Nahl Suresi, Yüce Allah’ın hikmetinin bir arıda tecelli etmesinden bahsedildiğinden dolayı bal arısı anlamına gelen ‘Nahl’ ismi verilmiştir. Kur’n-ı Kerim’in 16. Suresi olup 128 ayetten oluşmaktadır. Mekke’de nazil olan surenin son üç ayetinin Medine’de indiğine dair bazı İslam düşünürlerinin görüşleri de mevcuttur.
Yüce Allah’ın insanların faydalanabilmeleri için hayvanları yarattığı, bunlara bal arılarının da dahil olduğu ve inananların bunun kıymetini bilerek Allah’a şükretmeleri gerektiği anlatılır. Her şeyin tek ve yegane yaratıcısının Allah olduğu ve insanların bunu bilerek ortak koşmamaları gerektiğinden bahsedilir. Ayrıca Allah yolunda bir takım zorluklara katlanan, iyi ameller işleyerek sabreden kimselerin bunun karşılığını ahirette fazlasıyla alacağından bahsedilir.
Nahl Suresinin Okunuşu
Nahl suresinin okunuşu şöyledir;
Bismillahirrahmanirrahim.
1. Eta emrullahi fe la testa’ciluh subhanehu ve teala amma yuşrikun
2. Yunezzilul melaikete bir ruhî min emrihî ala mey yeşau min îbadihî en enziru ennehu la ilahe illa ene fettekun
3. Halekas semavati vel erda bil hakk teala amma yuşrikun
4. Halekal insane min nutfetin fe iza huve hasîymun mubiyn
5. Vel en’ame halekaha lemuk fîha dif’uv ve menafiu ve minha te’kulun
6. Ve lekum fîha cemalun hîyne turîhune ve hîyne tesrahun
7. Ve tahmilu eskalekum ila beledil lem tekunu baliğîyhi illa bi şikkîl enfus inne rabbekum le raufur rahîym
8. Vel hayle vel biğale vel hamira li terkebuha ve zîneh ve yahluku ma la ta’lemun
9. Ve alellahi kasdus sebîli ve minha cair ve lev şae le hedakum ecmeîyn
10. Huvellezî enzele mines semai mael lekum minhu şerabuv ve minhu şecerun fîhi tusiymun
11. Yumbitu lekum bihiz zer’a vez zeytune ven nehîyle ven a’nabe ve min kullis semarat inne fî zalike le ayetel li kavmiy yetefekkerun
12. Ve sehhara lekumul leyle ven nehara veş şemse vel kaner ven nucumu musahharatum bi emrih inne fî zalike le ayatil li kavmiy ya’kîlun
13. Ve ma zerae lekum fil erdî muhtelifen elvanuh inne fî zalike le ayetel li kavmiy yezzekkerun
14. Ve huvellezî sehharal bahra li te’kulu minhu lahmen tariyyev ve testahricu minhu hîlyeten telbesuneha ve teral fulke mevahîra fîhi ve li tebteğu min fadlihî ve leallekum teşkurun
15. Ve elka fil erdî ravasiye en temîde bikum ve enharav ve subulel leallekum tehtedun
16. Ve alamat ve bin necmi hum yehtedun
17. E fe mey yahluku ke mel la yahluk e fe la tezekkerun
18. Ve in teuddu nî’metellahi la tuhsuha innellahe le ğafurur rahîym
19. Vallahu ya’lemu ma tusirrune ve ma tu’linun
20. Vellezîne yed’une min dunillahi la yahlukune şey’ev ve hum yuhlekun
21. Emvatun ğayru ahya’ ve ma yeş’urune eyyane yub’asun
22. İlahukum ilahuv vahîd fellezîne la yu’minune bil ahîrati kulubuhum munkiratuv ve hum mustekbirun
23. La cerame ennellahe ya’lemu ma yusirrune ve ma yu’linun innehu la yuhîbbul mustekbirîn
24. Ve iza kîyle lehum maza enzele rabbukum kalu esatîyrul evvelîn
25. Li yahmilu evzarahum kamiletey yevmel kîyameti ve min evzarillezîne yudîllunehum bi ğayri îlm e la sae ma yezirun
26. Kad mekarallezîne min kablihim fe etellahu bunyanehum minel kavaîdi fe harra aleyhimus sakfu min fevkîhim ve etahumul azabu min haysu la yeş’urun
27. Summe yevmel kîyameti yuhzîhum ve yekulu eyne şurakaiyellezîne kuntum tuşakkune fîhim kalellezîne utul îlme innel hîzyel yevme ves sue lalel kafirîn
28. Ellezîne teteveffahumul melaiketu zalimî enfusihim fe elkavus seleme ma kunna na’melu min su’ bela innellahe alîmum bima kuntum ta’melun
29. Fedhulu ebvabe cehenneme halidîne fîha fe lebi’se mesvel mutekebbirîn
30. Ve kîyle lillezînettekav maza enzele rabbukum kalu hayra lillezîne ahsenu fî hazihîd dunya haseneh ve le darul ahîrati hayr ve le nî’me darul muttekîyn
31. Cennatu adniy yedhuluneha tecrî min tahtihel enharu lehum fîha ma yeşaun kezalike yeczillahul muttekîyn
32. Ellezîne teteveffahumul melaiketu tayyibîne yekulune selamun aleykumudhulul cennete bima kuntum ta’melun
33. Hel yenzurune illa en te’tiyehumul melaiketu ev ye’tiye emru rabbik kezalike fealellezîne min kablihim ve ma zalemehumullahu ve lakin kanu enfusehum yazlimun
34. Fe esabehum seyyiatu ma amilu ve haka bihim ma kanu bihî yestehziun
35. Ve kalellezîne eşraku lev şaellahu ma abedna min dunihî min şey’in nahnu ve la abauna ve la harramna min dunihî min şey’ kezalike fealellezîne min kablihim fe hel aler rusuli illel belağul mubîn
36. Ve le kad beasna fî kulli ummetir rasulen enî’budullahe vectenibut tağut fe minhum men hedellahu ve minhum men hakkat aleyhid dalaleh fe sîru fil erdî fenzuru keyfe kane akîbetul mukezzibîn
37. İn tahrîs ala hudahum fe innellahe la yehdî mey yudîllu ve ma lehum min nasîrîn
38. Ve aksemu billahi cehde eymanihim la yeb’asullahu mey yemut bela va’den aleyhi hakkav ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun
39. Li yubeyyine lehumullezî yahtelifune fîhi ve li ya’lemellezîne keferu ennehum kanu kazibîn
40. İnnema kavluna li şey’in iza eradnahu en nekule lehu kun fe yekun
41. Vellezîne haceru fillahi mim ba’di ma zulimu le nubevviennehum fid dunya haseneh ve le ecrul ahîrati ekber lev kanu ya’lemun
42. Ellezîne saberu ve ala rabbihim yetevekkelun
43. Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhîy ileyhim fes’elu ehlez zikri in kuntum la ta’lemun
44. Bil beyyinati vez zubur ve enzelna ileykez zikra li tubeyyine linnasi ma nuzzile ileyhim ve leallehum yetefekkerun
45. E fe eminellezîne mekerus seyyiati ey yahsifellahu bihimul erda ev ye’tiyehumul azabu min haysu la yaş’urun
46. Ev ye’huzehum fî tekallubihim fe ma hum bi mu’cizîn
47. Ev ye’huzehum ala tehavvuf fe inne rabbekum le raufur rahîym
48. E ve lem yerav ila ma halekallahu min şey’iy yetefeyyeu zîlaluhu anil yemîni veş şemaili succedel lillahi ve hum dahîrun
49. Ve lillahi yescudu ma fis semavati ve ma fil erdî min dabbetiv vel melaiketue hum la yestekbirun
50. Yehafune rabbehum min fevkîhim ve yef’alune ma yu’merun
51. Ve kalellahu la tettehîzu ilaheynisneyn innema huve ilahuv vahîd fe iyyaye ferhebun
52. Ve lehu ma fis semavati vel erdî ve lehud dînu vasîba e fe ğayrallahi tettekun
53. Ve ma bukum min nî’metin fe minellahi summe iza messekumud durru fe ileyhi tec’erun
54. Summe iza keşefed durra ankum iza ferîkum minkum bi rabbihim yuşrikun (49.ayet secde ayetedir.)
55. Li yekfuru bima ateynahum fe temetteu fe sevfe ta’lemun
56. Ve yec’alune li ma la ya7lemune nasîybem mimma razaknahum tellahi le tus’elunne amma kuntum tefterun
