Kamer Suresi, ‘ay’ anlamına gelen ‘Kamer’ ifadesinden ismini almıştır. Sure içerisinde ayın yarılışı anlatıldığından dolayı Kamer Suresi denilmiştir. Kur’an-ı Kerim’in 54. Suresi olup 55 ayetten oluşmaktadır. Mekke’de indirilmiştir.
Peygamberimizin Mekkelilere gösterdiği mucizesi ‘’Şa’kul Kamer’’ olayı anlatılmaktadır. Bu olaya şahit olan müşriklerin ‘bu eskiden beri devam edegelen bir büyüdür’ dedikleri ve inanmamakta ısrar ettikleri belirtilmiştir. Yüce Allah’ın insanlara rehber olsun diye gönderdiği peygamberlerin inanmayanlara mucizeler göstermesine rağmen onların İslamı kabul etmedikleri, bu mucizelerden birisinin de Kur’an-ı Kerim olduğu bildirilmiştir. Helak edilen Ad kavminden de bahsedilen Kamer Suresi’nde, Hz. Hud’un, Ad kavmine doğru yolu göstersin diye Allah tarafından gönderildiği, ancak onların bunu inkar ederek soğuk ve şiddetli bir rüzgar ile helak oldukları bildirilir.
Kamer Suresinin Okunuşu
Kamer suresinin okunuşu şöyledir;
Bismillahirrahmanirrahim.
1. Ikterabetis saatu venşakkal kamer
2. Ve iyyerav ayetey yu’ridu ve yekulu sıhrun mustemir.
3. Ve kezzebu vettebeu ehvaehum ve kullu emrin mustekirr
4. Ve le kad caehum minel embai ma fihi muzdecer
5. Hıkmetum baliğatun fema tuğnin nuzur
6. Fe tevelle anhum yevme yed’ud daı ila şey’in nukur
7. Huşşean ebsarıhum yahrucune minel ecdasi keennehum ceradum munteşir
8. Muhtıyne iled a’ yekulul kafirune haza yevmun azir
9. Kezzebet kablehum kavmu nuhın fekezzebu abdena ve kalu mecnunuv vezducir
10. Fe dea rabbehu enni mağlubun fentesır
11. Fe fetahna ebvabes semai bimaim munhemir
12. Ve feccernel erda uyunen feltekal mau ala emrin kad kudir
13. Ve hamelnahu ala zati elvahıv ve dusur
14. Tecri bi a’yunina cezael li men kane kufir
15. Ve le kad teraknaha ayeten fe hel mim muddekir
16. Fe keyfe kane azabi ve nuzur
17. Ve le kad yessernal kur’ane liz zikri fe hel mim muddekir
18. Kezzebet adun fe keyfe kane azabi ve nuzur
19. İnna erselna aleyhim rihan sarsaran fi yevmi nahsim mustemir
20. Zenziun nase ke ennehum a’cazu nahlim munkaır
21. Fe keyfe kane azabi ve nuzur
22. Ve le kad yessernel kur’ane liz zikri fe hel mim muddekir
23. Kezzebet semudu bin nuzur
24. Fe kalu ebeşeram minna vahıden nettebiuhu inna izel lefi dalaliv ve suur
25. Eulkıyez zikru aleyhi mim beynina bel huve kezzabun eşir
26. Seya’lemune ğadem menil kezzabul eşir
27. İnna murslun nakati fitnetel lehum fertekıbhum vastabir
28. Ve nebbi’hum ennel mae kısmetun beynehum kullu şirbim muhtedar
29. Fe nadev sahıbehum fe teata fe akar
30. Fe keyfe kane azabi ve nuzur
31. İnna erselna aleyhim sayhatev vahıdeten fe kanu ke heşimil muhtezir
32. Ve le kad yessernel kur’ane liz zikri fe hel min muddekir
33. Kezzebet kavmu lutım bin nuzur
34. İnna erselna aleyhim hasıben illa ale lutnecceynahum bi sehar
35. Nı’metem min ındina kezalike neczi men şeker
36. Ve le kad enzerahum batşetena fe temarav bin nuzur
37. Ve le kad raveduhu an dayfihi fe tamesna a’yunehum fe zuku azabi ve nuzur
38. Ve le kad sabbehahum bukraten azabum mustekirr
39. Fe zuku azabi ve nuzur
40. Ve le kad yessernel kur’ane liz zikri fe hel mim muddekir
41. Ve le kad cae ale fir’avnen nuzur
42. Kezzebu bi ayatina kulliha fe ehaznahum ahze azizim muktedir
43. E kuffarukum hayrun min ulaikum em lekum beraetun fiz zubur
44. Em yekulune nahnu cemium muntesır
45. Seyuhzemul cem’u ve yuvelluned dubur
46. Belis saatu mev’ıduhum ves saatu edha ve emerr
47. İnnel mucrimine fi dalaliv ve suur
48. Yevme yushabune fin nari ala vucuhihim zuku messe sekar
49. İnna kulle şey’in halaknahu bi kader
50. Ve ma emruna illa vahıdetun ke lemhım bil besar
51. Ve le kad ehlekna eşyaakum fe hel mim muddekir
52. Ve kullu şey’in fealuhu fiz zubur
53. Ve kullu sağıyriv ve kebirim mustetar
54. İnnel muttekıyne fi cennativ ve neher
55. Fi mak’adi sıdkın ınde melikim muktedir
Kamer Suresinin Arapça Yazılışı
Kamer Suresi Arapça, yazılışı şu şekildedir;
