٰقَۜ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةًۜ وَكُلًّا جَعَلْنَا صَالِح۪ينَ ﴿72﴾ وَجَعَلْنَاهُمْ اَئِمَّةً يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا وَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَاِقَامَ الصَّلٰوةِ وَا۪يتَٓاءَ الزَّكٰوةِۚ وَكَانُوا لَنَا عَابِد۪ينَۙ ﴿73﴾ وَلُوطًا اٰتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّت۪ي كَانَتْ تَعْمَلُ الْخَبَٓائِثَۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاسِق۪ينَۙ ﴿74﴾ وَاَدْخَلْنَاهُ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ۟ ﴿75﴾ وَنُوحًا اِذْ نَادٰى مِنْ قَبْلُ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ ﴿76﴾ وَنَصَرْنَاهُ مِنَ الْقَوْمِ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاَغْرَقْنَاهُمْ اَجْمَع۪ينَ ﴿77﴾ وَدَاوُ۫دَ وَسُلَيْمٰنَ اِذْ يَحْكُمَانِ فِي الْحَرْثِ اِذْ نَفَشَتْ ف۪يهِ غَنَمُ الْقَوْمِۚ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَاهِد۪ينَۙ ﴿78﴾ فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمٰنَۚ وَكُلًّا اٰتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًاۘ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُ۫دَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَۜ وَكُنَّا فَاعِل۪ينَ ﴿79﴾ وَعَلَّمْنَاهُ صَنْعَةَ لَبُوسٍ لَكُمْ لِتُحْصِنَكُمْ مِنْ بَأْسِكُمْۚ فَهَلْ اَنْتُمْ شَاكِرُونَ ﴿80﴾ وَلِسُلَيْمٰنَ الرّ۪يحَ عَاصِفَةً تَجْر۪ي بِاَمْرِه۪ٓ اِلَى الْاَرْضِ الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَاۜ وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِم۪ينَ ﴿81﴾ وَمِنَ الشَّيَاط۪ينِ مَنْ يَغُوصُونَ لَهُ وَيَعْمَلُونَ عَمَلًا دُونَ ذٰلِكَۚ وَكُنَّا لَهُمْ حَافِظ۪ينَۙ ﴿82﴾ وَاَيُّوبَ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَۚ ﴿83﴾ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِه۪ مِنْ ضُرٍّ وَاٰتَيْنَاهُ اَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرٰى لِلْعَابِد۪ينَ ﴿84﴾ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ كُلٌّ مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ ﴿85﴾ وَاَدْخَلْنَاهُمْ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُمْ مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿86﴾ وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى فِي الظُّلُمَاتِ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ ﴿87﴾ فَاسْتَجَبْنَا لَهُۙ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّۜ وَكَذٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿88﴾ وَزَكَرِيَّٓا اِذْ نَادٰى رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْدًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ ﴿89﴾ فَاسْتَجَبْنَا لَهُۘ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيٰى وَاَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَيَدْعُونَنَا رَغَبًا وَرَهَبًاۜ وَكَانُوا لَنَا خَاشِع۪ينَ ﴿90﴾ وَالَّت۪ٓي اَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا ف۪يهَا مِنْ رُوحِنَا وَجَعَلْنَاهَا وَابْنَهَٓا اٰيَةً لِلْعَالَم۪ينَ ﴿91﴾ اِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةًۘ وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ ﴿92﴾ وَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْۜ كُلٌّ اِلَيْنَا رَاجِعُونَ۟ ﴿93﴾ فَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِه۪ۚ وَاِنَّا لَهُ كَاتِبُونَ ﴿94﴾ وَحَرَامٌ عَلٰى قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَٓا اَنَّهُمْ لَا يَرْجِعُونَ ﴿95﴾ حَتّٰٓى اِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُمْ مِنْ كُلِّ حَدَبٍ يَنْسِلُونَ ﴿96﴾ وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَاِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ اَبْصَارُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا ف۪ي غَفْلَةٍ مِنْ هٰذَا بَلْ كُنَّا ظَالِم۪ينَ ﴿97﴾ اِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ حَصَبُ جَهَنَّمَۜ اَنْتُمْ لَهَا وَارِدُونَ ﴿98﴾ لَوْ كَانَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اٰلِهَةً مَا وَرَدُوهَاۜ وَكُلٌّ ف۪يهَا خَالِدُونَ ﴿99﴾ لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَهُمْ ف۪يهَا لَا يَسْمَعُونَ ﴿100﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ سَبَقَتْ لَهُمْ مِنَّا الْحُسْنٰٓىۙ اُو۬لٰٓئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَۙ ﴿101﴾ لَا يَسْمَعُونَ حَس۪يسَهَاۚ وَهُمْ ف۪ي مَا اشْتَهَتْ اَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَۚ ﴿102﴾ لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ وَتَتَلَقّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُۜ هٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذ۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ ﴿103﴾ يَوْمَ نَطْوِي السَّمَٓاءَ كَطَيِّ السِّجِلِّ لِلْكُتُبِۜ كَمَا بَدَأْنَٓا اَوَّلَ خَلْقٍ نُع۪يدُهُۜ وَعْدًا عَلَيْنَاۜ اِنَّا كُنَّا فَاعِل۪ينَ ﴿104﴾ وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِنْ بَعْدِ الذِّكْرِ اَنَّ الْاَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ ﴿105﴾ اِنَّ ف۪ي هٰذَا لَبَلَاغًا لِقَوْمٍ عَابِد۪ينَۜ ﴿106﴾ وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ ﴿107﴾ قُلْ اِنَّمَا يُوحٰٓى اِلَيَّ اَنَّمَٓا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ ﴿108﴾ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ اٰذَنْتُكُمْ عَلٰى سَوَٓاءٍۜ وَاِنْ اَدْر۪ٓي اَقَر۪يبٌ اَمْ بَع۪يدٌ مَا تُوعَدُونَ ﴿109﴾ اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ ﴿110﴾ وَاِنْ اَدْر۪ي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ ﴿111﴾ قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّۜ وَرَبُّنَا الرَّحْمٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا تَصِفُونَ ﴿112﴾

