Gavsımızın (Seyyid Abdülbaki (k.s) yapmış olduğu sohbetin aynısını sizlerle paylaşacağız inşallah.
Size birkaç şey söyleyeceğim…
Bu Nakşibendi tarikatının gayesi, Allah’u Teala’nın rızasıdır. Bu tarik-i alanın gayesi, emri bil maruf nehyi anilmünkerdir. Allah’u Teala’nın emrini yerine getirmek, Allah’u Teala’nın yasak ettiği hareketlerden uzak kalmaktır. Hepsi gaye budur. Bu da insanın gaye kalbini nakşetmektir. Buda ibadettir. Allah’u Teala kuranı kerimde böyle buyurmuş:
“Ey Ademoğulları, şeytana tabi olmayın. O sizin düşmanınız, zahiren düşmanınızdır. Bize ibadet edin.” Bu ibadet etmek Tarikat-ı Müstakimdir. Hepsi gaye odur.
Gaye, Allah’u Teala’nın emrini yerine getirmek, Allah’u Teala’nın yasak ettiğinden uzak kalmaktır. Hepsi gaye odur. Bunu insan yaparsa Ameli Salih olur. Ameli Salih ise Allah’u Teala’nın rızasıdır. İşte bu Tarikatı Ala üzerinde duruyoruz. Bu tarikatı alanın gayesi, Allah’u Teala’nın rızasını almaktır. Ve Allah’u Teala’nın emrini yerine getirmektir. Bunun için de insan, üzerinde çalışması lazım, niyet koymak lazım. Sonra bütün amellerde niyetle olur. Niyet olmazsa o amel olmaz. İnsan abdest alırken niyet olması şarttır. İbadet yaparken niyet olması şarttır. Bütün amellerde kalben olmalıdır.
Gavsımız (Seyyid Abdülhakim (k.s) bu niyet üzerinden bir sohbet yapmıştı: “İnsan sabahleyin kalkarken, elbiseyi giyerken, bir iki dakika kalbinden niyet olması şarttır. Yarabbi, ben sizin için gidip çalışacağım, sonra insan mesleği neyse gidip çalışmak lazımdır, dünya işi de şarttır, Allah’u Teala şart koymuş, ama hayır yollarına gitsin, şer değil. Sonra şer olursa insan mahvolur, zarar görür, felaket olur, ve işte niyette lazım, hayır olmak için. Yarabbi ben sizin için gidip çalışacağım. Gayemiz senin rızanı almaktır gaye bu çalışmak kendi rızkım için değildir. Rezzakı mutlak sensin. Çalışsam çalışmasam bana vaat etmişsin, ben sizin rızkınızı vereceğim diye söylemişsin. Aile efradımızı üzerimize vacip etmişsiniz yarabbi, bu ailemin ihtiyacını görmek için gidip çalışıyorum yarabbi, birde sevaplarımı arttırmak gelen sevaplar için bu sevaplar için çalışıyorum yarabbi, böyle bir niyet ederse kalbinden sanki o insan camiye gidip secdeye girip ta akşam oluncaya kadar Allah’u Teala’ya ibadet yapmış olur. Doğru buda ibadettir, dünya değil, sonra dünya olursa Allah’u Teala lanet getirir ona. Hadisi şeriftir Peygamber aleyhissalatu vesselam buyurmuş:
“Eddünya Vema Fiha Mel’unun İlla Zikrallahu” “Dünya ve bütün dünyanın içersindekiler hepsi mel’undur.” Allah’u Teala lanet getirmiş. İnsan niyet ederse Allah rızası için bu hariçtir.” İşte bu niyet onun içindir. Dünyanın melanetinin altına girme sakın. Daima kalbinden niyetini sağlam sürmek daima kontrol etmek daima Allah rızası için yapmak, ki ibadet olsun, ki o çalışmasını menfaat almak için lazımdır. Onun için daima niyetini kontrol etmek için niyet şarttır. Allah’u Teala şart koşmuş. Bunun için bizde daima kontrol alalım kalbimizi.
Şeytana bırakmayalım nefse bırakmayalım. Sonra onlar düşmandır. Düşman düşmana acımaz. Düşmandan düşmana hayır gelmez. Daima kötülük ister. Sonra Allah’u Teala kuranı kerimde “İnnen nefse leemmaretün bissui” diyor. “Nefsi emare daima insandan kötülük ister.” Hayır istemez. Sonra düşmandır oda. İnsan bir dönerse Allah’u Teala’ya, Allah’u Teala onun kademine gelir (yani ona rahmetiyle yaklaşır). Bir insan Allah’u Tealaya bir kadem giderse Allah’u Teala on kadem gider. Sonra dünya çok pistir, insana çok zarar verir. Hatta Hazreti Aleyhissalatu Vesselam dünyanın mihnetini günahların anasıdır. Bütün günahlar ondan peydahlanıyor. Dünyadan kendini muhafaza etmek şarttır. Dikkatli olacaksınız. Niyetini Allah rızası için gidip çalışmak lazım.