57. Ve yec’alune lillahil benati subhanehu ve lehum ma yeştehun
58. Ve iza buşşira ehaduhum bil unsa zalle vechuhu musveddev ve huve kezîym
59. Yetevara minel kavmi min sui ma buşşira bih e yumsikuhu ala hunin em yedussuhu fit turab e la sae ma yahkumun
60. Lillezîne la yu’minine bel ahîrate meselus sev’ ve lillahil meselul a’la ve huvel azîzul hakîm
61. Ve lev yuahîzullahun nase bi zulmihim ma terake aleyha min dabbetiv ve lakiy yuehhîruhum ila ecelim musemma fe iza cae eceluhum la yeste’hîrune saatev ve la yestakdimun
62. Ve yec’alune lillahi ma yekrahune ve tesîfu elsinetuhumul kezibe enne lehumul husna la cerame enne lehumun nara ve ennehum mufratun
63. Tellahi le kad erselna ila umemim min kablike fe zeyyene lehumuş şeytanu a’malehum fe huve veliyyuhumul yevme ve lehum azabun elîm
64. Ve ma enzelna aleykel kitabe illa li tubeyyine lehumullezîhtelefu fîhi ve hudev ve rahmetel li kavmiy yu’mininun
65. Vallahu enzele mines semai maen fe ahya bihil erda ba’de mevtiha inne fî zalike le ayatel li kavmiy yesmeun
66. Ve inne lekum fil en’ami le îbrah nuskîykum mimma fî butunihî mim beyni fersiv ve demil lebenen halisan saiğal liş şaribîn
67. Ve min semaratin nehîyli vel a’nabi tettehîzune minhu sekerav ve rizkan hasena inne fî zalike le ayetel li kavmiy ya’kîlun
68. Ve evha rabbuke ilen nahli enittehîzî minel cibali buyutev ve mineş şeceri ve mimma ya’rişun
69. Summe kulî min kulles semarati feslukî subule rabbiki zulula yahrucu mim butuniha şerabum muhtelifun elvanuhu fîhi şifaul linnas inne fî zalike le ayatel li kavmiy yetefekkerun
70. Vallahu halekakum summe yeteveffakum ve minkum mey yuraddu ila erzelil umuri li keyla ya’leme ba’de îlmin şey’a innellahe alîmun kadîr
71. Vallahu faddale ba’dakum ala ba’dîn fir rîzk femellezîne fuddîlu bi raddî rizkîhim ala ma meleket eymanuhum fe hum fîhi seva’ ife bi nî’metillahi yechadun
72. Vallahu ceale lekum min enfusikum ezvacev ve ceale lekum min ezvacikum benîne ve hafedetev ve razekakum minet tayyibat e fe bil batîli yu’minune ve bi nî’metillahi hum yekfurun
73. Ve ya’budune min dunillahi ma la yemliku lehum rizskam mines semavati vel erdî şey’ev ve la yestetîy’un
74. Fe la tadribu lillahil emsal innellahe ya’lemu ve entum la ta’lemun
75. Darabellahu meselen abdem memlukel la yakdiru ala şey’iv ve mer razaknahu minna zirkan hasenen fe huve yunfiku minhu sirrav ve cehra hel yestevun elhamdu lillah bel ekseruhum la ya’lemun
76. Ve darabellahu meseler raculeyni ehaduhuma ebkemu la yakdiru ala şey’iv ve huve kellun ala mevlahu eynema yuveccihhu la ye’ti bi hayr hel yestevî huve ve mey ye’muru bil adli ve huve ala sîratîm mustekîym
77. Ve lillahi ğaybus semavati vel ard ve ma emrus saati illa ke lemhîl besari ev huve akrab innellahe ala kulli şey’in kadîr
78. Vallahu ahracekum mim butuni ummehatikum la ta’lemune şey’ev ve ceale lekumus sem’a vel ebsara vel ef’idete leallekum teşkurun
79. E lem yerav ilet tayri musehharatin fî cevvis sema’ ma yumsikuhunne illellah inne fî zalike le ayatil li kavmiy yu’minun
80. Vallahu ceale lekum min culudil en’ami buyuten testehîffuneha yevme za’nikum ve yevme ikametikum ve min asvafiha ve evbariha ve eş’ariha esasev ve metaan ila hîyn
81. Vallahu ceale lekum mimma haleka zîlalev ve ceale lekum minel cibali eknanev ve ceale lekum serabiyle tekîykumul harra ve serabiyle tekîykum be’sekum kezalike yutimmu nî’metehu aleykum leallekum tuslimun
82. Fe in tevellev fe innemu aleykel belağul mubîn
83. Ya’rifune nî’metellahi summe yunkiruneha ve ekseruhumul kafirun
84. Ve yevme neb’asu min kulli ummetin şehîden summe la yu’zenu lillezîne keferu ve la hum yusta’tebun
85. Ve iza raellezîne zalemul azabe fe la yuhaffefu anhum ve la hum yunzarun
86. Ve iza raellezîne eşraku şurakaehum kalu rabbena haulai şurakaunellezîne kunna ned’u min dunik fe elkav ileyhimul kavle innekum le kazibun
87. Ve elkav ilellahi yevmeizinis seleme ve dalle anhum ma kanu yefterun
88. Ellezîne keferu ve saddu an sebîlillahi zidnahum azaben fevkal azabi bima kanu yufsidun
89. Ve yevme neb’azu fî kulli ummetin şehîden ala haula’ ve nezzelna aleykel kitabe tibyanel likulli şey’iv ve hudev ve rahmetev ve buşra lil muslimîn
90. İnnellahe ye’muru bil adli vel îhsani ve îtai zil kurba ve yenha anil fahşai vel munkeri vel bağy yeîzukum leallekum tezekkerun
91. Ve evfu bi ahdillahi iza ahettum ve la tenkudul eymane ba’de tevkîdiha ve kad cealtumullahe aleykum kefîla innellahe ya’lemu ma tef’alun
92. Ve la tekunu kelletî nekadat ğazleha mim ba’di kuvvetin enkasa tettehîzune eymanekum dehalem beynekum en tekune ummetun hiye erba min ummeh innema yeblukumullahu bih ve le yubeyyinenne lekum yevmel kîyameti ma kuntum fîhi tahtelifun
93. Ve lev şaellahu le ceallekum ummetev vahîdetev ve lakiy yudîllu mey yeşau ve yehdoî mey yeşa’ ve le tus’elunne amma kuntum ta’melun
94. Ve la tettehîzu eymanekum dehalem beynekum fe tezille kademum ba’de subutiha ve tezukus sue bima sadedtum an sebîlillah ve lekum azabum azîym
95. Ve la teşteru bi ahdillahi semenen kalîla innema îndellahi huve hayrul lekum in kuntum ta’lemun
96. Ma îndekum yenfedu ve ma îndellahi bak ve le necziyennellezîne saberu ecrahum bi ahseni ma kanu ya’melun
97. Men amile saliham min zekerin ev unsa ve huve mu’minun fe le nuhyiyennehu hayaten tayyibeh ve la necziyennehum ecrahum bi ahseni ma kanu ya’melun
98. Fe iza kara’tel kur’ane festeîz billahi mineş şeytanir racîm
99. İnnehu leyse lehu sultanun alellezîne amenu ve ala rabbihim yetevekkelun
100. İnnema sultanuhu alellezîne yetevellevnehu vellezîne hum bihî muşrikun
101. Ve iza beddelna ayetem mekane ayetiv vallahu a’lemu bima yunezzilu kalu innema ente mufter bel ekseruhum la ya’lemun
102. Kul nezzelehu ruhul kudusi mir rabbike bil hakkî li yusebbitellezîne amenu ve hudev ve buşra lil muslimîn
103. Ve le kad na’lemu ennehum yekulune innema yuallimuhu beşar lisanullezî yulhîdune ileyhi a’cemiyyuv ve haza lisanun arabiyyum mubîn
104. İnnellezîne la yu’minune bi ayatillahi la yehdîhimullahu ve lehum azabun elîm
105. İnnema yefteril kezibellezîne la yu’minune bi ayatillah ve ulaike humul kazibun
106. Men kefera billahi mim ba’di îmanihî illa men ukrihe ve kalbuhu mutmeinum bil îmani ve lakim men şeraha bil kufri sadran fe aleyhim ğadabum minellah ve lehum azabun azîym
107. Zalike bi ennehumustehabbul hayated dunya alel ahîratu ve ennellahe la yehdil kavmel kafirîn