Enbiya Suresinin Türkçe Anlamı

Enbiya Suresinin Türkçe Anlamı, şöyledir:

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

1. ayet: İnsanları sorgulama (zamanı) yaklaştı, kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar.

2. ayet: Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin, bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinliyorlar.

3. ayet: Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır. Zulmedenler, gizlice fısıldaştılar: “Bu sizin benzeriniz olan bir beşer değil mi? Öyleyse, göz göre göre büyüye mi geleceksiniz?”

4. ayet: Dedi ki: “Benim Rabbim, gökte ve yerde söylenen-sözü bilir; O, işitendir, bilendir.”

5. ayet: “Hayır” dediler. (Bunlar) Karmakarışık düşlerdir; hayır, onu kendisi uydurmuştur; hayır o bir şairdir. Böyle değilse, öncekilere gönderildiği gibi bize de bir ayet (mucize) getirsin.”

6. ayet: Kendilerinden evvel yıkıma uğrattığımız hiçbir ülke (halkı) iman etmemişti; şimdi bunlar mı iman edecek?

7. ayet: Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında elçi göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o halde zikir ehline sorun.

8. ayet: Biz onları, yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdi.

9. ayet: Sonra onlara verdiğimiz söze sadık kaldık, böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık da ölçüsüz davrananları yıkıma uğrattık.

10. ayet: Andolsun, size (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?

11. ayet: Biz, zulmeden ülkelerden nicesini kırıp geçirdik ve bunun ardından bir başka kavmi meydana getirdik.

12. ayet: Bizim zorlu-azabımızı hissettikleri zaman, oradan büyük bir hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı.