Sonra çalışmakla çok büyük bir menfaat olur, özellikle bu zamanda, özellikle bu asırda gündüz gece çalışmak lazımdır. Çünkü biz gaye Peygamber Aleyhissalatu Vesselamın keyfini getirmek içindir. Sonra Peygamber Aleyhissalatu Vesselam kendi ümmetini çok severdi. Başka peygamberler gibi değildi. Sonra kıyamet günü bütün peygamberler, sonra kıyamet günü Allah’u Teala insan eziyet görmezse cennete giderse o cennet hoşuna gelmez. Eziyet görünce yorulunca insan rahat oturunca o rahatlık insanın hoşuna gider.
Kıyamet günü Allah’u Teala cehennemin gemlerini bırakıp bütün insanların üzerine geliyor. Gelince peygamberler arşı alaya arşın kendine (sarılıp) yarabbi beni kurtarın, yarabbi beni kurtarın, diye bağırıyorlar. Sadece bizim Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam Muhammed Aleyhissalatu Vesselam kalkıp yarabbi benim ümmetimi kurtar diyor. Kendi nefsini istemiyor kendi ümmetini istiyor. Bizde onun için çalışmalıyız. Sonra çok sever. Başka ümmetler gibi değil. Bunun için onun keyfini getirelim.
Sonra Peygamber Aleyhissalatu Vesselam Allah’u Tealaya dua etti: “Yarabbi benim ümmetimin ömrünü en kısa vermişsiniz yarabbi. Sonra kıyamet yaklaşıyor. Ne kadar kötülük varsa kıyametin yaklaşmasından oluyor. Hem dünya çok kötü olmuş, hem de zamanı da çok kısadır, kısa zamanda vefat ediyorlar gidiyorlar hem de sevabı da azdır. Kıyamet günü Peygamberlerden bazısından benim ümmetim sevabı azdır diye ben utanıyorum yarabbi. İsteriz ki ümmetimizde biraz fazla olsun diye Yarabbi istiyorum. Hem onların zamanı kısa hem de en kötü zamanda yaşıyorlar hem de sevabını az oluyor ben utanıyorum diye dua etmiş. Bunun için Allah’u Teala Peygamber Aleyhissalatu Vesselamı için ya da öteki Peygamberlerde bir günah bir günah idi, bir hayırda bir hayır idi. Bir hayır yaparsa bir hayır yazıyordu. Allah’u Teala buna da günahta bir günah bir günah idi ama peygamber Aleyhissalatu Vesselamın hayrını fazlalaştırmak için Allah’u Teala ona mükafat vermiş. Bir sevap on sevap yazdırır en az. Bazı sevaplar vardır bin sevap yazdırır bin beş yüz sevap yazdırır, bir trilyon sevaplarda vardır. Bu sevaplar çoktur. Oda Allah’u Teala büyük bir nimet Peygamber Aleyhissalatu Vesselama vermiş. Onun için mesela insan Mekke de bir sevap yaparsa bir Lafzai Celal (Allah) söylerse sanki yüz bin sevap Allah’u Teala ona yazdırıyor, yani bire yüz bindir Mekke de. Medine de bir, bindir, o kadar sevap oluyor. Bir kelime Lafzai Celal söylerse Mekke de sanki yüz bin kelime söylemiştir. Allah’u Teala yazdırıyor. Normal bizim herkes kendi memleketinde bir kelime söylerse on yazdırıyor.
Birde Allah’u Teala mesela kalp Allah’u Tealaya mahsustur. Allah’u Teala insanın kalbine bakar. Bu kalpte düşünce haram düşünceler olursa kötü düşünce kalbine gelirse Allah’u Teala yazdırmaz. Sevap olursa yazdırır, hayır olursa yazdırır ama günah olursa yazdırmaz.
