al i imran suresi hakkinda bilgi

Al-i İmran Suresi Hakkında Bilgi

Al-i İmran Suresi Suresi; Kur’an-ı Kerim de yer alan en uzun 7 sureden bir tanesidir. 33. Ayetinde geçmekte olan İmran ailesinden adını almıştır. Al-i İmran İmran ailesi anlamındadır. 200 ayetten oluşmaktadır. Temel konu olarak Hz. Meryem, Hz. Zekeriya, Hz. Yahya, Hz. İsa ve Hz. İbrahim’imden örnek alınacak davranışlar yer almaktadır. Surenin verdiği mesaj ise, Allah’tan başka ilah olmadığıdır. Dünya hayatının geçici olduğu ve dünyaya aldanılmaması gerektiği anlatılmaktadır.

Al-i  İmran Suresi Suresinin Okunuşu

Al-i İmran Suresi okunuşu şu şekildedir ;

Bismillahirrahmanirrahim

1. Elif lam mim

2. Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum

3. Nezzele aleykel kitabe bil hakkı müsaddikal lima beyne yedeyhi ve enzelet tevrate vel incıl

4. Min kablü hüdel lin nasi ve enzelel fürkan* innellezıne keferu bi ayatillahi lehüm azabün şedıd* vallahü azızün züntikam

5. İnnellahe la yahfa aleyhi şey’üm fil erdı ve la fis sema’

6. Hüvellezı yüsavviruküm fil erhami keyfe yeşa’* la ilahe illa hüvel azızül hakım

7. Hüvellezı enzele aleykel kitabe minhü ayatüm muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat* fe emmellezıne fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te’vılih* ve ma ya’lemü te’vılehu illellah* ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllüm min ındi rabbina* ve ma yezzekkeru illa ülül elbab

8. Rabbena la tüzığ kulubena ba’de iz hedeytena veheb lena mil ledünke rahmeh* inneke entel vehhab

9. Rabbena inneke camiun nasi li yevmil la raybe fıh* innellahe la yuhlifül mıad

10. İnnellezıne keferu len tuğniye anhüm emvalühüm ve la evladühüm minellahi şey’a* ve ülaike hüm vekudün nar

11. Kede’bi ali fir’avne vellezıne min kablihim* kezzebu bi ayatina fe ehazehümüllahü bi zünubihim* vallahü şedıdül ıkab

12. Kul lillezıne keferu setuğlebune ve tuhşerune ila cehennem* ve bi’sel mihad

13. Kad kane leküm ayetün fı fieteynil tekata* fietün tükatilü fı sebılillahi ve uhra kafiratüy yeravnehüm misleyhim ra’yel ayn* vallahü yüeyyidü bi nasrihı mey yeşa’* inne fı zalike le ıbratel li ülil ebsar

14. Züyyine lin nasi hubbüş şehevati minen nisai vel benıne vel kanatıyril mükantarati minez zehebi vel fiddati vel haylil müsevvemeti vel en’ami vel hars* zalike metaul hayatid dünya* vallahü ındehu husnül meab

15. Kul e ünebbiüküm bi hayrim min zaliküm* lillezınettekav ınde rabbihim cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve ezvacüm mütahheratüv ve rıdvanüm minellah* vallahü basıyrum bil ıbad

16. Ellezıne yekulune rabbena innena amenna fağfir lena zünubena vekına azaben nar

17. Essabirıne ves sadikıyne vel kanitıne vel münfikıyne vel müstağfirıne bil eshar

18. Şehıdellahü ennehu la ilahe illa hüve vel melaiketü ve ülül ılmi kaimem bil kıst* la ilahe illa hüvel azızül hakım

19. İnned dıne indellahil islam* ve mahtelefellezıne utül kitabe illa mem ba’di ma caehümül ılmü bağyem beynehüm* ve mey yekfür bi ayatillahi fe innellahe serıul hısab

20. Fe in haccuke fe kul eslemtü vechiye lillahi ve menittebean* ve kul lillezıne utül kitabe vel ümmiyyıne e eslemtüm* fe in eslemu fe kadihtedev* ve in tevellev fe innema aleykel belağ* vallahü besıyrum bil ıbad

21. İnnellezıne yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunen nebiyyıne bi ğayri hakkıv ve yaktülunellezıne ye’mürune bil kıstı minen nasi fe beşşirhüm bi azabin elım

22. Ülaikellezıne habitat a’malühüm fid dünya vel ahırah* e ma lehüm min nasırın

23. E lem tera ilellezıne utu nasıybem minel kitabi yüd’avne ila kitabillahi li yahküme beynehüm sümme yetevella ferıkum minhüm ve hüm mu’ridun

24. Zalike bi ennehüm kalu len temessenen naru illa eyyamem ma’dudat* ve ğarrahüm fı dınihim ma kanu yefterun

25. Fe keyfe iza cema’nahüm li yevmil la raybe fıhi ve vüffiyet küllü nefsim ma kesebet ve hüm la yüzlemun

26. Kulillahümme malikel mülki tü’til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşa’* ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa’* bi yedikel hayr* inneke ala külli şey’in kadır

27. Tulicül leyle fin nehari ve tulicün nehara fil leyl* ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy* ve terzüku men teşaü bi ğayri hısab

28. La yettehızil mü’minunel kafirıne evliyae min dunil mü’minın* ve mey yef’al zalike fe leyse minallahi fı şey’in illa en tetteku minhüm tükah* ve yühazzirukümüllahü nefseh* ve ilellahil masıyr

29. Kul in tuhfu ma fı suduriküm ev tübduhü ya’lemhüllah* ve ya’lemü ma fis semavati ve ma fil ard* vallahü ala külli şey’in kadır

30. Yevme tecidü küllü nefsim ma amilet min hayrim muhdarav ve ma amilet min su’* teveddü lev enne beyneha ve beynehu emedem beıyda* ve yühazzirukümüllahü nefseh* vallahü raufüm bil ıbad