13. ayet: “Uzaklaşıp-kaçmayın, içinde şımarıp azdığınız refaha ve yurtlarınıza dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz.”

14. ayet: “Yazıklar bize” dediler. “Gerçekten biz, zalimmişiz.”

15. ayet: Onların bu yakınmaları, Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.

16. ayet: Biz, bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık.

17. ayet: Eğer bir ‘oyun ve oyalanma’ edinmek isteseydik, bunu, Kendi Katımız’dan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.

18. ayet: Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.

19. ayet: Göklerde ve yerde kim varsa O’nundur. O’nun yanında olanlar, O’na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar.

20. ayet: Gece ve gündüz, hiç durmaksızın tesbih ederler.

21. ayet: Yoksa onlar, yerden birtakım ilahlar edindiler de, onlar mı (ölüleri) diriltecekler?

22. ayet: Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allah’ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir.

23. ayet: O, yaptıklarından sorulmaz, oysa onlar sorguya çekilirler.

24. ayet: Yoksa O’ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: “Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri (kitabı) ve benden öncekilerin de zikri.” Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyorlar, bundan dolayı yüz çeviriyorlar.

25. ayet: Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki, ona şunu vahyetmiş olmayalım: “Benden başka İlah yoktur, öyleyse Bana ibadet edin.”

26. ayet: “Rahman (olan Allah) çocuk edindi” dediler. O, (bu yakıştırmadan) Yücedir. Hayır, onlar (melekler) ikrama layık görülmüş kullardır.

27. ayet: Onlar sözle (bile olsa) O’nun önüne geçmezler ve onlar O’nun emriyle yapıp-etmektedirler.

28. ayet: O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar şefaat etmezler (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O’nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.

29. ayet: Onlardan her kim: “Gerçekten ben, O’nun dışında bir ilahım” diyecek olsa, bu durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri Biz böyle cezalandırırız.

30. ayet: O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?

31. ayet: Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık.

32. ayet: Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.

33. ayet: Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor.

34. ayet: Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?

35. ayet: Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.

36. ayet: İnkar edenler seni gördüklerinde, seni yalnızca alay-konusu ediyorlar (ve:) “Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu?” (derler.) Oysa Rahman (olan Allah)ın sözünü (kitabını) inkar edenler kendileridir.

37. ayet: İnsan aceleden (aceleci olarak) yaratıldı. Size ayetlerimi yakında göstereceğim. Şimdi hemen acele etmeyin.

38. ayet: “Eğer doğruyu söylüyor iseniz, bu vaad (edilen günün sorgu ve azabı) ne zamandır?” derler.

39. ayet: O inkar edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi püskürtemeyecekleri ve hiç yardım alamayacakları zamanı bir bilselerdi.

40. ayet: Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacak.

41. ayet: Andolsun, senden önceki elçilerle de alay edildi, fakat içlerinden küçük düşürenleri, o alaya aldıkları (azap) sarıp-kuşatıverdi.

42. ayet: De ki: “Gece ve gündüz sizi Rahman (olan Allah)tan kim koruyabilir?” Hayır, onlar Rablerini zikirden yüz çevirenlerdir.

43. ayet: Yoksa Bize karşı kendilerini, engelleyerek koruyabilecek ilahları mı var? Onların kendi nefislerine bile yardıma güçleri yetmez ve onlar Bizden yakınlık bulamazlar.

44. ayet: Evet, Biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki, ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Fakat şimdi, Bizim gerçekten yere gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün gelenler onlar mı?

45. ayet: De ki: “Ben sizi yalnızca vahy ile uyarıp-korkutuyorum. Ancak sağır olanlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler.”

46. ayet: Andolsun, onlara Rabbinin azabından ‘bir ufak esinti’ dokunacak olsa hiç tartışmasız; “Eyvahlar bize, gerçekten bizler zulme sapanlarmışız” diyecekler.

47. ayet: Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz.