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ ﴿1﴾ وَاِنْ يَرَوْا اٰيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ ﴿2﴾ وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ وَكُلُّ اَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ ﴿3﴾ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنَ الْاَنْبَٓاءِ مَا ف۪يهِ مُزْدَجَرٌۙ ﴿4﴾ حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُۙ ﴿5﴾ فَتَوَلَّ عَنْهُمْۢ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلٰى شَيْءٍ نُكُرٍۙ ﴿6﴾ خُشَّعًا اَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ كَاَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌۙ ﴿7﴾ مُهْطِع۪ينَ اِلَى الدَّاعِۜ يَقُولُ الْكَافِرُونَ هٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ ﴿8﴾ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ ﴿9﴾ فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ ﴿10﴾ فَفَتَحْنَٓا اَبْوَابَ السَّمَٓاءِ بِمَٓاءٍ مُنْهَمِرٍۘ ﴿11﴾ وَفَجَّرْنَا الْاَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَٓاءُ عَلٰٓى اَمْرٍ قَدْ قُدِرَۚ ﴿12﴾ وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍۙ ﴿13﴾ تَجْر۪ي بِاَعْيُنِنَاۚ جَزَٓاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ ﴿14﴾ وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَٓا اٰيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ ﴿15﴾ فَكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ ﴿16﴾ وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ ﴿17﴾ كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ ﴿18﴾ اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحًا صَرْصَرًا ف۪ي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّۙ ﴿19﴾ تَنْزِعُ النَّاسَۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ ﴿20﴾ فَكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ ﴿21﴾ وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟ ﴿22﴾ كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ ﴿23﴾ فَقَالُٓوا اَبَشَرًا مِنَّا وَاحِدًا نَتَّبِعُهُٓۙ اِنَّٓا اِذًا لَف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ ﴿24﴾ ءَاُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ اَشِرٌ ﴿25﴾ سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَنِ الْكَذَّابُ الْاَشِرُ ﴿26﴾ اِنَّا مُرْسِلُوا النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْۘ ﴿27﴾ وَنَبِّئْهُمْ اَنَّ الْمَٓاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْۚ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ ﴿28﴾ فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطٰى فَعَقَرَ ﴿29﴾ فَكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ ﴿30﴾ اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ ﴿31﴾ وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ ﴿32﴾ كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ ﴿33﴾ اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ ﴿34﴾ نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ ﴿35﴾ وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ ﴿36﴾ وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ ﴿37﴾ وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ ﴿38﴾ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ ﴿39﴾ وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟ ﴿40﴾ وَلَقَدْ جَٓاءَ اٰلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُۚ ﴿41﴾ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَز۪يزٍ مُقْتَدِرٍ ﴿42﴾ اَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ اُو۬لٰٓئِكُمْ اَمْ لَكُمْ بَرَٓاءَةٌ فِي الزُّبُرِۚ ﴿43﴾ اَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَم۪يعٌ مُنْتَصِرٌ ﴿44﴾ سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ ﴿45﴾ بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ اَدْهٰى وَاَمَرُّ ﴿46﴾ اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍۢ ﴿47﴾ يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ ﴿48﴾ اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ ﴿49﴾ وَمَٓا اَمْرُنَٓا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ ﴿50﴾ وَلَقَدْ اَهْلَكْنَٓا اَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ ﴿51﴾ وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ ﴿52﴾ وَكُلُّ صَغ۪يرٍ وَكَب۪يرٍ مُسْتَطَرٌ ﴿53﴾ اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍۙ ﴿54﴾ ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ ﴿55
Kamer Suresinin Türkçe Anlamı
Kamer Suresinin Türkçe Anlamı, şöyledir:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
1. ayet: Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.
