Anne Babanın Çocuklarına Karşı Görevleri

Çocukların ihtiyacı temin edilirken ne israfa kaçılmalı, nede cimrilik yapılmalıdır. Her iki husus ta dinimizin uygun görmediği şeylerdir.
Anne baba çocuğunu iyi terbiye etmeli, anlayamayacağı bilgilerden ona bahsetmemeli, evvela Allah’ı tanıtmalı, imanı kavratmalı, inandırmalı, uygun yaşa vardıklarında da ibadetleri öğretmelidirler. Ayrıca neyin iyi, nelerin kötü olduğunu anlatmalı, yeme-içme oturup-kalkma adabını öğretmeli ve bunları benimsetmelidirler. Bunlar yapılırken anne-babanın çocuklarına iyi örnek olmaları gerekir. Çünkü çocuklar daima büyüklerini taklit ederler.

Anne-baba çocuklarına adaletle davranmalı, onların kıskançlık duygularını kamçılamamalı kız-erkek ayırımı yapmamalıdır.
Anne baba çocuklarına güzel isim koymalı, sünnet ettirmeli, İslami bilgi ve duygularını geliştirmelidir.
Anne baba çocuklarına sevgi ve merhamet göstermelidir. Peygamber (s.a.v) bir dizine usameyi diğer dizine de hasanı oturtur sonra
“Allah’ım Rahmet ve ihsan buyur, çünkü ben bunların hayır ve mutluluğunu istiyorum” [1] buyurmuştur.
Anne-baba evlenme çağına gelen çocuklarını, temiz ve ahlaklı kimselerle evlendirmelidirler. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır.
“Geride kendisine dua edecek hayırlı bir çocuk bırakan kimsenin amel defteri kapanmaz, kendisine sürekli olarak hayır yazılır.[2]
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki: “Ana baba kendilerine isyan eden çocuklarına “Lanet olsun” dedikleri zaman o çocuğun kökü kurur.

Enes b. Malik anlatıyor:
Asrı saadette bir genç vardı. Adı “Alkame” idi, çok gayretli biriydi, çok sadaka verirdi, şiddetli bir hastalığa tutuldu, yatağa düştü. Hanımını Resülullah’a (s.a.v) yolladı. Geldi şöyle dedi. Kocam son nefesini vermek üzere halini size bildirmeye geldim. Resülullah (s.a.v) Bilale. Hz Ali’ye, Selmana ve Ammara  Alkameye gidin bakın durumu nasıldır diye emretti. Sahabiler gittiler, yanına varınca şöyle dediler. LA İLAHE İLLALLAH söyle, dili açılmadı, diyemedi. Öleceğine kani olunca Bilali durumu kendisine bildirsin diye Resülullah’a (s.a.v) gönderdiler. Bilal durumu Resülullah’a (s.a.v) arz edince Resulüllah (s.a.v) sordu: Ana babası hayatta mı? Babası ölmüş yaşlı bir anası var, deyince Bilale şu emri verdi.

“Alkamenin annesine git. Benden selam et, şöyle de: Gelebilirse bana gelsin. Gelemezse beklesin ben onun yanına geleceğim.” Bilal gidip haber verince kadın  şöyle dedi. Canım onun canına feda olsun ona gitmek bana düşer. Bastonunu aldı yürüyüp Resülullah’a (s.a.v) geldi. Resülullah’a selam verdi; selamına karşılık aldı sonra Resülullah’ın huzuruna oturdu.
Resülullah (s.a.v) ona şöyle sordu. Bana doğruyu söyleyeceksin. Yalan söylersen bana vahiy gelir. Alkamenin hali nedir? Kadın şöyle anlattı:
Ya Resülallah şöyle namaz kılar, şu kadar çok türlü sadaka dağıtır, verdiği sadakanın haddi hesabı yoktur. Resulüllah (s.a.v) onun bu sözünü dinledi sonra şöyle buyurdu: Seninle helalleşmesi nasıl? Kadın şöyle dedi: Ya Resülallah ben ona dargınım. niçin böyle oldu? diye soran Resülullah’a şöyle anlattı:

Hanımını bana tercih eder. İşlerde onun sözünü dinler. Bunun üzerine Resülullah (s.a.v) şöyle buyurdu. Anası ona darılmış bunun için LA İLAHE İLLALLAH şehadetine dili tutulmuştur. Bundan sonra Bilale şu emri verdi. Git, çok odun hazırla gelip onu yakacağım. Bunu duyan kadın şöyle dedi. Oğlumu gönül meyvemi yakacaksın ha! Hem de gözümün önünde kalbim buna nasıl dayanır.

