Resülullah (s.a.v) Efendimiz buyurmuştur ki:
“Mümin, başkalarıyla güzel geçinen ve kendisiyle güzel geçinilen kimsedir. Başkaları ile iyi geçinmeyen ve kendisiyle muhabbet edilip dostluk kurulamayan kimsede hayır yoktur.”[1]
Resülullah (s.a.v), Enes’e hitaben şöyle buyurmuştur:
“Yavrucuğum! Kalbinde hiç kimseye kin ve haset bulundurmadan sabahlayıp akşamlamaya gücün yetiyorsa yap!” Resülullah (s.a.v) sonra şöyle devam etti:
“Oğulcağızım! Bu benim sünnetimdir. Benim sünnetimi ihya eden beni memnun edip ihya etmiş, beni ihya eden de benimle birlikte cennete girer.”[2]
Acaba bize sıkıntı veren din kardeşimize karşı nasıl davranmalıyız? İmam sührverdi buna şu cevabı verir. “Allah dostlarının edeplerinden birisi de, herhangi bir arkadaş kendisine biraz ağır gelip sıkıntı verince, kendi nefsini kınamak ve içinden bunu gidermenin yollarını araştırmaktır. Çünkü insanın kalbinde, arkadaşı hakkında kin, haset, sıkıntı ve benzeri düşünceleri bulundurması arkadaşlık hukukunda bir noksanlıktır.
Gerçek sofiler, içleri kardeşlerine karşı nefretle dolu bir halde gecelemezler ve kalpleri kardeşine soğuk bir halde iken sohbet ve yemek için bir araya gelmezler. Onlar içlerindeki ayrılık ve dağınıklığı gidermeden zahiren beraber olmayı hoş karşılamazlar.
Kardeşini nefsi gibi gözetmek, ona iyilikte bulunmak
“Sizden hiçbiriniz, kendi nefsi için istediğini ve sevdiği şeyleri din kardeşi için de isteyip sevmedikçe gerçek bir mümin olamaz.”[3] hadis-i şerifi bu konuda her şeyi ifade edecek kadar özlüdür.
Velilerden Ebu Bekir b. Ebu Sa’d (k.s) demiştir ki:
“Sofilerle arkadaşlık eden kimse, nefsini, kalbini ve malını aradan çıkararak sırf Allah için arkadaşlık yapsın. Çünkü kalbini ve niyetini maddi şeylere bağlayan kimse, asıl maksadına ulaşamaz.”
Kardeşine sıkıntı verecek söz ve işlerden kaçınmak
Sohbet ve arkadaşlık edeplerinden birisi de, arkadaşlarını kendisini idare etmeye muhtaç etmemek, onu özür dilemek
zorunda bırakmamak ve ona zor gelen şeylerle kendisini sıkıntıya sokmamaktır. Allah için kardeş olanlar diğer kardeşinin isteklerini kendi isteklerine tercih edecek bir durumda olmalıdır. Resülullah (s.a.v) ümmetinin külfet ve zorlama işlerden uzak kalmasını istemiştir.
“Allah’ım! Ümmetimin mevtaları için dua eden, dua ve davranışlarında külfete girmeyenleri affet! Dikkat! Ben ve ümmetimin Salihleri tekellüften (yapmacık, zorlama ve davranışlardan) uzağız.”[4]
Arifler der ki: “Külfeti olmayan kimsenin sohbeti terk edilmez, dostluğu bozulmaz. Kimseye ağırlık vermeyenin sevgi ve muhabbeti devam eder.”
Gavsi-Sani (k.s) buyurdular ki:
“İnsanlar sizi sevmiyorsa, siz Sadatın yolunda değilsiniz demektir. Çünkü Sadatları seviyorlar.”
Hz. Ali (r.a) kötü arkadaşı şöyle tarif ediyor: “Arkadaşların kötüsü, seni kendisini idareye muhtaç eden, özür dilemeye zorlayan ve senin kendisi için külfete girdiğin kimsedir.”[5]
[1] Ahmed bin hanbel, Müsned / C.2 S.400
[2] Tirmizi, İbn-i Mace.
[3] Buhari,Müslim.
[4] Tekellüften meneden hadis için bkz: Buhari.
[5] El-Mekki: Kutu’l-Kulub C.2 S.229
Allah razı olsun hocam çok guzel anlattınız inşallah bu sohbettınızden herkes istifade eder
Duaların gücü hakkında bu mükemmel yazı için size çok teşekkür ederim. İçimdeki bağı daha da güçlendirerek Allah’a doğru ilerlememi sağladı.
ALLAH TAN da cennetin en guz el yerini isterler
Nereye baksam nereye dönsem sen tecelli ettin