itidalli olmak
|

İtidal ve itidal’li Olmak Nedir

Ta, Ha, Ey muhammed! Kur’an-ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.”[1]

Ta,Ha harfleri, -en iyisini Allah bilir- benzerleri gibi heca (mukatta) harfleridir. Esma-i Hüsna’dan (Allah’ın güzel isimlerinden) Kasem (yemin) olduğu da söylenmiştir. Bir de “bas onu, yahut çiğne onu” diye Hz. Peygamber’e (s.a.v) hitap olduğu şeklinde de açıklanmıştır. Çünkü Allah’ın Resülü teheccüd namazlarında  (Yorulup bitkin düştüğünden, ayaklarına nöbetleşe istirahat vermek için, bir ayak üzerinde durduğunda) iki ayağını da yere basması, yani her iki ayağı üzerinde rahatlıkla durabilecek, çok fazla yorulup bitkin düşmeyecek şekilde ibadet etmesi emir olunmuştur.[2]

 Başka bir rivayette ise:
Peygamber’e (s.a.v) Kur’an nazil olmaya başladığı zaman kendisi ve sahabeleri namazda kıyamı uzatmaya başladılar. Bunu gören Kureyşler Muhammed’e bu Kur’an ancak sıkıntı ve yorgunluk çeksin diye indirilmiştir, dediler. Bunun üzerine Taha süresinin 1. ve 2. Ayeti kerimeleri nazil olmuştur.[3]

 Bir başka ayet-i kerimede de Allah (c.c):
“Allah size kolaylık diliyor zorluk dilemiyor.”[4] buyurmaktadır.

Hazret-i Aişe’nin (R.Anha) anlattığına göre, yanında bir kadınla otururken Resülullah (s.a.v) içeri girdi ve Hazret-i Aişe’ye. “Bu kadın kimdir?” diye sordu. Hazret-i Aişe: Falan kadındır, dedi ve kıldığı namazları uzun uzun anlatmağa başladı. Bunun üzerine Resüli Ekrem Efendimiz (s.a.v): Gücünüzün yettiğini yapın. Allah’a yemin ederim ki, siz usanmadıkça Allah usanmaz. (yani sizin takatinizi kat kat aşacak bir şekilde dahi yapacağınız ibadetleri Allah kabul eder; fakat hiçbir zaman işinizi gücünüzü bırakıp bütün vaktinizi ibadete hasretmenizi istemez.) “0’nun en sevdiği ibadet az da olsa devamlı olan ibadettir”[5] buyurdu.

Enes’den (r.a) rivayet edildiğine göre, şöyle denmiştir.
Peygamber (s.a.v) zevcelerinin evine üç kimse gelip Peygamberimizin ibadetini sordular. Kendilerine haber verilince, onu kendileri için azımsadılar ve Peygamberin yanında biz neyiz? Onun geçmişteki ve gelecekteki günahları affedilmiştir, dediler. Bunlardan birisi:
“Ben yaşadığım müddetçe bütün gece namaz kılacağım,” dedi. Diğeri: “Ömrüm boyunca oruç tutacağım, iftar etmeyeceğim,” dedi.
Üçüncüsü de:

Kadınlardan uzak kalacağım ve hiçbir zaman evlenmeyeceğim,” dedi. Sonra Peygamber (s.a.v) bunların yanına geldi. Onlara:
“Şöyle şöyle diyenler siz misiniz? Dikkat ediniz! Allah’a (c.c) yemin ederim ki, Allah’tan en ziyade korkanınız ve ona karşı gelmekten en ziyade sakınanız benim. Böyle iken ben bazen oruç tutuyorum, bazen de tutmuyorum. Namaz kılıyorum, uyuyorum ve kadınlarla evleniyorum. Eğer bir kimse benim sünnetimden yüz çevirirse, o kimse benden değildir[6] buyurdu.

  İbn-i Mes’ud’dan (r.a) rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v):
Dini işlerde aşırı inceleyip sık dokuyanlar helak oldu[7] buyurdu ve bu sözü üç defa tekrarladı.

Ebu Hüreyre’den  (r.a) rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bu din çok kolaydır. Bir kimse, amellerim eksik olmasın diye din hususunda kendisini zorlarsa, din ona galebe çalar. Şu halde ortalama gidin. Size müjde olsun, Az da olsa, devamlı amelle sevap kazanırsınız. Sabah, akşam ve gecenin serin bir vaktinden istifade ediniz.”[8]

 Enes’den (r.a) rivayet edildiğine göre, şöyle denmiştir:
Peygamber (s.a.v) camiye girdi ve iki direk arasına çekilmiş bir ip gördü. “Bu ip nedir?” diye sordu. Zeynebindir, (Zeynep binti Cahş) yorulduğu zaman ona tutunur, dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):

