Her Mümin önce, ziyaret için gittiği mürşid-i kamili, Allah ve Resülü’nün bir emaneti olarak görmelidir. Ona karşı yapacağı hürmetin, aslında Allah ve Resülün’e yapılan bir hürmet çeşidi olduğunu bilmelidir.
Herkes, kalbindeki Allah ve Peygamber aşkını, kendisindeki edep ve hürmet anlayışını, velilere karşı tavrıyla ölçebilir. Bir insan, kendi zamanında yaşayan kamil mürşitlere ve Rabbani alimlere ne derece hürmet ve edep gösterebiliyorsa onun Hz. Peygamber’e (s.a.v) karşı yapabileceği hürmet de ancak o kadardır. Bu bir ölçüdür. Şimdi, mürşidi kamili ziyaret edebi konusunda ibret alınacak ve içinden pek çok ders çıkarılacak güzel bir hadiseyi zikredeceğiz:
O hadise de meşhur Cibril hadisidir. Hadisi, Hz. Ömer (r.a) ve başka sahabeler nakletmiştir. Hz. Ömer (r.a) hadiseyi şöyle anlatıyor:
Bir seferinde Hz. Resulüllah (s.a.v) ile Mescid-i Nebevi’de bulunuyor, Efendimizin (s.a.v) huzur-i saadetlerinde oturuyorduk. O esnada, birisi çıkageldi. Elbisesi bembeyaz, saçları simsiyahtı. Kokusu çok güzeldi. Üzerinde toz-toprak, ter ve yorgunluk gibi yolculuk izleri yoktu. Sakin bir şekilde Efendimizin (s.a.v) önüne kadar yürüdü, diz üstü oturdu, ellerini dizleri üzerine koydu ve edepli bir şekilde soru sormaya başladı. İman nedir, İslam nedir, İhsan nedir, kıyamet ne zaman kopacaktır, alametleri nedir diye sorular sordu.
Efendimiz (s.a.v) her birisine cevaplar verdikten sonra kalktı, sükunet içinde ayrıldı. Biraz vakit geçince Hz. Resulüllah (s.a.v) “Şu soru soranı bana geri çağırın!” diye seslendi, baktık fakat onu bulamadık. Efendimiz (s.a.v): “O Cibril’di; size dininizi öğretmeye geldi.”[1] buyurdu.
Demek ki, Hz. Cebrail (a.s) kendisi bir şey öğrenmeye değil, halka bir şeyler öğretmek için gelmişti. Ashab-ı Kiram’a önce edebi öğretti. Hz. Resulüllah’ın (s.a.v) huzuruna hangi kıyafet içinde girileceğini, nasıl oturulacağını gösterdi. Sonra dinin, iman, İslam ve ihsanla tamam olacağına dikkat çekti ve edeple kalkıp gitti.
Alimler, bu hadisin bütün edep, hüküm ve hikmetleri içine aldığını; zahiri ve batini amelleri ihtiva ettiğini belirtmişler ve ona “Ümmü’s Sünne” yani, Hz. Resulüllah’ın (s.a.v) hadislerinin anası demişlerdir. Biz hadisi kısaltarak ve manayı özetleyerek verdik.
Alimler, arifler ve kamil Mürşidler Hz. Resulüllah’ın (s.a.v) varisleridir. Onlardan ilim, hikmet ve edep öğrenmek isteyen her talebe bu edeplere dikkat etmelidir. Allah (c.c) için önünde diz çökelmesi gereken makama saygı göstermeli, kibri bırakıp tevazuya sarılmalıdır. Bu, şarttır.
[1] Buhari.