Cenab-ı Hakk Kur’an-ı Hakimde şöyle buyurmaktadır:
“Göklerde ve yerde (vahdet, kudret, azamet ve rahmetimizi gösteren) nice deliller vardır. Onlar her gün bunlarla yüz yüze gelirler, ancak (düşünüp bir şey anlamaz ve) yüz çevirip giderler.”[1] ayeti, kalbi olup gerçeği fark etmeyen, aklı olup düşünmeyen, gözü olup görmeyen kimseleri kınamaktadır.
Çünkü bu insanlar, yeryüzünde hedefsiz ve edepsiz olarak başı boş dolaştıklarından bu muazzam kainat kitabını hiç okuyamadan ölüp gitmişlerdir.
Cenab-ı Hakk, Kur’an-ı Hakim’in pek çok yerinde:
“Yer yüzünde gezin, dolaşın, görün, düşünün ve ibret alın. Sizden önceki günahkar ve zalimlerin halini hatırlayın, onlarla aynı hali ve akıbeti paylaşmayın.”[2] manasında emirler vermektedir:
Demek ki yolculuktan asıl maksat, ibret almaktır. Gezmekten gaye gönül gözünü açmaktır. Görmek, düşünmek için ilk basamaktır. Düşünmek, boş hayaller kurmak değil, kalp ayağı ile hikmet aleminde dolaşmak, kainatı sevk ve idare eden gizli kudretin farkına varmaktır. Yola çıkandan ilk beklenen şey; dünyada zaten bir yolcu olduğunu; her adımda biraz daha büyük buluşmaya yaklaştığını; esasen Allah’tan gelip yine ona gittiğini anlamasıdır.
İmam Şafii Hazretler (rah) devamlı asa ile dolaşırdı. Esasen ona pek ihtiyacı da yoktu. Niçin böyle yaptığı sorulunca: “Dünyada bir yolcu olduğumu unutmayayım diye böyle yapıyorum.” cevabını vermiştir.
Yola çıkmak, geçici bir zaman eş ve dosttan ayrılmaktır. Bu ayrılığın bir de devamlı olanı vardır. Müminin, bu vesileyle onu da nefsine hatırlatması güzel olur. Öyle ya, şu anda son model bir arabayla yola çıkılıyor ancak, bu yolculuk yakında ilk model bir tabut içinde olacaktır. Buradaki yolculuk için bagaj azık dolu, fakat tabuta ne konacak? Yüce Rabbimiz, yola çıkarken azık hazırlayın, en hayırlı azık da takvadır[3] buyuruyor.
[1] Yusuf / 105.
[2] En’am / 11.
[3] Bakara / 197.