O ipi çözünüz. Sizin herhangi biriniz neşatı (sevinci) devam ettikçe namaz kılsın, gevşerse yatsın ve uyusun[9] buyurdu.
Ebu Cuhayfe vehb b. Abdillah (r.a) rivayet edildiğine göre, şöyle denmiştir: Peygamber (s.a.v) Selman ile Ebu Derda’yı kardeş yapmıştı; bundan dolayı Selman, Ebu Derda’yı ziyaret etti. Derda’nın eşini eski elbise içerisinde gördü ve: Bu hal nedir? dedi. Ümmü Derda:
Kardeşin Ebu Derda’nın dünya ile alış verişi yoktur cevabını verdi. Sonra Ebu Derda gelip Selman için yemek hazırladı ve:
“Ben, oruçluyum, siz buyurun dedi. Selman: Sen yemezsen bende yemem dedi. Bunun üzerine Ebu Derda da yedi. Gece olunca Ebu Derda ibadete hazırlandı. Selman ona: Uyu, dedi. Ebu Derda da uyudu ve bir müddet geçtikten sonra yine kalkacak oldu. Selman ona yine: Uyu dedi.

Gecenin sonu olunca, Selman Ebu Derda ya: işte şimdi kalk dedi ve ikisi de kalkıp birlikte namaz kıldılar. Sonra Selman Ebu Derda ya şöyle dedi:

“Senin üzerinde Rabbinin hakkı, nefsinin hakkı ve Ailenin hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ver dedi. Ebu Derda Peygamber’e (s.a.v.) gelip bu olayı arz ettiğinde. Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Selman doğru söylemiş,” buyurdu.[10]

Resülullah’ın (s.a.v) katiplerinden birisi olan Katip Ebü Rib’iyy Hanzala b.er-Rebi el-Üseyyidi’den (r.a) rivayet edildiğine göre, şöyle denmiştir:
Günün birinde Ebu Bekir (r.a) bana rastladı ve: “Ey hanzala nasılsın?” dedi. Hanzala münafık oldu, dedim. Hz. Ebu Bekir (r.a) “Sübhanallah ne diyorsun?” dedi.

Hanzala (r.a):
“Peygamber (s.a.v) huzurunda bulunuyoruz; bizi Cennet ve Cehennemle öğütlüyor ve gözlerimizle görür gibi oluyoruz. Peygamber’in (s.a.v) huzurundan çıkıp da, çoluk çocuğumuza kavuşup işimizin başına gidince bu öğütlerin çoğunu unutuyoruz, dedi.
Ebü Bekir (r.a) biz de aynı haldeyiz, dedi. Sonra Ebü Bekir’le beraber yürüdük; Peygamber’in (s.a.v) huzuruna girdik. Hz. Ebu Bekir (r.a): Ya Resülallah Hanzala münafık oldu, dedi. Peygamber (s.a.v): “O nasıl şey” dedi.

Hanzala “Ya Resülallah! Sizin katınızda bulunuyoruz, bizi Cennet ve Cehennem’le öğütlüyorsunuz, gözümüzle görür gibi oluyoruz. Sizin yanınızdan çıkıp da çoluk çocukla ve işimiz gücümüzle uğraşmaya başlayınca çoğunu unutuyoruz, dedi.

Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) şöyle dedi.
Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, huzurumda bulunduğunuz hal üzere ve zikirde devam edebilseydiniz, yataklarınızda da ve yollarınızda da melekler sizinle müsafaha ederlerdi. Lakin ya Hanzala, bir saat ibadetle bir saat dünya işleriyle uğraşınız kafi, diye üç defa tekrarladı.”[11]

İmam Rabbani: “İfrat ve tefritin ikisi de kötüdür. Doğru ve en iyisi ortada olandır.”

  1. Hadimi: “Riya, yani gösteriş yapanlara karşı tekebbür etmek (kibirlenmek) caizdir. kendinden aşağı olanlara karşı tevazu göstermek iyi ise de bunun ifrata kaçmaması lazımdır.”

“Yeyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.”[12] 
“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber büsbütün de saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridirler. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankör olmuştur.”[13] 

Lokman Hakim oğluna şöyle nasihat etti:
Oğlum, masrafları gelirine göre ayarla iktisad et Aşırı gitme. Her şey de itidal sahibi ol, yani orta yolu tut, cömertliği adet edin..!

Kaynakça;
[1] Taha 1-2
[2] H.D.K.D. c.5, s.419
[3] Saffatut tefasir. C.2. s. 230
[4] Bakara 185
[5] R.Salihin No.142. buhari,müslim.
[6] R.Salihin No 143. Buhari,müslim.
[7] R.Salihin No 144  Müslim.
[8] R.Salihin No 145 Buhari.
[9] R.Salihin No 146 Buhari,Müslim.
[10] R.Salihin No 149 Buhari.
[11] R.Salihin No 151. Müslim.
[12] A’raf 31
[13] İsra  26.27

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir