Bilmiş ol ki; gıybet edene vacip olan, pişman olup kendi haline acımak suretiyle tövbe etmek ve bu suretle Allah katındaki mesuliyetten kurtulmaktır. Ayrıca gıybet ettiği kimseden de helallik almaktır ki, ona olan borcundan da bu sayede kurtulmuş olsun.
Gıybet ettiği kimseden helallik alıp af dilerken içinden üzülmeli ve bu üzüntü ve nedametini gıybet ettiği kimseye de duyurmalıdır. İçinden nadim olmadığı halde dışından pişman görünüp helallik almaya çalışan, riyakarlık etmiş olur ki, bu defa yeni bir günahı daha sırtına almış olur.
– H a s a n-ı B a s r i‘ ye göre, helallik almağa lüzum yok yalnız tövbekar olmak da kafidir. Bu sözüne de E n e s b. M a l i k ‘in (r.a) Resül-i Ekrem’den rivayet ettiği şu hadis ile delil çekmiştir.
“Gıybet ettiğin adamın gıybetinin kefareti, onun için istiğfar etmendir.”[1]
– M ü c a h i d de “Din kardeşinin etini yemenin yani gıybetini yapmanın kefareti, onu övmen ve onun için hayır dua etmendir.” demiştir.
– A t a b. Ebi R e b a h‘a gıybetin tövbesinden sordular. A t a da, gıybetini yaptığın adamın yanına gider ona, senin gıybetini yaptım, zülüm ettim, hatta yalan söyledim, bu suretle sana kötülükte bulundum. Şimdi pişman oldum. Senden helallik istiyorum. Sen istersen hakkını alırsın, istersen helal edersin, der ve bu suretle helallik ister. Sözün doğrusuda budur.
Resül-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Kimin bir kardeşinin ırz, şeref ve haysiyeti ile veya malı ile alakalı bir halsızlığı varsa, paranın pulun bulunmayacağı ve kıymeti olmayacağı bir gün (kıyamet günü) gelmeden, hak sahibinden helallik alsın. Zira o gün kendi iyiliklerinden alınır ve hak sahibine verilir. Şayet kendi iyiliği yoksa, hak sahibinin günahları da kendi günahları üzerine eklenir.”[2]
-Hz. A i ş e, başka bir kadın için “Ne uzun eteklidir” diyen kadına, “Gıybet ettin, git ondan helallik al.” demiştir.
-Bütün rivayetler, gıybet edilenden helallik almanın gerekli olduğunu göstermektedir. Şayet ölmüş veya yeri belli değilse, onun için dua, istiğfar ve hayır hasenat yapar.
-Şayet helallik isteyene hakkını helal etmesi mecburi midir? dersen. Derim ki: Hayır, mecburi değildir. Zira o fazladan bir ikramdır.[3]
Uzun sözün kısası, affetmek daha faziletlidir. H a s a n-ı B a s r i diyor ki:
“Kıyamet günü mahlukat, alemlerin Rabbi olan Allah Teala’nın huzurunda toplandıkları zaman Allah’ü Teala da alacağı olanlar kalksınlar diye çağrılır. Bu davete ancak dünyada affedenler katılır. Nitekim Kur’an-ı Kerim de:
“Afva sarıl, ma’rufü emret ve cahillerden yüz çevir.”[4] buyrulmuştur.
Peygamberimiz de (s.a.v) C e b r a i l (a.s) Ya Cebrail, bu af nedir? diye sorunca, Cebrail:
“Allah’u Teala sana emrediyor, sana zülmedeni affeyle, sana gelmeyen git ve sana vermeyene ver,” dedi.
[1] İbn-i Ebid-Dünya.
[2] Buhari. Müslim.
[3] İhya Cild / 3 Sayfa / 340.
[4] A’raf / 199.