31. Kul in küntüm tühıbbünellahe fettebiunı yuhbibkümüllahü ve yağfir leküm zünubeküm* vallahü ğafurur rahıym

32. Kul etıy’ullahe ver rasul* fe in tevellev fe innellahe le yühıbbül kafirın

33. İnnellahestafa ademe ve nuhav ve ale ibrahıme ve ale ımrane alel alemın

34. Zürriyyetem ba’duha mim ba’d* vallahü semıun alım

35. İz kaletimraetü ımrane rabbi innı nezertü leke ma fı batnı muharranan fe tekabbel minnı* inneke entes semıul alım

36. Fe lemma vedaatha kalet rabbi innı veda’tüha ünsa* vallahü a’lemü bi ma vedaat* ve leysez zekeru kel ünsa* ve innı semmeytüha meryeme ve innı üıyzüha bike ve zürriyyeteha mineş şeytanir racım

37. Fe tekabbeleha rabbüha bi kabulin haseniv ve embeteha nebaten hasenev ve keffeleha zekeriyya* küllema dehale aleyha zekeriyyel mıhrabe vecede ındeha rizka* kale ya meryemü enna leki haza* kalet hüve min ındillah* innellahe yerzüku mey yeşaü bi ğayri hısab

38. Hünalike dea zekeriyya rabbeh* kale rabbi heb lı mil ledünke zürriyyeten tayyibeh* inneke semıud düa’

39. Fe nadethül melaiketü ve hüve kaimüy yüsallı fil mıhrabi ennellahe yübeşşiruke bi yahya müsaddikam bi kelimetim minellahi ve seyyidev ve hasurav ve nebiyyem mines salihıyn

40. Kale rabbi enna yekunü lı ğulamüv ve kad beleğaniyel kiberu vemraetı akır* kale kezalikellahü yef’alü ma yeşa’

41. Kale rabbic’al lı ayeh* kale ayetüke ella tükellimen nase selasete eyyamin illa ramza* vezkür rabbeke kesırav ve sebbıh bil aşiyyi vel ibkar

42. Ve iz kaletil melaiketü ya meryemü innellahestafaki ve tahheraki vastafaki ala nisail alemın

43. Ya meryemuknütı li rabbiki vescüdı verkeıy mear rakiıyn

44. Zalike min embail ğaybi nuhıyhi ileyk* ve ma künte ledeyhim iz yülkune aklamehüm eyyühüm yekfülü meryeme ve ma künte ledeyhim iz yahtesımun

45. İz kaletil melaiketü ya meryemü innellahe yübeşşiruki bi kelimetim minhüm ismühül mesıhu ıysebnü meryeme vecıhen fid dünya vel ahırati ve minel mükarrabın

46. Ve yükellimün nase fil mehdi ve kehlev ve mines salihıyn

47. Kalet rabbi enna yekunü lı veledüv ve lem yemsesnı beşer* kale kezalikillahü yahlüku ma yeşa’* iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun

48. Ve yüallimühül kitabe vel hıkmete vet tevrate vel incıl

49. Ve rasulen illa benı israıle ennı kad ci’tüküm bi ayetim mir rabbiküm ennı ahlüku leküm minet tıyni ke
hey’etit tayri fe enfühu fıhi fe yekunü tayram bi iznillah* ve übriül ekmehe vel ebrasa ve uhyil mevta bi iznillah* ve ünebbiüküm bi ma te’külune ve ma teddehırune fı büyutikum* innefı zalike le ayetel leküm in küntüm mü’minın

50. Ve müsaddikal lima beyne yedeyye minet tevrati ve li ühılle leküm ba’dallezı hurrime aleyküm ve ci’tüküm bi ayetim mir rabbiküm fettekullahe ve etıy’un

51. İnnellahe rabbı ve rabbüküm fa’büduh* haza sıratüm müstekıym

52. Fe lemma ehasse ıysa minhümül küfra kale men ensarı ilellah* kalel havariyyune nahnü ensarullah* amenna billah* veşhed bi enna müslimun

53. Rabbena amenna bi ma enzelte vetteba’ner rasüle fektübna meaş şahidın

54. Ve mekeru ve mekerallah* vallahü hayrul makirın

55. İz kalellahü ya ıysa innı müteveffıke ve rafiuke ileyye ve mütahhiruke minellezıne keferu ve
caılüllezınettebeuke fevkallezıne keferu ila yevmil kıyameh* sümme ileyye merciuküm fe ahkümü beyneküm fıma küntüm fıhi tahtelifun

56. Fe emmellezıne keferu fe üazzibühüm azaben şedıden fid dünya vel ahırah* ve ma lehüm min nasıriyn

57. Ve emmellezıne amenu ve amilus salihati fe yüveffıhim ücurahüm* vallahü la yühıbbüz zalimın

58. Zalike netluhü aleyke minel ayati vez zikril hakım

59. İnne mesele ıysa ındellahi ke meseli adem* halekahu min türabin sümme kale lehu kün fe yekun

60. Elhakku mir rabbike fe la teküm minel mümterın

61. Fe me hacceke fıhi mim ba’di ma caeke minel ılmi fe kul tealev ned’u ebnaena ve ebnaeküm ve nisaena ve nisaeküm ve enfüsena ve enfüseküm sümme nebtehil fe nec’al la’netellahi alel kazibın

62. İnne haza lehüvel kasasul hakk* ve ma min ilahin illellah* ve innellahe le hüvel azızül hakım

63. Fe in tevellev fe innellahe alımüm bil müfsidın

64. Kul ya ehlel kitabi tealev ila kelimetin sevaim beynena ve beyneküm ella na’büde ilellahe ve la nüşrike bihı şey’ev ve la yettehıze ba’duna ba’dan erbabem min dunillah* fe in tevellev fe kulüşhedu bi enna müslimun

65. Ya ehlel kitabi lime tühaccune fı ibrahıme ve ma ünziletit tevratü vel incılü illa mim ba’dih* e fela ta’kılun

66. Ha entüm haülai hacectüm fima leküm bihı ılmün fe lime tühaccune fıma leyse leküm bihı ılm* vallahü ya’lemü ve entüm la ta’lemun

