Kıssa; Sekiz Mesele(Tevekkül)
Ş a k i k i b e l h i H a t e m i el- A s a m a sordu:
Kaç senedir benim yanımdasın? Hatem: Otuz üç senedir . Ş a k i k:
Bu müddet zarfında benden ne öğrendin? H a t e m: Sekiz mesele öğrendim. Ş a k i k: İnna li’lah ve İnna ileyhi raci’ün! Ömrüm seninle geçtiği halde benden ancak sekiz meselemi öğrenebildin? H a t e m:
Evet hocam, ben yalan konuşmayı sevmem, ancak sekiz şey öğrenebildim.
Ş a k i k: Bu öğrendiğin sekiz şey nedir? söyle dinleyelim. H a t e m:
1-) Baktım ki, her kesin ayrı ayrı bir dostu var. Fakat bütün dostlar, nihayet mezar başından geri döndüğü için ben, hiç birine güvenmedim, ancak mezarımda da bana arkadaş olacak iyi amelleri kendime dost seçtim. Ş a k i k: Çok güzel. İkincisini söyle bakalım. H a t e m:
2-) Allah’ u Teala’nın:
“Allah’ın azametinden korkup nefsini, arzu ve isteklerinden alıkoyanın varacağı yer cennettir.”[1] Mealindeki ayet-i kerimesini düşündüm, hak olduğunu bildim ve nefsimin behimi arzularını yenmeğe çalıştım ve bu süretle Allah’u Tealaya itaata devam ettim.
3-) Baktım ki, herkes elindeki kıymetli sermayesini koruyor, kasalarda saklıyor, kaybolmaması için her çareye baş vuruyor. Halbuki Allah’u Tealanın: “Sizin elinizdeki her şey tükenecek, ancak Allah katın da olan bakidir.”[2] Ayeti celilesini düşündüm ve bende kaybolmaması için kıymetli kabul ettiğim bütün varlığımı Allah’a emanet ettim O’nun rızası uğrunda harcadım.
4-) Baktım ki, insanların her biri mal, hasep, şeref ve nesep aramaktadır. Anladım ki bunlar bir şey değil. Allah’u Tealanın:
“Allah katında en keremliniz, en çok muttaki olanınızdır.”[3]
Ayeti celilesine baktım da, Allah katında kerim olmak için malı, mansabı değil, takvayı seçtim.
5-) Baktım ki, insanlar mütemadiyen birbirine saldırıyor, yek diğerini tel’in edip duruyorlar. Sebebini, haset denilen çekememezlikte buldum; Sonra Allah’u Tealanın:
“Biz, onların dünya hayatındaki geçimlerini taksim ettik.”[4]
Ayeti celilesini düşündüm ve anladım ki bu taksimat, Allah’u Tealanın taksimidir, bunda kimsenin te’siri yoktur. Bende Allah’ın taksimine razı oldum, haset hastalığını attım ve kimseye düşmanlık etmedim.
6-) İnsanların birbirine düşman olup birbirlerini öldürdüklerini gördüm. Allah’u Tealanın: “Asıl düşmanınız şeytandır, Onu düşman tanıyın.”[5]
Ayeti celilesini düşündüm ve asıl düşmanın şeytan olduğunu anlayınca, yalnız onu düşman tanıdım ve başka kimseye düşmanlıkta bulunmadım.
7-) Baktım ki, insanlar şu bir lokma ekmek için helal-haram demeden her türlü zillete katlanıyorlar. Allah’u Tealanın: “Bütün yaratıkların rızkı Allah üzerinedir.”[6] Ayeti kerimesini düşündüm. Benim de bu canlı varlıklardan biri olmam hasebiyle, rızkıma Allah’u Tealanın kefil olduğunu anladım. İsteklerime bakmadan, Allah’u Tealanın bende olan hakkı ile meşgul oldum.
8 -) Baktım ki, insanlardan bir kısmı servetine, ticaretine; bir kısmı sıhhatine olmak üzere, kendileri gibi bir yaratığa tevekkül etmekte (güvenmekte) ve ona bel bağlamaktadır. Allah’u Tealanın:
“Allah’a tevekkül edene (güvenene) Allah yeter.”[7]
Mealindeki ayeti celilesini düşündüm ve de (fani olan başka şeylere değil) ancak Hazreti Allah’a tevekkül ettim ve ona bağlandım. O da bana yeter. İşte senden öğrendiklerim bunlardır, dedi.
Bunun üzerine Ş a k i k:
Hatem. Allah seni muvaffak etsin; doğrusu ben, Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’an-ı Azimi tasdik ettim, bütün dini işleri ve hayır çeşitlerini şu sekiz mesele üzerinde devreder gördüm. Şu sekiz esasa riayet eden dört kitabın hükmüyle amel etmiş olur.dedi.[8]
Zira kişinin Allah’u Teala’ya imanı ve Onun gücünün her şeye yettiğine yakini olarak inanması, kendisinde kaçınılmaz olarak şu düşünceyi hasıl edecektir: Allah’u Teala’dan başka gerçek anlamda kudret ve kuvvet sahibi yoktur. Kişiye dokunan her hangi bir zarar veya faydanın hakiki kaynağı O dur.
[ayirac]
Bu sebeple Bişr el- Hafi (k.s) şöyle demiştir.
“Kimi insanlar Allah’u Teala’ya tevekkül ettim diyor. Ancak böyle demekle Allah Teala’ya karşı yalan söylüyor. Zira eğer o kimse Allah Teala’ya gerçekten tevekkül etmiş olsaydı, kalbi Allah’u Teala’nın kendisi hakkındaki takdirine razı olurdu.”
Anlatıldığına göre, vefatına yakın Lokman Hekim, oğluna vasiyette bulundu, dedi ki: “Şimdiye kadar sana çok tavsiyede bulundum. Şimdi de sana, altı şeyi tavsiye edeceğim. Öncekilerin de, sonrakilerin de ilmi bundadır. Şöyle ki:
1-) Ömrün kalan miktarı ne ise, nefsini dünya işine o kadar daldır.
2-) Allah’a ne kadar ihtiyacın varsa o kadar ibadet et.
3-) Ahiret’te nasıl bir makam istiyorsan, o kadar iyilik et.
4-) Cehennemden kurtulduğun açıkça belli oluncaya kadar, boynunu ondan kurtarmaya bak.
5-) Allah’ın azabına ne kadar dayanabilirsen, o kadar günaha cüret et.
6-) Allah’a isyan etmeyi dilediğin zaman, Allah’ın görmediği, meleklerin bulunmadığı bir yer bul…![9]
[ayirac]
[1] Nazi’at 40.41.
[2] Nahl 96.
[3] Hucurat 13.
[4] Zuhruf 32.
[5] Fatır 6.
[6] Hud 6.
[7] Talak 3.
[8] İhya c.1. s.167-169.
[9] T.Gafilin s.544.