108. ulaikellezîne tabeallahu ala kulubihim ve sem’îhim ve ebsarihim ve ulaike humul ğafilun
109. La cerame ennehum fil ahîrati humul hasirun
110. Summe inne rabbeke lillezîne haceru mim ba’di ma futinu summe cahedu ve saberu inne rabbeke mim ba’diha le ğafurur rahîym
111. Yevme te’tî kullu nefsin tucadilu an nefsiha ve tuveffa kullu nefsim ma amilet ve hum la yuzlemun
112. Ve darabellahu meselen karyeten kanet aminetem mutmeinnetey ye’tîha rizkuha rağadem min kulli mekanin fe keferat bi en’umillahi fe ezakahallahu libasel cuî vel havfi bima kanu yasneun
113. Ve le kad caehum rasulum minhum fe kezzebuhu fe ehazehumul azabu ve hum zalimun
114. Fe kulu mimma razekakumullahu halalen tayyibev veşkuru nî’metellahi in kuntum iyyahu ta’budun
115. İnnema harrama aleykumul meytete ved deme ve lahmel hînzîri ve ma uhille li ğayrillahi bih fe menidturra ğayra bağîv ve la adin fe innellahe ğafurur rahîym
116. Ve la tekulu lima tesîfu elsinetukumul kezibe haza halaluv ve haza haramul li tefteru alellahil kezib innellezîne yefterune alellahil kezibe la yuflihun
117. Metaun kalîluv ve lehum azabun elîm
118. Ve alellezîne hadu harramna ma kasasna aleyke min kabl ve ma zalemnahum ve lakin kanu enfusehum yazlimun
119. Summe inne rabbeke lillezîne amilus sue bi cehaletin summe tabu mim ba’di zalike ve aslehu inne rabbeke mim ba’diha le ğafurur rahîym
120. İnne ibrahîme kane ummeten kanitel lillahi hanîfa ve lem yeku minel muşrikîn
121. Şakiral li en’umih ictebahu ve hedahu ila sîratîm mustekîym
122. Ve ateynahu fid dunya haseneh ve innehu fil ahîrati le mines salihîyn
123. Summe evhayna ileyke enittebî’ millete ibrahîme hanîfa ve ma kane minel muşrikîn
124. İnnema cuîles sebtu alellezînahtelefu fîh ve inne rabbeke le yahkumu beynehum yevmel kîyameti fîma kanu fîhi yahtelifun
125. ud’u ila sebîli rabbike bil hîkmeti vel mev’îzatil haseneti ve cadilhum billetî hiye ahsen inne rabbeke huve a’lemu bi men dalle an sebîlihî ve huve a’lemu bil muhtedîn
126. Ve in akabtum fe akîbu bi misli ma ukîbtum bih ve lein sabertum le huve hayrul lissabirîn
127. Vasbir ve ma sabruke illa billahi ve la tahzen aleyhim ve la teku fî daykîm mimma yemkurum
128. İnnellahe meallezînettekav vellezîne hum muhsinun
Nahl Suresinin Arapça Yazılışı
Nahl Suresi Arapça, yazılışı şu şekildedir;
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
َتٰٓى اَمْرُ اللّٰهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿1﴾ يُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ اَمْرِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اَنْ اَنْذِرُٓوا اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاتَّقُونِ ﴿2﴾ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۜ تَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿3﴾ خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ ﴿4﴾ وَالْاَنْعَامَ خَلَقَهَاۚ لَكُمْ ف۪يهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۖ ﴿5﴾ وَلَكُمْ ف۪يهَا جَمَالٌ ح۪ينَ تُر۪يحُونَ وَح۪ينَ تَسْرَحُونَۖ ﴿6﴾ َتَحْمِلُ اَثْقَالَكُمْ اِلٰى بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغ۪يهِ اِلَّا بِشِقِّ الْاَنْفُسِۜ اِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ ﴿7﴾ وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَم۪يرَ لِتَرْكَبُوهَا وَز۪ينَةًۜ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ ﴿8﴾ وَعَلَى اللّٰهِ قَصْدُ السَّب۪يلِ وَمِنْهَا جَٓائِرٌۜ وَلَوْ شَٓاءَ لَهَدٰيكُمْ اَجْمَع۪ينَ۟ ﴿9﴾ هُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ ﴿10﴾ يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿11﴾ وَسَخَّرَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَۙ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَۙ ﴿12﴾ وَمَا ذَرَاَ لَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُخْتَلِفًا اَلْوَانُهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ ﴿13﴾ وَهُوَ الَّذ۪ي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَاۚ وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ ف۪يهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿14﴾ وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَاَنْهَارًا وَسُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۙ ﴿15﴾ وَعَلَامَاتٍۜ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ ﴿16﴾ اَفَمَنْ يَخْلُقُ كَمَنْ لَا يَخْلُقُۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ ﴿17﴾ وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللّٰهِ لَا تُحْصُوهَاۜ اِنَّ اللّٰهَ لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿18﴾ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ ﴿19﴾ وَالَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْـًٔا وَهُمْ يُخْلَقُونَۜ ﴿20﴾ اَمْوَاتٌ غَيْرُ اَحْيَٓاءٍۚ وَمَا يَشْعُرُونَۙ اَيَّانَ يُبْعَثُونَ۟ ﴿21﴾ اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ ﴿22﴾ لَا جَرَمَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِر۪ينَ ﴿23﴾ وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۙ قَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۙ ﴿24﴾ لِيَحْمِلُٓوا اَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيٰمَةِۙ وَمِنْ اَوْزَارِ الَّذ۪ينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَزِرُونَ۟ ﴿25﴾ قَدْ مَكَرَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتَى اللّٰهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ ﴿26﴾ ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يُخْز۪يهِمْ وَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَٓاءِيَ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تُشَٓاقُّونَ ف۪يهِمْۜ قَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ اِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّٓوءَ عَلَى الْكَافِر۪ينَۙ ﴿27﴾ اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْۖ فَاَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُٓوءٍۜ بَلٰٓى اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿28﴾ فَادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ ﴿29﴾ وَق۪يلَ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْا مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۜ قَالُوا خَيْرًاۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَلَدَارُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌۜ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّق۪ينَۙ ﴿30﴾ جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ لَهُمْ ف۪يهَا مَا يَشَٓاؤُ۫نَۜ كَذٰلِكَ يَجْزِي اللّٰهُ الْمُتَّق۪ينَۙ ﴿31﴾ اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿32﴾ هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّٓا اَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ يَأْتِيَ اَمْرُ رَبِّكَۜ كَذٰلِكَ فَعَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿33﴾ فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟ ﴿34﴾ وَقَالَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا لَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَا عَبَدْنَا مِنْ دُونِه۪ مِنْ شَيْءٍ نَحْنُ وَلَٓا اٰبَٓاؤُ۬نَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ دُونِه۪ مِنْ شَيْءٍۜ كَذٰلِكَ فَعَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۚ فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ ﴿35﴾ وَلَقَدْ بَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ رَسُولًا اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَۚ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللّٰهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُۜ فَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ ﴿36﴾ اِنْ تَحْرِصْ عَلٰى هُدٰيهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ يُضِلُّ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ ﴿37﴾ وَاَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ لَا يَبْعَثُ اللّٰهُ مَنْ يَمُوتُۜ بَلٰى وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۙ ﴿38﴾ لِيُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذ۪ي يَخْتَلِفُونَ ف۪يهِ وَلِيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّهُمْ كَانُوا كَاذِب۪ينَ ﴿39﴾ اِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ اِذَٓا اَرَدْنَاهُ اَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ۟ ﴿40﴾ وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا فِي اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَلَاَجْرُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَۙ ﴿41﴾ اَلَّذ۪ينَ صَبَرُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ﴿42﴾ َمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ اِلَّا رِجَالًا نُوح۪ٓي اِلَيْهِمْ فَسْـَٔلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَۙ ﴿43﴾ بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِۜ وَاَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ ﴿44﴾ اَفَاَمِنَ الَّذ۪ينَ مَكَرُوا السَّيِّـَٔاتِ اَنْ يَخْسِفَ اللّٰهُ بِهِمُ الْاَرْضَ اَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَۙ ﴿45﴾ اَوْ يَأْخُذَهُمْ ف۪ي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَۙ ﴿46﴾ اَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلٰى تَخَوُّفٍۜ فَاِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ ﴿47﴾ اَوَلَمْ يَرَوْا اِلٰى مَا خَلَقَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّؤُ۬ا ظِلَالُهُ عَنِ الْيَم۪ينِ وَالشَّمَٓائِلِ سُجَّدًا لِلّٰهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ ﴿48﴾ وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ مِنْ دَٓابَّةٍ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ ﴿49﴾ يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟ ﴿50﴾ وَقَالَ اللّٰهُ لَا تَتَّخِذُٓوا اِلٰهَيْنِ اثْنَيْنِۚ اِنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَاِيَّايَ فَارْهَبُونِ ﴿51﴾ وَلَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَهُ الدّ۪ينُ وَاصِبًاۜ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَتَّقُونَ ﴿52﴾ وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ ثُمَّ اِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَاِلَيْهِ تَجْـَٔرُونَۚ ﴿53﴾ ثُمَّ اِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ ﴿54﴾ لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿55﴾ وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَص۪يبًا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْۜ تَاللّٰهِ لَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَفْتَرُونَ ﴿56﴾ وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُۙ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ ﴿57﴾ وَاِذَا بُشِّرَ اَحَدُهُمْ بِالْاُنْثٰى ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظ۪يمٌۚ ﴿58﴾ يَتَوَارٰى مِنَ الْقَوْمِ مِنْ سُٓوءِ مَا بُشِّرَ بِه۪ۜ اَيُمْسِكُهُ عَلٰى هُونٍ اَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَحْكُمُونَ ﴿59﴾ لِلَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِۚ وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰىۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟ ﴿60﴾ وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّٰهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِمْ مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَٓابَّةٍ وَلٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ ﴿61﴾ وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰىۜ لَا جَرَمَ اَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ ﴿62﴾ تَاللّٰهِ لَقَدْ اَرْسَلْنَٓا اِلٰٓى اُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ الْيَوْمَ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿63﴾ وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ اِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا ف۪يهِۙ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿64﴾ وَاللّٰهُ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ۟ ﴿65﴾ وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي بُطُونِه۪ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَنًا خَالِصًا سَٓائِغًا لِلشَّارِب۪ينَ ﴿66﴾ وَمِنْ ثَمَرَاتِ النَّخ۪يلِ وَالْاَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَرًا وَرِزْقًا حَسَنًاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ ﴿67﴾ وَاَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ اَنِ اتَّخِذ۪ي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَۙ ﴿68﴾ ثُمَّ كُل۪ي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُك۪ي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًاۜ يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ ف۪يهِ شِفَٓاءٌ لِلنَّاسِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿69﴾ وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفّٰيكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلٰٓى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْـًٔاۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ قَد۪يرٌ۟ ﴿70﴾ وَاللّٰهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلٰى بَعْضٍ فِي الرِّزْقِۚ فَمَا الَّذ۪ينَ فُضِّلُوا بِرَٓادّ۪ي رِزْقِهِمْ عَلٰى مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَهُمْ ف۪يهِ سَوَٓاءٌۜ اَفَبِنِعْمَةِ اللّٰهِ يَجْحَدُونَ ﴿71﴾ وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ بَن۪ينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللّٰهِ هُمْ يَكْفُرُونَۙ ﴿72﴾ َيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقًا مِنَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ شَيْـًٔا وَلَا يَسْتَط۪يعُونَۚ ﴿73﴾ فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿74﴾ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا عَبْدًا مَمْلُوكًا لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَمَنْ رَزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقًا حَسَنًا فَهُوَ يُنْفِقُ مِنْهُ سِرًّا وَجَهْرًاۜ هَلْ يَسْتَوُ۫نَۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿75﴾ وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا رَجُلَيْنِ اَحَدُهُمَٓا اَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَهُوَ كَلٌّ عَلٰى مَوْلٰيهُۙ اَيْنَمَا يُوَجِّهْهُ لَا يَأْتِ بِخَيْرٍۜ هَلْ يَسْتَو۪ي هُوَۙ وَمَنْ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِۙ وَهُوَ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ۟ ﴿76﴾ وَلِلّٰهِ غَيْبُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَٓا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ اَوْ هُوَ اَقْرَبُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿77﴾ وَاللّٰهُ اَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْـًٔاۙ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿78﴾ اَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ ف۪ي جَوِّ السَّمَٓاءِۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا اللّٰهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿79﴾ وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ جُلُودِ الْاَنْعَامِ بُيُوتًا تَسْتَخِفُّونَهَا يَوْمَ ظَعْنِكُمْ وَيَوْمَ اِقَامَتِكُمْۙ وَمِنْ اَصْوَافِهَا وَاَوْبَارِهَا وَاَشْعَارِهَٓا اَثَاثًا وَمَتَاعًا اِلٰى ح۪ينٍ ﴿80﴾ وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ اَكْنَانًا وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَاب۪يلَ تَق۪يكُمُ الْحَرَّ وَسَرَاب۪يلَ تَق۪يكُمْ بَأْسَكُمْۜ كَذٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ ﴿81﴾ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ ﴿82﴾ يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللّٰهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَاَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ۟ ﴿83﴾ وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يدًا ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ ﴿84﴾ وَاِذَا رَاَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا الْعَذَابَ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ ﴿85﴾ وَاِذَا رَاَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا شُرَكَٓاءَهُمْ قَالُوا رَبَّنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُرَكَٓاؤُ۬نَا الَّذ۪ينَ كُنَّا نَدْعُوا مِنْ دُونِكَۚ فَاَلْقَوْا اِلَيْهِمُ الْقَوْلَ اِنَّكُمْ لَكَاذِبُونَۚ ﴿86﴾ وَاَلْقَوْا اِلَى اللّٰهِ يَوْمَئِذٍۨ السَّلَمَ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ ﴿87﴾ اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ ﴿88﴾ وَيَوْمَ نَبْعَثُ ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يدًا عَلَيْهِمْ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَه۪يدًا عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ۟ ﴿89﴾ اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ ﴿90﴾ وَاَوْفُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ اِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْاَيْمَانَ بَعْدَ تَوْك۪يدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللّٰهَ عَلَيْكُمْ كَف۪يلًاۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ ﴿91﴾ وَلَا تَكُونُوا كَالَّت۪ي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ اَنْكَاثًاۜ تَتَّخِذُونَ اَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ اَنْ تَكُونَ اُمَّةٌ هِيَ اَرْبٰى مِنْ اُمَّةٍۜ اِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللّٰهُ بِه۪ۜ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿92﴾ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَلَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿93﴾ وَلَا تَتَّخِذُٓوا اَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّٓوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ ﴿94﴾ وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ ثَمَنًا قَل۪يلًاۜ اِنَّمَا عِنْدَ اللّٰهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿95﴾ مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ بَاقٍۜ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذ۪ينَ صَبَرُٓوا اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿96﴾ مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيٰوةً طَيِّبَةًۚ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿97﴾ فَاِذَا قَرَأْتَ الْقُرْاٰنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ ﴿98﴾ اِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ﴿99﴾ اِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِه۪ مُشْرِكُونَ۟ ﴿100﴾ وَاِذَا بَدَّلْنَٓا اٰيَةً مَكَانَ اٰيَةٍۙ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُٓوا اِنَّمَٓا اَنْتَ مُفْتَرٍۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿101﴾ قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ ﴿102﴾ وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّهُمْ يَقُولُونَ اِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌۜ لِسَانُ الَّذ۪ي يُلْحِدُونَ اِلَيْهِ اَعْجَمِيٌّ وَهٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُب۪ينٌ ﴿103﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۙ لَا يَهْد۪يهِمُ اللّٰهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿104﴾ اِنَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَاذِبُونَ ﴿105﴾ مَنْ كَفَرَ بِاللّٰهِ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِه۪ٓ اِلَّا مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْا۪يمَانِ وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ ﴿106﴾ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ ﴿107﴾ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ طَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ ﴿108﴾ لَا جَرَمَ اَنَّهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴿109﴾ ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ ﴿110﴾ يَوْمَ تَأْت۪ي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا وَتُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿111﴾ وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ اٰمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْت۪يهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِاَنْعُمِ اللّٰهِ فَاَذَاقَهَا اللّٰهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ ﴿112﴾ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ ﴿113﴾ فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالًا طَيِّبًاۖ وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُونَ ﴿114﴾ اِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿115﴾ وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هٰذَا حَلَالٌ وَهٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَۜ ﴿116﴾ مَتَاعٌ قَل۪يلٌۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿117﴾ وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُۚ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿118﴾ ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ ﴿119﴾ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ كَانَ اُمَّةً قَانِتًا لِلّٰهِ حَن۪يفًاۜ وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ ﴿120﴾ شَاكِرًا لِاَنْعُمِهِۜ اِجْتَبٰيهُ وَهَدٰيهُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ ﴿121﴾ وَاٰتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ ﴿122﴾ ثُمَّ اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ اَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ ﴿123﴾ اِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿124﴾ اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ ﴿125﴾ وَاِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِه۪ۜ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِر۪ينَ ﴿126﴾ وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ اِلَّا بِاللّٰهِ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ ف۪ي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ ﴿127﴾ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ ﴿128﴾
Nahl Suresinin Türkçe Anlamı
Nahl Suresinin Türkçe Anlamı, şöyledir:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
1. ayet: Allah’ın emri geldi, artık onda acele etmeyin. O (Allah), şirk koştukları şeylerden münezzeh ve Yücedir.
2. ayet: Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka İlah yoktur, şu halde Benden korkup-sakının, diye uyarın.”
3. ayet: Gökleri ve yeri hak ile yarattı: O, şirk koştukları şeylerden Yücedir.
4. ayet: İnsanı bir damla sudan yarattı, buna rağmen o, apaçık bir düşmandır.
5. ayet: Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz.
6. ayet: Akşamları getirir, sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır.
7. ayet: Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir.
8. ayet: Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır?
9. ayet: Yolu doğrultmak Allah’a aittir, kimi (yollar) ise eğridir. Eğer o dileseydi, sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi.
10. ayet: Sizin için gökten su indiren O’dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız.
11. ayet: Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır.
12. ayet: Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O’nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.
13. ayet: Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır.
14. ayet: Denizi de sizin emrinize veren O’dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O’nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.
15. ayet: Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz.
16. ayet: Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler.
17. ayet: Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?
18. ayet: Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
19. ayet: Allah, saklı tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı bilir.
20. ayet: Allah’tan başka yakardıkları hiçbir şeyi yaratamazlar, üstelik onlar yaratılıp durmaktadırlar.
21. ayet: Ölüdürler, diri değildirler; ne zaman dirileceklerinin şuuruna varamazlar.
22. ayet: Sizin İlahınız tek bir İlah’tır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır.
23. ayet: Şüphesiz Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O, müstekbirleri sevmez.
24. ayet: Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” dendiğinde, “Eskilerin masalları” dediler.
25. ayet: Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar.
26. ayet: Onlardan öncekiler, hileli-düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azap emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azap onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.
27. ayet: Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: “Haklarında (mü’minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?” Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: “Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir.”
28. ayet: Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir.
29. ayet: Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür.
30. ayet: (Allah’tan) Sakınanlara: “Rabbiniz ne indirdi?” dendiğinde, “Hayır” dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.
31. ayet: Adn Cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir.
32. ayet: Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: “Selam size” derler. “Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin.”
33. ayet: (Küfre sapanlar) Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
34. ayet: Böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey, kendilerini sarıp-kuşatıverdi.
35. ayet: Şirk koşmakta olanlar dediler ki: “Eğer Allah dileseydi, O’nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O’nsuz hiçbir şeyi haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?
36. ayet: Andolsun, Biz her ümmete: “Allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının” (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün.
37. ayet: Sen, onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de, Allah, şüphesiz saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edecek yoktur.
38. ayet: Olanca yeminleriyle: “Öleni Allah diriltmez” diye yemin ettiler. Hayır; bu, O’nun üzerinde hak olan bir vaidtir, ancak insanların çoğu bilmezler.
39. ayet: Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi için (diriltecektir).
40. ayet: Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca “Ol” demekten ibarettir; o da hemen oluverir.
41. ayet: Zulme uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Bilmiş olsalardı.
42. ayet: Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
43. ayet: Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.
44. ayet: (Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur’an’ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.
45. ayet: Artık ‘kötülüğü örgütleyip düzenleyenler’, Allah’ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?
46. ayet: Ya da onlar, dönüp-dolaşmaktalarken, onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar (bu konuda Allah’ı) aciz bırakacak değildirler.