Sonra kalp Allah’u Teala’nın azametinin eliyle yazdırıyor, kendi eliyle yazdırıyor. Bunun için Allah’u Teala haram niyeti de yazdırmaz. Hayır sevabı yazdırır. Mesela insan niyet ederse yarabbi ben sizin için bu şeyi yapacağım, bu cami yapacağım, bu Mekke ye gideceğim, yahut hacca gideceğim, böyle bir sevap niyet ederse yaparsa, on yazdırır yapmazsa bir yazdırır. Ama bir insan günaha niyet ederse ben filan adamı haşa öldüreceğim, harekette ediyor ama vuruşma olmuyor. Vuruşma olmazsa melekler yazmaz. Niyet ediyor ben filan adamı öldüreceğim, filan adama zulüm yapacağım, filan adamı şöyle yapacağım, harekette ediyor. Ama Allah’u Teala yazdırmaz, yaparsa yazdırır yapmazsa da yazdırmaz. Ama sevap olursa hemen niyet ederse yazdırır. Yaparsa sonra on yazdırır yapmazsa bir yazdırır. Daima insanın kalbinde niyet olması şarttır. Yaparsa Allah’u Teala onun sevabını verir yapmazsa Allah’u Teala onu mahrum etmez.
Gavs bilvanisi (k.s) biz her sene hac niyeti yapıyoruz. Daima niyetimiz kalbimiz bu sene gelince ben hacca gideceğim. Eğer Allah’u Teala bize nasip ederse onu Allah’u Teala yazdırır sevap. Nasipte olmazsa gene hac sevabını alır. Daima o niyetle insan bir şey yazdırır.
Sizin geldiğinizden çok memnun kaldık. Allah razı olsun. Yalnız sizden ricamız şudur; daima Allah rızası için çalışalım. Allah rızası için yola gidelim. Allah rızası için kalpten niyet edelim ki, Allah’u Teala bu iyi şeyleri bize nasip etsin. Yani Türkiye’nin her yerinden geldiniz Allah’u Teala her kademden (adımdan) Allah’u Teala on sevap size yazdırır. Sonra bu niyet Allah’u Teala nın rızası içindir. İnşallah başka şeyler olmasın. Bunları silip atmak lazım, yani Allah’u Teala’nın rızası için olmayanları kaldırıp atalım, yada hayır olsun. Yalnız çalışmanızı istiyoruz ki Peygamber Aleyhissalatu Vesselamın keyfi gelsin, Peygamber Aleyhissalatu Vesselamın huzuruna beyaz yüzle onun huzuruna gidelim, beyaz yüzle onun keyfini getirelim.
Allah’u Teala Peygamber Aleyhissalatu Vesselam için çok şeyler vermiş. Sonra büyük Peygamberlerden biridir. Sonra Allah’u Teala çok büyük bir makam vermiş. Böyle insanlardan, böyle peygamberlerden onun gibi Allah’u Teala başka kimseye makam vermemiş. En büyük Peygamberlerden birisidir. Onun için ümmeti de öyle sadık olsun. Sonra bu Tariki Nakşibendi büyük atılımdır. Müstakimdir. Sadık bir yoldur. Sonra en sadık yolsa Eba Bekiri Sıdık (r.a) yoludur. O sıdkıyla gidiyor. O sıdkıyla sadık olmak şarttır. Sadık olalım biz menfaat görelim.
Allah’u Teala bu Tarikati Müstakimden bizleri nasip etsin bu tarikatı müstakimde devam etsin ta kıyamete kadar. Bizi Aleyhissalatu Vesselamın şefaatinden ayırmasın. Bu Sadatı Nakşibendiyenin gölgesinden ayırmasın, Peygamber Aleyhissalatu Vesselamın yolundanda ayırmasın. Sadatı Nakşibendiyenin yolundan, Tarikati Müstakimden ayırmasın.
Allah yardımcınız olsun. İnşallah bizlerde sizlerde Peygamber Aleyhissalatu vesselamın izinden gidelim. Hepsi gaye odur hepsi onun için çalışalım hepsi onun için ileri götürelim, zira biz çok büyük bir zarardayız. Çok büyük bir kıyamet gününün en dehşetli, en zahmet, en tehlike zamanındayız. Bu tehlike zamanında çalışmak şarttır. Gündüz gece çalışacağız. Sonra çalışmayı Allah’u Teala çok seviyor Sadatlarda çok seviyor. Onun için dünya değil de ahiret için Allah’u Teala’nın keyfine gitmek için nazarlarını beraber olmak için Allah’u Teala bu yolu bu tarikatı insanımıza nasip etsin. Yetmiş milyona nasip etsin. Allah yardımcınız olsun, Allah muhafaza etsin.
“İnşallah kıyamet günü birlik beraberlik içinde oluruz. Allah yardımcınız olsun…”