67. Ma kane ibrahımü yehuddiyyev ve la nasraniyyev ve lakin kane hanıfem müslima* ve ma kane minel müşrikın

68. İnne evlen nasi bi ibrahıme lellezınettebeuhü ve hazen nebiyyü vellezıne amenu* vallahü veliyyül mü’minın

69. Veddet taifetüm min ehlil kitabi lev yüdılluneküm* ve ma yüdıllune illa enfüsehüm ve ma yeş’urun

70. Ya ehlel kitabi lime tekfürune bi ayatillahi ve entüm teşhedun

71. Ye ehlel kitabi lime telbisunel hakka bil batıli ve tektümunel hakka ve entüm ta’lemun

72. Ve kalet taifetüm min ehlil kitabi aminu billezı ünzile alellezıne amenu vechen nehari vekfüru ahırahu leallehüm yarciun

73. Ve la tü’minu illa li men tebia dıneküm* kul innel hüda hüdellahi ey yü’ta ehadüm misle ma utıtüm ev yühaccuküm ınde rabbiküm* kul innel fadle bi yedillah* yü’tıhi mey yeşa’* vallahü vasiun alım

74. Yahtessu bi rahmetihı mey yeşa’* vallahü zül fadlil azıym

75. Ve min ehlil kitabi men inte’menhü bi kıntariy yüeddihı ileyk* ve minhüm men in te’menhü bi dınaril la yüeddihı ileyke illa ma dümte aleyhi kaima* zalike bi ennehüm kalu leyse aleyna fil ümmiyyıne sebıl* ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya’lemun

76. Bela men evfa bi ahdihı vetteka fe innellahe yühıbbül müttekıyn

77. İnnellezıne yeşterune bi ahdillahi ve eymanihim semenen kalılen ülaike la halak lehüm fil ahırati ve la yükellimühümüllahü ve la yenzuru ileyhim yevmel kıyameti ve la yüzekkıhim* ve lehüm azabün elım

78. Ve inne minhüm le ferıtkay yelvune elsinetehüm bil kitabi li tahsebuhü minel kitabi ve ma hüve minel kitab* ve yekulune hüve min ındillahi ve ma hüve min ındillah* ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya’lemun

79. Ma kane li beşerin ey yü’tiyehüllahül kitabe vel hukme ven nübüvvete sümme yekule lin nasi kun ıbadel lı min dunillahi ve lakin kunu rabbaniyyıne bi ma küntüm tüallimunel kitabe ve bima küntüm tedrusun

80. Ve la ye’müraküm en tettehızül melaikete ve nebiyyıne erbaba* e ye’müruküm bil küfri ba’de iz entüm müslimun

81. Ve iz ehazellahü mısakan nebiyyıne lema ateytüküm min kitabiv ve hıkmetin sümme caeküm rasulüm müsaddikul lima meaküm le tü’minünne bihı ve le tensurunneh* kale e akrartüm ve ehaztüm ala zaliküm ısrı* kalu akrarna* kale feşhedu ve ene meaküm mineş şahidın

82. Fe men tevella ba’de zalike fe ülaike hümül fasikun

83. E fe ğayra dınillahi yebğune ve lehu esleme men fis semavati vel erdı tav’av ve kerhev ve ileyhi yürceun

84. Kul amenna bilbillahi ve ma ünzile aleyna ve ma ünzile ala ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya’kube vel esbatı ve ma utiy musa ve ıysa ven nebiyyune mir rabbihim* la nüferriku beyne ehadim minhüm ve nahnü lehu müslimun

85. Ve mey yebteğı ğayral islami dınen fe ley yukbele minh* ve hüve fil ahırati minel hasirın

86. Keyfe yehdillahü kavmen keferu ba’de ımanihim ve şehidu enner rasule hakkuv ve caehümül beyyinat* vallahü
la yehdil kavmez zalimın

87. Ülaike cezaühüm enne aleyhim la’netellahi vel melaiketi ven nasi ecmeıyn

88. Halidıne fıha* la yühaffefü anhümül azabü ve la hüm yünzarun

89. İllellezıne tabu mim ba’di zalike ve aslehu fe innellahe ğafurur rahıym

90. İnnellezıne keferu ba’de ımanihim sümmezdadu küfral len tukbele tevbetühüm* ve ülaike hümüd dallun

91. İnnellezıne keferu ve matu ve hüm küffarun fe ley yukbele min ehadihim mil’ül erdı zehebev ve levfteda bih* ülaike lehüm azabün elımüv ve ma lehüm min nasırın

92. Len tenalül birra hatta tünfiku mimma tühıbbun* ve ma tünfiku min şey’in fe innellahe bihı alım

93. Küllüt taami kane hıllel li benı israıle illa ma harrame israılü ala nefsihı min kabli en tünezzelet
tevrah* kul fe’tu bit tevrati fetluha in küntüm sadikıyn

94. Fe meniftera alellahil kezibe mim ba’di zalike fe ülaike hümüz zalimun

95. Kul sadekallahü fettebiu millete ibrahıme hanıfa* ve ma kane minel müşrikın

96. İnne evvele beytiv vüdıa linnasi lellezı bi bekkete mübarakev ve hüdel lil alemın

97. Fıhi ayatüm beyyinatüm mekamü ibrahım* ve men dehalehu kane amina* ve lillahi alen nasi hıccül beyti menistetaa ileyhi sebıla* ve men kefera fe innellahe ğaniyyün anil alemın

98. Kul ya ehlel kitabi lime tekfürune bi ayatillahi vallahü şehıdün ala ma ta’melun

99. Kul ya ehlel kitabi lime tesuddune an sebılillahi men amene tebğuneha ıvecev ve entüm şüheda’* vemallahü bi ğafilin amma ta’melun

100. Ya eyyühellezıne amenu in tütıy’u ferıkam minellezıne utül kitabe yerudduküm ba’de ımaniküm kafirın

101. Ve keyfe tekfürune ve entüm tütla aleyküm ayatüllahi ve fıküm rasulüh* ve mey ya’tesım billahi fe kad hüdiye ila sıratım müstekıym
102. Ya eyyühellezıne amenüttekullahe hakka tükatihı ve la temutünne illa ve entüm müslimun