47. ayet: Veya onları bir korku üzerinde yakalayıvermesinden (mi emindirler)? Öyleyse Rabbin, gerçekten şefkatli ve merhamet sahibidir.
48. ayet: Allah’ın herhangi bir şeyden yarattığına bakmıyorlar mı? Onun gölgeleri küçülerek sağdan ve soldan Allah’a secde eder vaziyette döner.
49. ayet: Göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler Allah’a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar.
50. ayet: Üstlerinden (her an bir azap göndermeye kadir olan) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.
51. ayet: Allah dedi ki: “İki İlah edinmeyin: O, ancak tek bir İlah’tır. Öyleyse Benden, yalnızca Benden korkun.”
52. ayet: Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur, itaat-kulluk da (din de) sürekli olarak O’nundur. Böyleyken Allah’tan başkasından mı korkup-sakınıyorsunuz?
53. ayet: Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah’tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O’na yalvarmaktasınız.
54. ayet: Sonra sizden zararı kaldırdığında, sizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşar;
55. ayet: Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. Öyleyse yararlanın, ilerde bileceksiniz.
56. ayet: Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, hiçbir şey bilmeyenlere paylar ayırıyorlar. Andolsun Allah’a karşı düzmekte olduklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.
57. ayet: Ve Allah’a kızlar isnad ediyorlar, (haşa) O Yücedir. Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir.
58. ayet: Onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle-taşarak yüzü simsiyah kesilir.
59. ayet: Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı, yoksa toprağa gömecek mi? Bak, verdikleri hüküm ne kötüdür?
60. ayet: Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır, en Yüce örnekler ise Allah’a aittir. O, güç sahibi olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
61. ayet: Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.
62. ayet: Onlar, Allah’a, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan olarak en güzel olanın ‘kendilerinin olduğunu’ düzmektedir. Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar, (cehennemde) öncülerdir.
63. ayet: Andolsun Allah’a, senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik, fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velisi odur ve onlar için acı bir azap vardır.
64. ayet: Biz kitabı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.
65. ayet: Allah gökten su indirdi, ölümünden sonra yeri onunla diriltti; işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır.
66. ayet: Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır, size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz.
67. ayet: Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır.
68. ayet: Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.
69. ayet: Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.
70. ayet: Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz, Allah bilendir, herşeye güç yetirendir.
71. ayet: Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici değildirler. Şimdi Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar?
72. ayet: Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar?
73. ayet: Allah’ın dışında, kendileri için göklerden ve yerden hiçbir rızka, hiçbir şeye malik olmayan ve buna güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?
74. ayet: Artık Allah’a benzerler aramaya kalkışmayın; çünkü Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
75. ayet: Allah, (Kendisi’ne ortak koştuğunuz ilahlar konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’ındır; fakat onların çoğu bilmezler.
76. ayet: Allah şu örneği verdi: İki kişi; bunlardan birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmez ve herşeyiyle efendisinin üstünde (bir yük), o, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi?
77. ayet: Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. (Kıyamet) Saatin(in) emri de yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır. Şüphesiz, Allah herşeye güç yetirendir.
78. ayet: Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi.
79. ayet: Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah’tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır.
80. ayet: Allah, size evlerinizi (içinde) “güvenlik ve huzur bulacağınız yerler” kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler-döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.
81. ayet: Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.
82. ayet: Fakat onlar yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.
83. ayet: Onlar, Allah’ın nimetini biliyorlar, sonra da inkar ediyorlar; onların çoğu inkar edenlerdir.
84. ayet: Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne inkar edenlere (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne (Allah’tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.
85. ayet: O zulmedenler, azabı gördüklerinde, onlara ne (azap) hafifletilecek, ne süre tanınacak.
86. ayet: O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: “Rabbimiz, Seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır” diyecekler. (Onlar da bunlara:) “Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz” diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.
87. ayet: O gün (artık) Allah’a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) da onlardan çekilip-uzaklaşmıştır.
88. ayet: İnkar edip de Allah’ın yolundan alıkoyanlar; Biz, işledikleri bozgunculuğa karşılık, onlara azap üstüne azap ilave ettik.
89. ayet: Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerine bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Biz Kitab’ı sana, herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.
90. ayet: Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.
91. ayet: Ahidleştiğiniz zaman, Allah’ın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Allah’ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.
92. ayet: Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir diye, yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak, ipini kuvvetle eğirdikten sonra bozup-çözen (kadın) gibi olmayın. Şüphesiz Allah, sizi bununla imtihan etmektedir. Kıyamet günü hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır.
93. ayet: Eğer Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı; ancak dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. Yaptıklarınızdan muhakkak sorumlu tutulacaksınız.
94. ayet: Yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Allah’ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azap da sizin içindir.
95. ayet: Allah’ın ahdini ucuz bir değere karşılık satmayın. Eğer bilirseniz, Allah Katında olan sizin için daha hayırlıdır.
96. ayet: Sizin yanınızda olan tükenir, Allah’ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz.
97. ayet: Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.
98. ayet: Öyleyse Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.
99. ayet: Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur.
100. ayet: Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O’na (Allah’a) ortak koşanlar üzerindedir.
101. ayet: Biz bir ayeti, bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman, -Allah neyi indirdiğini daha iyi bilir.- “Sen yalnızca iftira edicisin” dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
102. ayet: De ki: “İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kur’an’ı) hak olarak Rabbinden Ruhu’l-Kudüs indirmiştir.”
103. ayet: Andolsun ki Biz, onların: “Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir” dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili a’cemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.
104. ayet: Allah’ın ayetlerine inanmayanları Allah hidayete ulaştırmaz ve onlar için acı bir azap vardır.
105. ayet: Yalanı, yalnızca Allah’ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte yalancıların asıl kendileri onlardır.
106. ayet: Kim imanından sonra Allah’a (karşı) inkara sapıp da, -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- inkara göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah’tan bir gazab vardır ve büyük azap onlarındır.
107. ayet: Bu, onların dünya hayatını ahirete göre daha sevimli bulmalarından ve şüphesiz Allah’ın da inkar eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyledir.
108. ayet: Onlar, Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir.
109. ayet: Şüphesiz, onlar ahirette ziyana uğrayanlardır.
110. ayet: Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihad edip, sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.
111. ayet: O gün, herkes kendi nefsi adına mücadele eder ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar zulme uğratılmazlar.
112. ayet: Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı.
113. ayet: Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azap onları yakalayıverdi.