Bunun üzerine Resülullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allahın azabı daha zor ve daha devamlıdır. Eğer Allahın onu bağışlaması seni sevindirirse ondan razı ol. Nefsimi kudreti ile elinde tutana yemin olsun ona dargın durduğun sürece namazı da sadakası da ona faydalı olmaz.” Bunun üzerine kadın şöyle dedi.

Ya Resülallah, Yüce Allah’ı, seni ve beni buraya getireni şahit tutuyorum: Alkameden razı oldum. Resülullah Bilale emretti: Ya Bilal git bak: Alkame LA İLAHE İLLALLAH diye biliyor mu? Herhalde Alkame’nin anası Resülullah tan utanıp kalbin de olanın dışında bir şey söylememiştir. Bilal gitti, kapıya varınca Alkame’nin  LA İLAHE İLLALLAH dediğini duydu içeri girince. Ey buradakiler. Alkame’nin anası darılmıştı. Onun için dili tutuldu. Onun rızası alınınca da dili açıldı. O gün vefat etti. Ölüm haberini Resülullah’a (s.a.v) getirdiler.
Resülullah (s.a.v) onun yıkanıp kefenlenmesini emretti. Bu işler tamamlandıktan sonra namazını kıldı. Daha sonra kabrin başına geçti, şöyle buyurdu:

“Ey Muhacir ve Ensar topluluğu, her kim karısını anasından üstün tutarsa ona Allah’ın laneti vardır. Onun ne farz ne de nafile ibadeti makbuldür.”[3]
Adamın biri ibn’i Mübareke (r.a) gelerek çocuklarından birini şikayet etti. İbn’i Mübarek adama ona hiç beddua ettiğin oldu mu? diye sordu adam evet oldu diye cevap verdi. Bunun üzerine ibn-i Mübarek adama “O halde onu bozan sensin” diye cevap verdi.
Adamın biri kime iyilik edeyim  ya Resülallah diye sorar Peygamberimiz (s.a.v) “Anne-babana” diye buyurur. Adam annem babam yok der, Peygamberimiz de o zaman çocuğuna karşı iyi davran anne-babanın olduğu gibi çocuğunun da senin üzerinde hakkı vardır.
Abdullah ibnu şeddad (r.a.) buyurdu ki: “Bir gün Peygamberimiz (s.a.v) cemaata namaz kıldırıyordu. Secdeye varınca Hz Hüseyin boynuna bindi Peygamberimiz secdeyi uzattı. Peşinde namaz kılanlar bir şey oldu sandılar. Namaz sona erince “Ya Resülallah secdeyi uzattın bizde bir şey oldu sandık” dediler. Peygamberimiz (s.a.v.) şu cevabı verdi.

”Torunum beni binek yaptı. O hevesini alsın diye hemen secdeden doğrulmak istemedim”
Peygamberimiz (s.a.v) buyurur ki: ”Ananın duası, en çabuk kabul olan duadır”
Sahabeler niçin? Ya Resülallah diye sordular. Peygamberimiz (s.a.v): “Çünkü o evlada rahim itibarıyla babadan daha yakındır. Rahimin duası ise boşa çıkmaz buyurdu.” buyurdular.
[1] Tecridi sarih tercümesi.
[2] Ebu davud.
[3] Tenbihül gafilin s.132.


Senin yorumun bizler için Çok değerli... Lütfen Yorum yapınız.

E-posta hesabınız kaydedilmez.

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com