103. Va’tesumu bi hablillahi cemıav ve la teferraku* vezküru nı’metellahi aleyküm iz küntüm a’daen fe ellefe beyne kulubiküm fe asbahtüm bi nı’metihı ıhvana* ve küntüm ala şefahufratim minen nari fe enkazeküm minha* kezalike yübeyyinüllahü le küm ayatihı lealleküm tehtedun

104. Velteküm minküm ümmetüy yed’une ilel hayri ve ye’mürune bil ma’rufi ve yenhevne anil münker* ve ülaike
hümül müflihun

105. Ve la tekunu kellezıne teferraku vahtelefu mim ba’di ma caehümül beyyinat* ve ülaike lehüm azabün azıym

106. Yevme tebyaddu vücuhüv ve tesveddü vücuh* fe emmellezınesveddet vücuhühüm e kefartüm ba’de ımaniküm fe zukul azabe bima küntüm tekfürun

107. Ve emmellezınebyaddat vücuhühüm fe fı rahmetillah* hüm fıha halidun

108. Tilke ayatüllahi netluha aleyke bil hakk* vemallahü yürıdü zulmel lil alemın

109. Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard* ve ilellahi türceul ümur

110. Küntüm hayra ümmetin uhricet lin nasi te’mürune bil ma’rufi ve tenhevne anil münkeri ve tü’minune billah* ve lev amene ehlül kitabi le kane hayral lehüm* minhümül mü’minune ve ekseruhümül fasikun

111. Ley yedurruküm illa eza* ve iy yükatiluküm yüvellukümül edbara sümme la yünsarun

112. Duribet aleyhimüz zilletü eyne ma sükıfu illa bi hablim minellahi ve hablim minen nasi ve bau bi ğadabim minellahi ve duribet aleyhimül meskeneh* zalike bi ennehüm kanu yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunel embiyae bi ğayri hakk* zalike bi ma asav ve kanu ya’tedun

113. Leysu sevaa* min ehlil kitabi ümmetün kaimetüy yetlune ayatillahi anael leyli ve hüm yecüdun

114. Yü’minune billahi vel yevmil ahıri ve ye’mürune bil ma’rufi ve yenhevne anil münkeri ve yüsariune fil hayrat* ve ülaike mines salihıyn

115. Ve ma yef’alu min hayrin fe ley yükferuh* vallahü alımüm bil müttekıyn

116. İnnellezıne keferu len tuğniye anhüm emvalühüm ve la evladühüm minellahi şey’a* ve ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun

117. Meselü ma yünfikune fı hazihil hayatid dünya ke meseli rıhın fıha sırrun esebet harse kavmin zalemu enfüsehüm fe ehleketh* ve ma zalemehümüllahü ve lakin enfüsehüm yazlimun

118. Ya eyyühellezıne amenu la tettehızu bitanetem min duniküm la ye’luneküm habala* veddu ma anittüm* kad bedetil bağdaü min efvahihim ve ma tuhfı suduruhüm ekber* kad beyyenna lekümül ayati in küntüm ta’kılun

119. Ha entüm ülai tühıbbunehüm ve la yühıbbuneküm ve tü’minune bil kitabi küllih* ve iza lekuküm kalu amenna ve iza halev addu aleykümül enamile minel ğayz* kul mutu bi ğayzıküm* innellahe alımüm bizatis sudur

120. İn temsesküm hasenetün tesü’hüm* ve in tüsıbküm seyyietüy yefrahu biha* ve in tasbiru ve tetteku la
yedurruküm keydühüm şey’a* innellahe bi ma ya’melune mühıyt

121. Ve iz ğadevte min ehlike tübevviül mü’minıne mekaıde lil kıtal* vallahü semıun alım

122. İz hemmet taifetani minküm en tefşela vallahü veliyyühüma* ve alellahi fel yetevekkelil mü’minun

123. Ve le kad nesarekümüllahü bi bedriv ve entüm ezilleh* fettekullahe lealleküm teşkürun

124. İz tekulü lil mü’minıne eley yekfiyeküm ey yümiddeküm rabbüküm bi selaseti alafim minel melaiketi münzelın

125. Bela in tasbiru ve tetteku ve ye’tuküm min fevrihim haza yümdidküm rabbüküm bi hamseti alafim minel melaiketi müsevvimın

126. Ve ma cealehüllahü illa büşra leküm ve li tatmeinne kulubüküm bih* ve men nasru illa min ındillahil azızil hakım

127. Li yaktaa tarafem minellezıne keferu ev yekbitehüm fe yenkalibu haibın

128. Leyse leke minel emri şey’ün ev yetube aleyhim ev yüazzibehüm fe innehüm zalimun

129. Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard* yağfiru li mey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa’* vallahü ğafurur rahıym

130. Ya eyyühellezıne amenu la te’külür riba ad’afem müdaafetev vettekullahe lealleküm tüflihun

131. Vettekun naralletı üıddet lil kafirın

132. Ve etıy’ullahe ver rasule lealleküm türhamun

133. Ve sariu ila mağfiratim mir rabbiküm ve cennetin arduhes semavatü vel erdu üıddet lil müttekıyn

134. Ellezıne yünfikune fis serrai ved darrai vel kazımınel ğayza vel afıne anin nas* vallahü yühıbbül muhsinın

135. Vellezıne iza fealu fahışeten ev zalemu enfüsehüm zekerullahe festağferu li zünubihim* ve mey yağfiruz zünube illellah* ve lem yüsırru ala ma fealu ve hüm ya’lemun

136. Ülaike cezaühüm mağfiratüm mir rabbihim ve cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha* ve nı’me ecrul amilın