114. ayet: Öyleyse Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O’na kulluk ediyorsanız Allah’ın nimetine şükredin.
115. ayet: O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa, saldırmamak ve sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
116. ayet: Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
117. ayet: (Bu dünyada olup-biten) Pek az bir metadır. Onlara ise acı bir azap vardır.
118. ayet: Yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
119. ayet: Sonra gerçekten Rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bunun ardından tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). Şüphesiz Rabbin bundan sonra bağışlayandır, esirgeyendir.
120. ayet: Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah’a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.
121. ayet: O’nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola iletti.
122. ayet: Ve Biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır.
123. ayet: Sonra sana vahyettik: “Hanif (muvahhid) olan İbrahim’in dinine uy. O, müşriklerden değildi.”
124. ayet: Cumartesi, ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir.
125. ayet: Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.
126. ayet: Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
127. ayet: Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme.
128. ayet: Şüphesiz Allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir.
Nahl Suresinin Fazileti
Nahl Suresi fazileti, Peygamber Efendimiz bu sure ile ilgili şöyle buyurmuştur: ‘’Her kim NahlSuresini okumaya devam ederse, Allah’u Teala ona vermiş olduğu nimetlerden hesaba çekmez, ve vasiyetini en güzel şekilde yazıp vefat etmiş kişiye verilen ecir gibi sevap verilir.’’ (Beyzavi Tefsiri, 1/587) Ayrıca fitne ve fesat gibi kötü fiilerden korunmak için de okunması tavsiye edilmektedir.
Dersten notlar🌸 “Terbiye edilmiş bir uykumuz olmadığı için, terbiye edilmemiş hayatlara sahibiyiz.” “Uyku ölümün kardeşi, uyanma dirilişin kardeşidir.” “Uyku yarı ölüm, ölüm tam uykudur.” İyi uyku için 5 şey gerek: ✓Rahat vicdan ✓Rahat mide: uyku ve yemek arasında en az 3-4 saat koyun. Midenizin 3/1’i boş kalmalı. ✓Rahat zihin: gündüz harama nazar etmiş göz , haram duymuş kulak, o uzuvlar… Gündüz ne ile meşgulsen gece onunla meşgul olursun. ✓Rahat gün ✓Rahat yatak 🌸Çok değil kıvamında uyu ki sıhhatli olasın: 5-8 saat. 8 saatten fazla uyku hastalıktir! 4-5 saatten azıda sıkıntılı. °Bünyenin alıştırılması °Terbiyeye varmak 🌸Az değil kararında uyku ki kuvvetli kalasın! 4 saatten aşağı, terbiyeye tabi tutmadan yapılan uyku, uykuya zulmetmek karara aykırı davranmaktır. Bedenine haksızlık etmiş oluyorsun. 🌸Doğru vakitlerde uyu ki fayda bulasın. Peygamberimiz yatsıdan sonra yatın, fazla dünya kelamı etmeyin, yatsı ile uyku arası çok zaman bırakmayın derdi. Peygamberimiz Yatsıdan önce uyumayı, yatsıdan sonra konuşmayı hoş görmezdi. Havvat b. Cübeyr(ra) şöyle der: “Gündüzün evvelinde uyumak dalgınlık, ortasında uyumak güzellik, sonunda uyumak ise ahmaklıktır.” Sabah namazından 45 dakika sonraya kadar kerahat vakti, o vakitte uyku mekruh. ✓Güneş doğarken sen de doğ hayatın içine yorganın altında olma! ✓İkindiden akşama kadar olan vakit uykuya giderse bitkinlik, dalgınlık, fakirlik sebebidir. ✓Günün ortasında 30-45 dk olan uyku dinçleştirir. 🌸Sürekli değil fasıla vererek uyu ki kalite elde edesin. 🌸Kafana göre değil sünnete göre uyu ki lezzet alasın. Abdestli uyu, sağ tarafına uyu, kıbleye ayağına uzatıp uyuma, sağ elini sağ yanağına koy, dizlerine kendine çek , Felak İhlas Nas okuyup bütün vücudunu sıvazla. Ayetel Kürsi oku. Son tespihat 33 kere 3 tesbihat. Ölümün kardeşidir uyku, kalkıp kalkmamak var. Gün muhasebesi yapacaksın ve öyle uyuyacaksın. Yüz üstü yatmak Allah’ın sevmediği bir uyuma şeklidir. Sünnet üzere uyku farklı bir lezzet tattırır. 🌸Unutarak değil hatırlayarak uyu ki uyanabilesin. Sadece alarmı değil , kalbini de kur ey insan! Şeytan uyuyan insanın ense köküne 3 düğüm atar. 1. Düğüm kalkınca çözüldü. 2. Düğüm abdestte 3. Düğüm namazı kılınca çözülür. ✓Böylece neşeli ve huzurlu bir şekilde sabahlar. “İnsanlar uykudadır ancak ölünce uyanırlar.” Hz. Ali “Bütün uyuyanları uyandırmak için bir uyanık yeter.” Ümmetim için en çok şu hususlardan korkuyorum: °Şişmanlık °Uykuya düşkünlük °Tembellik °İman zayıflığı 60 yıllık insan ömründe eğer günde 8 saat uyursa 16 yıl ömür uykuda geçiriyor… Zaten ilk 10 yıl çocukluk… Geriye 34 yıl kalıyor. Eğer bunu 5 saate indirirsek 10 yıl uykuda geçiyor. 6 yıl kârdayız… Malcom X dava adamı araştır! Herkes gitse sen kalsan müslüman sağına soluna bakmadan Mümince yaşamak zorundadır! Bizim kitlelerle işimiz yok, kendimize bakıyoruz. Uyanacağız ki uyanalım! 🍃Güncelleme: Bu programı izlediğimden beri ara ara tökezlemeler yaşasam da uykum o kadar düzene girdi ki… Etrafımdakiler de bu duruma çok şaşkın. Uykuya fazlasıyla düşkün bir insan olan ben 5 6 saatlik uykuyla çok dinç bir şekilde hayatımı düzene sokabiliyorum ve günümü o kadar bereketlendirdi ki… 🙂 Bu notu buraya kadar okuyan biricik kardeşlerim sizde benim gibiyseniz inanın bana sabahın tadını, verimini alınca asla o vakitlerde uyumak istemeyeceksiniz. 🙂
Huzurkapisi inanç benim akrabam olur o na burdan selamlar
Annem böyle olsaydı başka bir şey istemezdim heralde