Kabir ziyareti, ölümü tefekkür ve kabrin içindekine dua için yapılır. Ancak, ziyaret edilen kimse bir peygamber veya veli ise, onların ruhlarından manen istifade ve feyiz alma imkanı da mevcuttur.
Bir Peygamber veya Salih insanın kabri ziyaret edilirken, abdestli bulunmalıdır. Eğer gusül abdesti alınırsa daha bereketli olur. Ziyaret edilen zatı, hayatındaki hürmet ve edebi muhafaza ederek ziyaret etmek gerekir.
Büyük veli Seyyid Abdülhakim el-Arvasi (k.s.) bu edepleri şöyle belirtmiştir.
Büyüklerden birisinin mezarını ziyaret eden mürit, kalbini her türlü dış alakalardan boşaltmalıdır. İçini dünya endişesi ve bağlarından temizleyip kalbini rahatlatmalıdır. Kalbiyle kabirdekine yönelmeli ve kabir sahibinin feyizlerinden bir feyiz ve hallerinden bir hal zuhur edinceye kadar o nuru kalbinde tutmalıdır. Kamil velilerin ruhaniyetleri feyiz kaynağıdır. O kaynağa kalbini bağlayabilen kimse, elbette ondaki feyze ulaşmış olur.
Ziyaretçi, kabre yaklaşıp evvela selam verir. (mümkünse ayak ucuna yakın sağ tarafında durur.) Ona karşı hayattaki tavrını muhafaza eder. bir fatiha ve on bir ihlas okur. Ayrıca kabrin başında fatiha ve ihlas süresi yanında, Yasin ve Mülk süreleri de okunabilir. İstenirse, Bakara süresinin ilk beş ayeti (Elif Lam Mim) Ayetel-Kürsi, Amenerresülü, Tekasür süresi ve kolayına gelen başka süreler okunabilir. En dar zaman da mevtaya selam verdikten sonra bir fatiha üç ihlas okuyup bağışlamakta yeterlidir. Okunan süre ve ayetlerin sevabı Rasülullah Efendimiz’den (s.a.v) başlayarak geçmiş büyüklere, kabirdeki zata, etrafındaki mevtalara, vefat eden anne-babaya ve diğer müminlere hediye edilir.
Bir velinin kabri ziyaret edilince, veli ziyaretçiyi tanır, selamını alır. Veli, kabri üstünde Allah’ı zikretmeye (ayet ve sürelerin okunması) başlayan ziyaretçiyle beraber zikreder. Veliler ölümle, bir evden diğerine geçmiş gibidirler. Vefatlarından sonra onlara edilecek hürmet, hayatlarında olduğu gibidir; kendilerine hayatta gösterilen edebin aynısını göstermek lazımdır. Bereket olsun diye elini kabre sürüp yüzünü mesh etmek veya kabri öpmek uygun değildir. Kabre karşı namaz kılınmaz.
Büyük zatları ziyaret eden mürit, hayatta olan mürşidi için de dua etmelidir. Duanın kabul edileceği kıymetli zaman ve mekanlarda müridin mürşidini dualarına katması, sadakatin ve sadık evlatlığın gereğidir. Hem de duasının kabulü için en güzel bir vesiledir. Efendimiz (s.a.v):
“Kardeş ve dostların gıyabında yapılan dualara meleklerin amin dediğini ve bu duayı Yüce Mevla’nın hemen kabul ettiğini müjdelemiştir.”
Kabirdeki veliden bizzat bir şey istenmez; o vesile edilerek her şey Allah’u Teala’dan istenir. Mesela: “Ey Allah’ın dostu, beni affet, bozulmuş işlerimi düzelt denmez. Ancak el açılıp: “Ya Rabbi, şu kabirde yatan peygamberinin veya dostunun hürmetine, ona verdiğin nur ve aşkın şerefine senden affımı diliyorum, şu işimde hayırlı bir sonuç istiyorum denebilir.” Ziyaretçi, durumuna göre bir müddet kabrin yanında durduktan sonra, sükunet ve edep içinde ayrılmalıdır.
Bir gün Gavsımız Seyyid Abdulbaki Hazretlerine (k.s) sordum, dedim ki: “Kurban, adaba göre sofilerin önce mürşidini sonra merkadı ziyaret etmeleri gerekiyor. Oysa, bu gün bazı sofiler, önce merkade gidip ziyaret ediyorlar; buna Gavsımız ne buyururlar. O zaman Gavsımız (k.s):
“Önce merkade gitmelerinde bir sakınca yoktur, gidebilirler.” buyurdu.
Mürşid Ziyaretinden Dönüş Adabı:
Unutmayalım ki, mukaddes yerleri ve kamil velileri ziyaretten maksat Allah’u Teala’ya yaklaşmaktır ve onun rızasına nail olmaktır.
Mürit, mürşidini ziyaret edip dönerken niyetini, kalbini, durumunu gözden geçirmelidir. Nasıl bir vaziyette gelip hangi halde geri döndüğünü düşünmelidir. Kazancının ne olduğuna bakmalıdır. Samimi olarak ziyaretinin tekrarını istemelidir. Ziyaretten sonra yönü memlekete dönse bile, gönlü mürşidinde ve onda gördüğü güzel hallerde kalmalıdır.
Onu kendisine örnek alıp, biraz daha iyi ve samimi kulluk yapmaya niyetlenmelidir. Mürşidi ile bağını kuvvetlendirecek amellere sarılmalıdır. Onunla arasındaki güzel hukuku geliştirecek hizmetleri aramalıdır. Muhabbetini artıracak edepleri öğrenmeli, mürşidini sevindirecek vazifeleri üstlenmelidir. Döndüğü yerlerde, mürşidinin sadece adını değil ondaki yüksek ahlakı bir derece olsun yaşayarak yaymaya çalışmalıdır.
94- Buhari