137. Kad halet mim kabliküm sünenün fe sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mükezzibın

138. Haza beyanül linnasi ve hüdev ve mev’ızatül lil müttekıyn

139. Ve la tehinu ve la tahzenu ve entümül a’levne in küntüm mü’minın

140. İy yemsesküm karhun fe kad messel kavme karhum mislüh* ve tilkel eyyamü nüdavilüha beynen nas* ve li ya’lemellahüllezıne amenu ve yettehıze minküm şüheda’* vallahü la yühıbbüz zalimın

141. Ve li yümehhısallahüllezıne amenu ve yemhakal kafirın

142. Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemma ya’lemillahüllezıne cahedu minküm ve ya’lemes sabirın

143. Ve le kad küntüm temennevnel mevte min kabli en telkavhü fe kad raeytümuhü ve entüm tenzurun

144. Ve ma muhammedün illa rasul* kad halet min kablihir rusül* e fe im mate ev kutilenkalebtüm ala a’kabiküm* ve mey yenkalib ala akıbeyhi fe ley yedurrallahe şey’a* ve seyeczillahüş şakirın

145. Ve ma kane li nefsin en temute illa bi iznillahi kitabem müeccela* ve mey yürid sevabed dünya nü’tihı minha* ve mey yürid sevabel ahırati nü’tihı minha* ve senecziş şakirın

146. Ve keeyyim min nebiyyin katele meahu ribbiyyune kesır* fe ma vehenu li ma esabehüm fı sebılillahi ve ma daufu ve mestekanu* vallahü yühıbbüs sabirın

147. Ve ma kane kavlehüm illa en kalu rabbenağfir lena zünubena ve israfena fı emrina ve sevvit akdamena vensurna alel kavmil kafirın

148. Fe atahümüllahü sevabed dünya ve husne sevabil ahırah* vallahü yühıbbül muhsinın

149. Ya eyyühellezıne amenu in tütıy’ullezıne keferu yerudduküm ala a’kabiküm fe tenkalibu hasirın

150. Belillahü mevlaküm* ve hüve hayrum nasırın

151. Senülkıy fı kulubillezıne keferur ru’be bi ma eşraku billahi ma lem yünezzil bihı sültana* ve me’vahümün nar* ve bi’se mesvez zalimın

152. Ve le kad sadekakümüllahü va’dehu iz tehussunehüm bi iznih* hatta iza feşiytüm ve tenaza’tüm fil emri ve asaytüm mim ba’di ma eraküm ma tühıbbun* minküm mey yürıdüd dünya ve minküm mey yürıdül ahırah* sümme sarafeküm anhüm li yebteliyeküm* ve le kad afa anküm* vallahü zu fadlin alel mü’minın

153. İz tus’ıdune ve la telvune ala ehadiv ver rasulü yed’uküm fı uhraküm fe esabeküm ğammem bi ğammil li keyla tahzenu ala ma fateküm ve la ma esabeküm* vallahü habırum bima ta’melun

154. Sümme enzele aleyküm mim ba’dil ğammi emeneten nüasey yağşa taifetem minküm ve taifetün kad ehemmethüm enfüsühüm yezunnune billahi ğayral hakkı zannel cahiliyyeh* yekulune hel lena minel emri min şey’* kul innel emra küllehu lillah* yuhfune fı enfüsihim ma la yübdune lek* yekulune lev kane lena minel emri şey’üm ma kutilna hahüna* kul lev küntüm fı büyutiküm le berazellezıne kütibe aleyhimül katlü ila medaciıhim* ve li yebteliyellahü ma fı suduriküm ve li yümehhısa ma fı kulubiküm* vallahü alımüm bi zatis sudur

155. İnnellezıne tevellev minküm yevmel tekal cem’ani innemestezellehümüş şeytanü bi ba’dı ma kesebu* ve le kad afallahü anhüm* innellahe ğafurunhalım

156. Ya eyyühellezıne amenu la tekunu kellezıne keferu ve kalu li ıhvanihim iza daru fil erdı ev kanu ğuzzel lev kanu ındena ma matu ve ma kutilu* li yec’alellahü zalike hasraten fı kulubihim* vallahü yuhyı ve yümıt* vallahü bi ma ta’melune basıyr

157. Ve lein kutiltüm fı sebılillahi ev müttüm le mağfiratüm minellahi ve rahmetün hayrum mimma yecmeun

158. Ve leim müttüm ev kutiltüm le ilellahi tuhşerun

159. Fe bi ma rahmetim minellahi linte lehüm* ve lev künte fezzan ğalızal kalbi lenfeddu min havlike fa’fü anhüm vestağfir lehüm ve şavirhüm fil emr* fe iza azemte fe tevekkel alellah* innellahe yühıbbül mütevekkilın

160. İy yensurkümüllahü fe la ğalibe leküm* ve iy yahzülküm fe min zellezı yensuruküm mim ba’dih* ve alellahi felyetevekkelil mü’minun

161. Ve ma kane li nebiyyin ey yeğull* ve mey yağlül ye’ti bi ma ğalle yevmel kıyameh* sümme tüveffa küllü nefsim ma kesebet ve hüm la yuzlemun

162. E fe menittebea rıdvanellahi ke mem bae bi sehatım minellahi ve me’vahü cehennem* ve bi’sel mesıyr

163. Hüm deracatün ındellah* vallahü besıyrum bi ma ya’melun

164. Le kad mennellahü alel mü’minıne iz bease fıhim rasulem min enfüsihim yetlu aleyhim ayatihı ve yüzekkıhim ve yüallimühümül kitabe vel hıkmeh* ve in kanu min kablü le fı dalalim mübın

165. E ve lemma esabetküm müsıybetün kad esabtüm misleyha kultüm enna haza* kul hüve min ındi enfüsiküm* innellahe ala külli şey’in kadır
166. Ve ma esabeküm yevmeltekal cem’ani fe bi iznillahi ve li ya’lemel mü7minın

167. Ve li ya’lemellezıne nefeku* ve kıyle lehüm tealev katilu fı sebılillahi evidfeu* kalu lev na’lemü kıtalel letteba’naküm* hüm lil küfri yevmeizin akrabü minhüm lil ıman* yekulune bi efvahihim ma leyse fı kulubihim* vallahü a’lemü bima yektümun