2. ayet: Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: “(Bu,) Süregelen bir büyüdür” derler.
3. ayet: Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş ‘sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.’
4. ayet: Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
5. ayet: (Ki her biri) Doruğunda-olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.
6. ayet: Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının ‘ne tanınmış, ne görülmüş’ bir şeye çağıracağı gün…
7. ayet: Gözleri ‘zillet ve dehşetten düşmüş olarak’, sanki ‘yayılan’ çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
8. ayet: Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: “Bu, zorlu bir gün.”
9. ayet: Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: “Delidir” dediler. O ‘baskı altına alınıp engellenmişti.’
10. ayet: Sonunda Rabbine dua etti: “Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al.”
11. ayet: Biz de ‘bardaktan boşanırcasına akan’ bir su ile göğün kapılarını açtık.
12. ayet: Yeri de ‘coşkun kaynaklar’ halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.
13. ayet: Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;
14. ayet: Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkar edilmiş-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere.
15. ayet: Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
16. ayet: Şu halde Benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?
17. ayet: Andolsun Biz Kur’an’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
18. ayet: Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
19. ayet: Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine ‘kulakları patlatan bir kasırga’ gönderdik.
20. ayet: İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.
21. ayet: Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
22. ayet: Andolsun Biz Kur’an’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
23. ayet: Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
24. ayet: Dediler ki: “Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz.”
25. ayet: “Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır.”
26. ayet: Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir.
27. ayet: Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret.
28. ayet: “Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun.”
29. ayet: Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp ‘hayvanı ayağından biçip yere devirdi.’
30. ayet: Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
31. ayet: Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.
32. ayet: Andolsun Biz Kur’an’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
33. ayet: Lut kavmi de uyarıları yalanladı.
34. ayet: Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azaptan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık;
35. ayet: Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
36. ayet: Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.
37. ayet: Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. “İşte azabımı ve uyarmamı tadın.”
38. ayet: Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azap yakalayıp-bastırıverdi.
39. ayet: Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.
40. ayet: Andolsun Biz Kur’an’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
41. ayet: Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.0
42. ayet: Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.
43. ayet: Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var?
44. ayet: “Biz, ‘birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan’ bir toplumuz” mu diyorlar?
45. ayet: Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46. ayet: Daha doğrusu onlara va’dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat, ‘kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela’ ve daha acıdır.
47. ayet: Hiç şüphesiz suçlular-günahkarlar, bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler.
48. ayet: Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın” (denecek)
49. ayet: Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık.
50. ayet: Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca ‘bir keredir.’
51. ayet: Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
52. ayet: Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır.
53. ayet: Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır.
54. ayet: Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.
55. ayet: Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar.
Kamer Suresinin Fazileti
Kamer Suresi fazileti, bu sureyi okuyanlara, Alemlere Rahmet olarak gönderilen Efendimiz şöyle bir müjde de bulunmuştur: ‘’Her kim ki günaşırı Kamer Suresini okursa, Allah’u Teala kıyamet gününde onun yüzünü dolunay gibi parlak diriltir.’’(Kadı Beyzavi, Beyzavi Tefsir (Envarut-Tenzil ve Esrarut-Tevil), 2/450) Ayrıca bu sureyi, kötülüklerden korunmak ve zor işleri kolay etmek isteyenlerin de okuması tavsiye edilmektedir.
Ne kadar güzel kişilik büyük bir hazla takip ediyorum,cıncık gibi Adana