Hz. Aişe (r.anha) Resülullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etti:
“Allah (c.c) (yarattıklarına karşı) şefkatlidir. Bütün işlerde yumuşak davranmayı sever.”[1]
Abdullah oğlu Cerir (r.a) Resülullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etti. “Şüphesiz Allah (c.c) yumuşak başlı (uysal) kimseye verdiği mükafatı katı olanlara vermez. Allah sevdiği kuluna yumuşaklık ve uysallık verir. Uysallıktan mahrum olan ev halkı, bütün hayırlardan yoksun kalır.”[2]
Hz. Aişe (r.anha) Resülullah’ın (s.a.v) kendisine şöyle söylediği rivayet etti. “Ey Aişe! Yumuşak ol. Çünkü Allah (c.c) bir aileye hayır diledi mi, onlara uysallık ihsan eder.”[3]
Cabir (r.a) Resülullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etti.
“Şu üç vasıf kimde olursa, Allah (c.c) onu hıfzı himayesine alır ve onu cennetine koyar. Zayıflara yumuşak davranmak, ana ve babaya şefkatli olmak, idaresindekilere iyi davranmak.”[4]
Ebu Hureyre (r.a) anlatır; bedevinin biri mescide bevletti, bunun üzerine cemaat kalkıp onu cezalandırmak isteyince Resülullah (s.a.v):
“Onu bırakınız, oraya bir kova su dökün. Siz zorlaştırıcı olarak değil kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz.”[5] dedi.
Enes (r.a) Resülullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etti.
“Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz.”[6]
Gelen rivayette Hz. Aişe (r.anha) şöyle anlattı.
Bir Yahudi cemaati Resülullah’ın (s.a.v) yanına gelmek için izin istedi. Geldiler: Essamu aleykum (ölüm size) dediler. Resülullah (s.a.v) şöyle karşıladı. “Ve aleykum” Ama Hz. Aişe (r.anha) onlara şöyle dedi. “Ve aleykümüssam, vela’netühü” (ölüm de size, Allah’ın laneti de) bunun üzerine Resülullah (s.a.v) şöyle buyurdu.
“Ya Aişe, Allah Teala bütün işlerde yumuşak muameleyi sever.”
Hz. Aişe (r.anah) Ya Resülallah dediklerini duymuyor musun? deyince, şöyle buyurdu: “Ve Aleykum (size olsun) dedim.”
Hz. Aişe (r.anha) Resülullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu anlattı:
“Ya Aişe, Allah Teala bir kimseye rıfktan yana nasibini verirse, şüphesiz ona dünyanın ve ahiretin hayrını vermiş olur.
Bir kimseyi de rıfktan yana nasipsiz kılarsa, dünyanın ve ahiretin hayrından yana mahrum eder.”
Said b. Müseyyeb (r.a) Resülullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu anlattı:
“İmandan sonra aklın başı şunlardı;: insanlarla meşveret, insanları sevmek. Bir kimse danışarak iş yaparsa, helak olmaz. Kendi görüşü ile yetinen mesut olamaz. Allah Teala bir kimseyi helak etmeyi dilediği zaman, önce onun reyini ifsat eder. Dünyada iyilik ehli olan, ahirette de iyilik ehlidir. Dünyada kötülük ehli olan, ahirette de kötülük ehli olur.”
Yine Hz. Aişe (r.a) şöyle anlattı: “Bir deve üzerindeydim. Huysuzluğu tutmuştu. Dövmeye yeltendim, Resülullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Ya Aişe, sana yumuşak muamele yaraşır. Yumuşak muamele bir kimsede olursa, onu süsler. Olmadığı takdirde de ayıplanır.”
Bilmiş ol ki; hilim, yaratılıştaki yumuşaklık, hiddetlendikten sonra hiddeti yenmekten daha makbul bir huydur. Çünkü hiddeti yenmek, yumuşaklığa gayret göstermektir. Nitekim Resül-i Ekrem (s.a.v):
“İlim, öğrenmekle, zorluk çekmekle, hilim de ahlakı güzellerştirmek ile gayret sarf etmekle mümkündür. Hayrı tercih edene hayır verildiği gibi, kötülükten sakınan da korunur.” buyurmuştur.
Ebu Hüreyre’nin (r.a) rivayetinde Resül-i Ekrem (s.a.v):
“İlim tahsil edin, ilmin yanında ağırbaşlılık ve yumuşak huylu olmağı da öğrenin. Talebeleriniz, muallim ve hocalarınıza karşı yumuşak davranın. Cehaleti hilmine galebe çalan zalim alimlerden olmayın.” buyurmuştur.
Resül-i Ekrem (s.a.v) umumiyetle şöyle dua ederdi:
“Allah’ım beni ilimle zenginleştir, hilim ile süsle, takva ile ikram et, sıhhat ve afiyetle güzelleştir.”
Adamın biri Resül-i Erkeme (s.a.v), benim bir takım akrabalarım var, ben onlara giderim onlar bana gelmezler, ben onlara ikram ederim, onlar bana ikram etmezler, ben iyilik ederim onlar durmadan kötülük ederler, deyince, Resül-i Ekrem:
“senin dediğin gibi ise güya sen onlara sıcak kül yediriyorsun. Sen bu hale devam ettiğin müddetçe, Allah Teala da senin yardımcındır.” buyurdu.
Adamın biride “Ya Rab, benim kimseye verecek bir şeyim yok, yani hayır yapacak şekilde değilim. Kim benim aleyhimde bir şey konuşursa, ben ona hakkımı bağışladım, ona bir sadakam olsun.” demiştir. Allah Teala onun affedileceğini peygambere haber verdi.
Yine Resül-i Ekrem (s.a.v):
“Ebu damdam gibi olmaktan aciz misiniz? buyurdu. dinleyenler: Ebu Damdam kimdir ve meziyeti nedir? dediler. Bunun üzerine Resül-i Ekrem:
“Sizden evvel geçmiş bir insandır. O, sabahleyin kalkınca “Allah’ım, bugün benim aleyhimde konuşup bana zulmedenlere hakkımı tasadduk ettim.” derdi, buyurdu.
Diğer bir hadisinde de Resül-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allahu Teala kıyamet günü insanları mahşer yerinde topladığı zaman, bir dellal (çağrıcı), Fazilet sahipleri nerede? diye çağırır. Az kimseler kalkar ve süratle cennete giderler. Melekler bunları karşılar ve, Nedir bu süratle geliş? diye sorarlar. Onlar; Biz fazilet sahibi kimseleriz, derler. Melekler: faziletiniz nedir? diye sorduklarında, onlar, zulme uğradığımız zaman sabrederdik, kötülüğü bağışlardık, cahilane hareketleri de yumuşaklık ve hilim ile karşılardık, derler. Bunun üzerine melekler; girin cennete amel edenlerin ecri ne güzeldir” derler.
[1] Buhari ve müslim
[2] Taberani
[3] Ahmed b. hanbel
[4] tirmizi
[5] Buhari
[6] Buhari ve Müslim