168. Ellezıne kalu li ıhvanihim ve kaadu lev etauna ma kutilu* kul fedrau an enfüsekümül mevte in küntüm sadikıyn

169. Ve la tahsebennellezıne kutilu fı sebılillahi emvate bel ahyaün ınde rabbihim yürzekun

170. Ferihıyne bi ma atahümüllahü min fadlihı ve yestebşirune billezıne lem yelhaku bihim min halfihım ella havfün aleyhim ve la hüm yahzenun

171. Yestebşirune bi nı’metim minellahi ve fadliv ve ennellahe la yüdıy’u ecral mü’minın

172. Ellezınestecabu lillahi ver rasuli mim ba’di ma esabehümül karhu lillezıne ahsenu minhüm vettekav ecrun azıym

173. Ellezıne kale lehümün nasü innen nase kad cemeu leküm fahşevhüm fe zadehüm ımana* ve kalu hasbünellahü ve nı’mel vekıl

174. Fenkalebu bi nı’metim minellahi ve fadlil lem yemseshüm suüv vettebeu rıdvanellah* vallahü zu fadlin azıym

175. İnnema zalikümüş şeytanü yühavvifü evliyaehu fe la tehafuhüm ve hafuni in küntüm mü’minın

176. Ve la yahzünkellezıne yüsariune fil küfr* innehüm ley yedurullahe şey’a* yürıdüllahü ella yec’ale lehüm hazzan fil ahırah* ve le hüm azabün azıym

177. İnnellezıneşteravül küfra bil ımani ley yedururlahe şey’a* ve lehüm azabün elım

178. Ve la yahsebennelezıne keferu ennema nümlı lehüm hayrul li enfüsihimv innema nümlı lehüm li yezdadu isma* ve lehüm azabüm mühın

179. Ma kanellahü li yezeral mü’minıne ala ma entüm aleyhi hatta yemızel habıse minet tayyib* ve am kanellahü li yutliaküm alel ğaybi ve lakinnellahe yectebı mir rusülihı mey yeşaü fe aminu billahi ve rusülih* ve in tü’minu ve tetteku fe le küm ecrun azıym

180. Ve la yahsebennellezıne yebhalune bi ma atahümüllahü min fadlihı hüve hayral lehüm* bel hüve şerrul lehüm* seyütavvekune ma behılu bihı yevmel kıyameh* ve lillah mırasüs semavati vel ard* vallahü bi ma ta’melune habır

181. Le kad semiallahü kavlellezıne kalu innellahe fekıyruv ve nahnü ağniya’* senektübü ma kalu ve katlehümül embiyae bi ğayri hakkıv ve nekulü zuku azabel harıyk

182. Zalike bi ma kaddemet eydıküm ve ennellahe leyse bi zallamil lil abıd

183. Ellezıne kalu innellahe ahide ileyna ella nü’mine li rasulin hatta ye’tiyena bi kurbanin te’külühün nar* kul kad caeküm rusülüm min kablı bil beyyinati ve billezı kultüm fe lime kateltümuhüm in küntüm sadikıyn

184. Fe in kezzebuke fe kad küzzibe rusülüm min kablike cau bil beyyinati vez zübüri vel kitabil münır

185. Küllü nefsin zaikatül mevt* ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kıyameh* fe men zuhziha anin nari ve üdhılel cennete fe kad faz* ve mel hayatüd dünya illa metaul ğurur

186. Le tüblevünne fı emvaliküm ve enfüsiküm ve le tesmeunne minellezıne utül kitabe min kabliküm ve minellezıne eşraku ezen kesira* ve in tasbiru ve tetteku fe inne zalike min azmil ümur

187. Ve iz ehazellahü mısakallezıne utül kitabe le tübeyyinünnehu lin nasi ve la tektümuneh* fe nebezuhü verae zuhurihim veşterav bihı semenen kalıla* fe bi’se ma yeşterun

188. La tahsebennellezıne yefrahune bi ma etev ve yühıbbune ey yuhmedu bi ma lem yef’alu fe la tahsebennehüm bi mefazitem minel azab* ve lehüm azabün elım

189. Ve lillahi mülküs semavati vel ard* vallahü ala külli şey’in kadır

190. İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari le ayatil li ülil elbab

191. Ellezıne yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard* rabbena ma halakte haza batıla* sübhaneke fekına azaben nar

192. Rabbena inneka men tüdhılin nara fe kad ahzeyteh* ve ma liz zalimıne min ensar

193. Rabbena innena semı’na münadiyey yünadı lil ımani en aminu bi rabbiküm fe amenna* rabbena fağfir lena zünubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena meal ebrar

194. Rabbena ve atina ma veadtena ala rusülike ve la tuhzina yevmel kıyameh* inneke la tuhlifül mıad

195. Festecabe lehüm rabbühüm ennı la üdıy’u amele amilim minküm min zekerin ev ünsa* ba’duküm min ba’d* fellezıne haceru ve uhricu min diyarihim ve uzu fı sebılı ve katelu ve kutilu le ükeffiranne anhüm seyyiatihim ve le üdhılennehüm cennatin tecrı min tahtihel enhar* sevabem min ındillah* vallahü ındehu husnüs sevab

196. La yeğurranneke tekallübüllezıne keferu fil bilad

197. Metaun kalılün sümme me’vahüm cehennem* ve bi’sel mihad

198. Lakinillezınettekav rabbehüm lehüm cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha nüzülem min ındillah* ve ma ındellahi hayrul lil ebrar

199. Ve inne min ehlil kitabi le mey yü’minü billahi ve ma ünzile ileyküm ve ma ünzile ileyhim haşiıyne lillahi la yeşterune bi ayatillahi semenen kalıla* ülaike lehüm ecruhüm ınde rabbihim* innellahe serıul hısab

200. Ya eyyühellezıne amenusbiru ve sabiru ve rabitu vettekullahe lealleküm tüflihun

Al-i İmranSuresi Suresinin Arapça Yazılışı

Al-i İmran Suresi suresinin arapça yazılışı şu şekildedir ;

Al-i İmran Suresi Suresinin Türkçe Anlamı

Al-i İmranSuresi Suresinin Türkçe anlamı şu şekildedir;

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

1. ayet: Elif, Lam, Mim.

