Allah’a (c.c) çok çok ibadet eden biri, bir gün haber almış ki yakın bir beldenin halkı bir ağaca -haşa- Allah diye tapıyorlar. Dini duyguları coşarak bu akıl almaz beyinsizliğe müthiş bir şekilde kızmış ve tutulmaz bir öfke ile o beldeye doğru yola çıkmış. Niyeti ağacı kökünden keserek tapan zavallıların sapıklıklarına bir set çekmek.
Adam bu azim ve kararlık için de yol alırken, karşısına şeytan çıkar ve adama şöyle der. “O ağacı kesmekle umduğunu elde edemeyeceksin. Çünkü sen o ağacı kesersen ağaca tapmış olan o belde, o ağacın yerine başka bir ağaca tapar. Sen var git kendi ibadetinle meşgul ol, elin sapıklıklarını düzeltmek için derde girmek senin neyine.” Adam. “Hayır o ağacı mutlaka kesmek lazım.” deyip şeytanı savuşturarak yoluna devam etmek ister.
Fakat şeytan önüne dikilerek ona bir türlü yol vermez. Bunun üzerine adam şeytanın üzerine yürüyerek şeytanı yere serer. Şeytan adamı sözle kandıramadığı gibi kuvvetle de yolundan alıkoyamayacağını anlayınca ona der ki. “Sen gel yine bu işten vazgeç kendi ibadetine devam et, hem Allah o ağacın yıkılmasını dileseydi, bizzat elçi göndererek onu kestirirdi.
Üstelik o ağaca tapanlardan biri olmadığına göre, senin bu mesele ile bu derece alakalanman için hiçbir sebep yok. Sen dünyalık geçimini sıkıntı ile temin edebilen fakir bir kimsesin. Ben her gece yatağının altına iki dinar değerinde altın koyayım da şu işten vazgeç.”
Adam şeytanın bu aldatıcı sözlerine kanarak evine dönmeyi kabul etti. İlk gece yastığının altında hakikaten iki dinarlık para buldu, fakat üçüncü günün ertesi sabah parayı bulamayınca yine öfke ile yola çıkar. Yine o beldeye varacak ve put diye tapılan ağacı kesecekti. Artık hiç bir kuvvet onu yolundan alıkoyamazdı.
Yolda şeytan yine önüne çıkar. Önce adamı eskisi gibi kandırmak ister. Fakat öfkeli adam bir kat daha kızarak yolundan çekilmeyen şeytana saldırır. Fakat hayret; bu defa yere serilen kendisi olur. Kalkınca şeytana sorar. “Geçen sefer seni yere serdiğim halde nasıl oluyor da şimdi sana yeniliyorum?
Şeytan adama şu ibretli cevabı verir. “Geçen günkü öfken sırf Allah rızası içindi o hınçla bana saldırdığın için beni yere seriverdin. Fakat bu gün yastığının altına iki dinar bırakmadım diye bana kızarak yola çıktın. Allah için değil de mal hırsının körüklediği bir öfke ile üzerime saldırınca da işte böyle önümde yere serildin.
Bizlerde niyetlerimizi sırf Allah rızası için yaparsak, ancak şeytan ve nefisi mağlup edebiliriz. Aksi takdir de yoksa mağlup olan biz oluruz.
“Allah’ım niyetlerimizi halis ve kendi rızana muvaffak eyle. Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi: “Allah’ım senden; sevgini, seni sevenlerin sevgisini ve sevgine yaklaştıracak amelin sevgisini nasip etmeni istiyorum.”
Biz de Ya Rabbi Peygamber Efendimiz (s.a.v) senden istediklerini bizlere de nasip etmeni bütün samimiyetimizle istiyoruz. (Amin…!)