48. ayet: Andolsun, Biz Musa’ya ve Harun’a, takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik.

49. ayet: Onlar, Rablerine karşı gayb ile (O’nu görmedikleri halde) bir haşyet içindedirler ve onlar, kıyamet saatinden ‘içleri titremekte olanlardır.’

50. ayet: Bu, Bizim ona indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Şu halde onu inkar edecek olanlar siz misiniz?

51. ayet: Andolsun, bundan önce İbrahim’e rüşdünü vermiştik ve Biz onu (doğruyu seçme yeteneğinde olduğunu) bilenlerdik.

52. ayet: Hani babasına ve kavmine demişti ki: “Sizin, karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?

53. ayet: “Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk” dediler.

54. ayet: Dedi ki: “Andolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz.”

55. ayet: ‘Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın?”

56. ayet: “Hayır” dedi. “Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları Kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet edenlerdenim.”

57. ayet: “Andolsun Allah’a, sizler arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.”

58. ayet: Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.

59. ayet: “Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir” dediler.

60. ayet: “Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik” dediler.

61. ayet: Dediler ki: “Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar.”

62. ayet: Dediler ki: “Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?”

63. ayet: “Hayır” dedi. “Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin.”

64. ayet: Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; “Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)” dediler.

65. ayet: Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: “Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin.”

66. ayet: Dedi ki: “O halde, Allah’ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?”

67. ayet: “Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?”

68. ayet: Dediler ki: “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun.”

69. ayet: Biz de dedik ki: “Ey ateş, İbrahim’e karşı soğuk ve esenlik ol.”

70. ayet: Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.

71. ayet: Onu ve Lut’u kurtarıp içinde, alemler (insanlık) için bereketler kıldığımız yere (ülkeye) çıkardık.

72. ayet: Ona İshak’ı armağan ettik, üstüne de Yakub’u; her birini salihler kıldık.

73. ayet: Ve onları, Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.

74. ayet: Lut’a da bir hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık. Şüphesiz onlar, bozulmaya uğrayan kötü bir kavimdi.

75. ayet: Onu rahmetimize soktuk, çünkü o, salihlerdendi.

76. ayet: Nuh da; daha önce çağrıda bulunduğu zaman, Biz onun çağrısına cevap verdik, onu ve ailesini büyük bir üzüntüden kurtardık.

77. ayet: Ve ayetlerimizi yalanlayan kavimden ‘ona yardım edip-öcünü aldık’. Şüphesiz onlar, kötü bir kavimdi, Biz de onların tümünü suya batırıp boğduk.

78. ayet: Davud ve Süleyman da; hani kavmin hayvanlarının içine girip yayıldığı ekin-tarlaları konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz onların hükmüne şahid idik.

79. ayet: Biz bunu (hükmü) Süleyman’a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) Yapanlar Biz idik.

80. ayet: Ve sizin için ona, zorlu-savaşınızda sizi korusun diye, ‘(madeni) giyim-sanatını’ öğrettik. Buna rağmen siz şükredenler misiniz?

81. ayet: Süleyman için de, fırtına biçiminde esen rüzgara (boyun eğdirdik) ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz herşeyi bilenleriz.

82. ayet: Onun için denizde dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler) de gören şeytanlardan kimseleri de (emrine verdik). Biz onların koruyucuları idik.

83. ayet: Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.”

84. ayet: Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız’dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.

85. ayet: İsmail, İdris ve Zü’l-Kifl, hepsi sabredenlerdendi.

86. ayet: Onları rahmetimize soktuk, şüphesiz onlar salih kimselerdi.

87. ayet: Balık sahibi (Yunus’u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: “Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum” diye çağrıda bulunmuştu.

88. ayet: Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız.

89. ayet: Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, sen mirasçıların en hayırlısısın.”

90. ayet: Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya’yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi.

91. ayet: Irzını koruyan (Meryem); Biz ona Kendi ruhumuzdan üfledik, onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık.

92. ayet: Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse Bana ibadet ediniz.