2. ayet: Allah… O’ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir.

3. ayet: O, sana Kitab’ı hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat’ı ve İncil’i de indirmişti.

4. ayet: Bundan (Kur’an’dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkan)ı da indirdi. Gerçek şu ki, Allah’ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah güçlüdür, intikam alıcıdır.

5. ayet: Şüphesiz, yerde ve gökte Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz.

6. ayet: Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O’dur. O’ndan başka İlah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

7. ayet: Sana Kitab’ı indiren O’dur. Ondan, Kitab’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem’dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: “Biz ona inandık, tümü Rabbimiz’in Katındandır” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.

8. ayet: “Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen.”

9. ayet: “Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, va’dinden cayıp-dönmez.”

10. ayet: Şüphesiz inkar edenler, onların malları da, çocukları da kendilerine Allah’tan (gelecek azaba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar.

11. ayet: Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, böylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.

12. ayet: İnkar edenlere de ki: “Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz.” Ne kötü yataktır o.

13. ayet: Karşı karşıya gelen iki toplulukta, sizin için andolsun bir ayet (ibret) vardır. Bir topluluk, Allah yolunda çarpışıyordu, diğeri ise kafirdi ki göz görmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı görüyorlardı. İşte Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda, basiret sahipleri için gerçekten bir ibret vardır.

14. ayet: Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara ‘süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır.

15. ayet: De ki: “Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin Katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir.”

16. ayet: Onlar: “Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru” diyenler;

17. ayet: Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve ‘seher vakitlerinde’ bağışlanma dileyenlerdir.

18. ayet: Allah, gerçekten Kendisi’nden başka İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O’ndan başka İlah yoktur.

19. ayet: Hiç şüphesiz din, Allah Katında İslam’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki “kıskançlık ve hakka başkaldırma” (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkar ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir.

20. ayet: Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah’a teslim ettim.” Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: “Siz de teslim oldunuz mu?” Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir.

21. ayet: Allah’ın ayetlerini inkar edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

22. ayet: Onlar, yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gitmiş olanlardır. Ve onların yardımcıları yoktur.

23. ayet: Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Aralarında Allah’ın kitabı hükmetsin diye çağrılıyorlar da, onlardan bir bölümü yüz çeviriyor. Onlar, işte böyle arka dönenlerdir.

24. ayet: Bu, onların: “Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak” demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür.

25. ayet: Artık onları, kendisinde şüphe olmayan bir gün topladığımızda ve her bir nefse -haksızlığa uğratılmaksızın- kazandığı tam olarak ödendiğinde nasıl olacak?

26. ayet: De ki: “Ey mülkün sahibi Allah’ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin.”

27. ayet: “Geceyi gündüze bağlayıp-katarsın, gündüzü de geceye bağlayıp-katarsın; diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın. Sen, dilediğine hesapsız rızık verirsin.”

28. ayet: Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah’tan hiçbir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Allah, sizi Kendisi’nden sakındırır. Varış Allah’adır.

29. ayet: De ki: “Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, açığa vursanız da- Allah bilir. Ve göklerde olanı da, yerde olanı da bilir. Allah, herşeye güç yetirendir.”

30. ayet: Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün). Allah, sizi Kendisi’nden sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır.

31. ayet: De ki: “Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”

32. ayet: De ki: “Allah’a ve elçisine itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah, kafirleri sevmez.

33. ayet: Gerçek şu ki, Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti;

34. ayet: Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah işitendir, bilendir.

35. ayet: Hani İmran’ın karısı: “Rabbim, karnımda olanı, ‘her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak’ Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen” demişti.

36. ayet: Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: “Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım.”

37. ayet: Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya’yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: “Meryem, bu sana nereden geldi?” deyince, “Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir” dedi.

38. ayet: Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin” dedi.

39. ayet: O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: “Allah, sana Yahya’yı müjdeler. O, Allah’tan olan bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir.”

40. ayet: Dedi ki: “Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?” “Böyledir” dedi, “Allah dilediğini yapar.”

41. ayet: (Zekeriya) “Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver.” dedi. “Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tesbih et.” dedi.

42. ayet: Hani melekler: “Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı,” demişti.

43. ayet: “Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et.”

44. ayet: Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem’i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur’a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin.

45. ayet: Hani melekler, dediler ki: “Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. O, dünyada ve ahirette ‘seçkin, onurlu, saygındır’ ve (Allah’a) yakın kılınanlardandır.”

46. ayet: “Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir.”

47. ayet: “Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?” dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona “ol” der, o da hemen oluverir.”

48. ayet: “Ona Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek.”

49. ayet: İsrailoğulları’na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları’na şöyle diyecek:) “Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah’ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah’ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır.”

50. ayet: “Benden önceki Tevrat’ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah’tan korkup bana itaat edin.”

51. ayet: “Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur.”

52. ayet: Nitekim İsa, onlarda inkarı sezince, dedi ki: “Allah için bana yardım edecekler kimdir?” Havariler: “Allah’ın yardımcıları biziz; biz Allah’a inandık, bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şahid ol” dediler.

53. ayet: “Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Böylece bizi şahidlerle beraber yaz.”

54. ayet: Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır.

55. ayet: Hani Allah, İsa’ya demişti ki: “Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim.”

56. ayet: “İnkar edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur.”

57. ayet: “İman edip salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ödenecektir. Allah, zalim olanları sevmez.”

58. ayet: Bunları Biz sana ayetlerden ve hikmetli zikirden (Kur’an’dan) okuyoruz.

59. ayet: Şüphesiz, Allah Katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona “ol” demesiyle o da hemen oluverdi.

60. ayet: Gerçek, Rabbinden (gelen)dir. Öyleyse kuşkuya kapılanlardan olma.