93. ayet: Onlar, işlerini kendi aralarında parça parça dağıttılar (dinlerinde bölünmeler yaptılar); hepsi Bize döneceklerdir.

94. ayet: Artık kim, bir mü’min olarak salih amellerde bulunursa, onun çabası için (karşılık olarak) küfran (nankörlük) yoktur. Şüphesiz Biz, onun yazıcılarıyız.

95. ayet: Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler.

96. ayet: Yecuc ve Mecuc (un sedleri) açıldığında, onlar her bir tepeden akın ederler;

97. ayet: Gerçek olan va’d yaklaşmıştır, işte o zaman, inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: “Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik” (diyecekler).

98. ayet: Gerçekten siz de, Allah’ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız.

99. ayet: Eğer onlar (gerçek) ilahlar olsalardı, ona girmeyeceklerdi. Oysa onların tümü içinde temelli kalıcıdırlar.

100. ayet: Orda kendileri için, ‘kemikleri çatırdatan inlemeler’ vardır. Onlar orda işitmezler de.

101. ayet: Ama Bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte, onlar, ondan uzaklaştırılmışlardır.

102. ayet: Onun uğultusunu bile duymazlar. Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar.

103. ayet: Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: “İşte bu sizin gününüzdür, size va’dedilmişti” diye melekler onları karşılayacaklardır.

104. ayet: Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız.

105. ayet: Andolsun, Biz zikirden sonra Zebur’da da: “Şüphesiz Arz’a salih kullarım varisçi olacaktır” diye yazdık.

106. ayet: Gerçek şu ki kulluk eden bir topluluk için bunda (Kur’an’da) ‘açık bir mesaj’ (veya gerçek bir çıkış yolu) vardır.

107. ayet: Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik.

108. ayet: De ki: “Gerçekten bana: -Sizin İlahınız yalnızca bir tek İlah’tır” diye vahyolunuyor; artık siz Müslüman olacak mısınız?”

109. ayet: Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: “Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azap günü) yakın mı, uzak mı, bilemem.”

110. ayet: “Şüphesiz O, sözün açıkta söylenenini de bilmekte, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir.”

111. ayet: “Bilemem; belki bu (sürenin açıklanmaması), sizin için bir (fitne) denemedir, (belki de) belli bir vakte kadar yararlanma (meta)dır.”

112. ayet: (Resulullah) Dedi ki: “Rabbim, hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır.”

Enbiya Suresinin Fazileti

Enbiya Suresi Fazileti, hakkında pek çok faziletler ve hikmetler olan Enbiya Suresi ile ilgili Sa’d bin Ebi Vakkas’ın naklettiğine göre Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu: ‘’Yunus Peygamberin balığın karnında iken (kurtulmayı murat ederek) Rabbine ettiği dua şu idi: <> Herhangi bir Müslüman herhangi bir şey için bu sözlerle dua ederse, muhakkak surette Allah kabul eder.’’  (Tirmizi, Daavat, 3505) Bu hadis-i şerifte işaret edilen dua, Enbiya Suresinin 87. Ayetinde geçmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir başka hadis-i şerifinde de ‘’Size birinizin başına dünya ile ilgili bir sıkıntı veya bela geldiğinde okuyarak bundan kurtulacağı bir şeyi haber vereyim mi? O, (Hazreti) Yunus’un Duasıdır.’’ Buyurmuştur.

Enbiya Suresi Dinle


Senin yorumun bizler için Çok değerli... Lütfen Yorum yapınız.

E-posta hesabınız kaydedilmez.

2 Yorumlar
  1. Çisem PEKTAŞ Yorumunda diyor ki;

    Hocam bunu o kadar yerde dinledim ki sizden 😁😁 Ama şey diycem short yazıyorsunuz normal video olarak düşüyor

  2. Ertunç ÇELİK Yorumunda diyor ki;

    Çok şükür benin cocuklarim beni kaldiriyor sabah namazına

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com