61. ayet: Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle ‘çekişip-tartışmalara girişirlerse’ de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah’ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım.”

62. ayet: Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Allah’tan başka İlah yoktur. Ve şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

63. ayet: Eğer yüz çevirirlerse elbette Allah, fesat çıkaranları bilir.

64. ayet: De ki: “Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim.” Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız.”

65. ayet: “Ey Kitap Ehli, İbrahim konusunda ne diye çekişip tartışıyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?”

66. ayet: İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz.

67. ayet: İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi.

68. ayet: Doğrusu, insanların İbrahim’e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah, mü’minlerin velisidir.

69. ayet: Kitap Ehlinden bir grup, sizi şaşırtıp saptırmayı arzuladı; fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp-saptırırlar da şuuruna varmazlar.

70. ayet: Ey Kitap Ehli, siz şahid olup dururken, ne diye Allah’ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?

71. ayet: Ey Kitap Ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz?

72. ayet: Kitap Ehlinden bir bölümü, dedi ki: “İman edenlere inene gündüzün başlangıcında inanın, bitiminde ise inkar edin. Belki onlar da dönerler.”

73. ayet: “Ve sizin dininize uyanlardan başkasına inanıp güvenmeyin.” De ki: “Şüphesiz doğru yol Allah’ın dosdoğru yoludur. Size verilenin bir benzeri birine (İslam peygamberine) veriliyor ya da Rabbinizin Katında onlar (Müslümanlar) size karşı deliller getiriyorlar, diye mi (bu telaşınız?) De ki: “Şüphesiz ‘lütuf ve ihsan (fazl)’ Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah (rahmeti) geniş olandır, bilendir.”

74. ayet: O, kime dilerse rahmetini tahsis eder, Allah büyük ‘lütuf ve ihsan (fazl)’ sahibidir.

75. ayet: Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların “ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur” demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah’a karşı yalan söylemektedirler.

76. ayet: Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever.

77. ayet: Allah’ın ahdini ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar… İşte onlar; onlar için ahirette hiçbir pay yoktur, kıyamet gününde Allah onlarla konuşmaz, onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.

78. ayet: Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. “Bu Allah Katındandır” derler. Oysa o, Allah Katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah’a karşı (böyle) yalan söylerler.

79. ayet: Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara: “Allah’ı bırakıp bana kulluk edin” deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, “Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz kitaba göre Rabbaniler olunuz” (deme görevindedir.)

80. ayet: O, melekleri ve peygamberleri Rabler edinmenizi emretmez. Siz, Müslüman olduktan sonra, size küfrü mü emredecek?

81. ayet: Hani Allah peygamberlerden ‘kesin bir söz (misak)’ almıştı: “Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız.” Demişti ki: “Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?” Onlar: “İkrar ettik” demişlerdi de “Öyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım” demişti.

82. ayet: Artık kim bundan sonra yüz çevirirse, onlar fasık olanlardır.

83. ayet: Peki onlar, Allah’ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O’na teslim olmuştur ve O’na döndürülmektedirler.

84. ayet: De ki: “Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O’na teslim olmuşlarız.”

85. ayet: Kim İslam’dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.

86. ayet: Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez.

87. ayet: İşte bunların cezası, Allah’ın meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır.

88. ayet: İçinde temelli kalıcıdırlar. Onların azabı hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.

89. ayet: Ancak bundan sonra tevbe edenler, ‘salih olarak davrananlar’ başka. Çünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.

90. ayet: Doğrusu, imanlarından sonra inkar edenler, sonra inkarlarını arttıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir.

91. ayet: Şüphesiz küfredip kafir olarak ölenler, bunların hiçbirisinden, yeryüzü dolusu altını olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar için acı bir azap vardır ve onların yardımcıları yoktur.

92. ayet: Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.

93. ayet: Tevrat indirilmeden evvel, İsrail’in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğulları’na bütün yiyecekler helal idi. De ki: “Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat’ı getirin de onu okuyun”.

94. ayet: Artık bundan sonra kim Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzerse, işte onlar, zalim olanlardır.

95. ayet: De ki: “Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah’ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim’in dinine uyun. O, müşriklerden değildi.”

96. ayet: Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Ka’be)dir.

97. ayet: Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev’i haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkar ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır.

98. ayet: De ki: “Ey Kitap Ehli, Allah yaptıklarınıza şahid iken, ne diye Allah’ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?”

99. ayet: De ki: “Ey Kitap Ehli, sizler şahidler olduğunuz halde, ne diye iman edenleri Allah yolundan -onda bir çarpıklık bulmaya yeltenerek- çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.”

100. ayet: Ey iman edenler, eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba boyun eğecek olursanız, sizi imanınızdan sonra tekrar küfre döndürürler.

101. ayet: Allah’ın ayetleri size okunuyorken ve O’nun elçisi içinizdeyken nasıl oluyor da inkar ediyorsunuz? Kim Allah’a sımsıkı tutunursa, artık elbette o, dosdoğru olan bir yola iletilmiştir.

102. ayet: Ey iman edenler, Allah’tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.

103. ayet: Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.

104. ayet: Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.

105. ayet: Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.

106. ayet: Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün… Yüzleri kapkara-kesilecek olanlara: “İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi? Öyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın” (denilir).

107. ayet: Yüzleri ağaranlar ise, artık onlar Allah’ın rahmeti içindedirler, içinde de temelli kalacaklardır.

108. ayet: Bunlar sana hak olarak okumakta olduğumuz Allah’ın ayetleridir. Allah, alemlere zulüm isteyen değildir.

109. ayet: Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır ve (bütün) işler Allah’a döndürülür.

110. ayet: Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam’a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah’a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.

111. ayet: Onlar size ezadan başka kesinlikle bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.

112. ayet: Her nerede bulunurlarsa bulunsunlar -Allah’ın ipine ve insanların ipine (ahdine) sığınanlar başka- onlara zillet (zorluk damgası) vurulmuştur. Onlar, Allah’tan bir gazaba uğradılar da üzerlerine aşağılanma (damgası) vuruldu. Bu, Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri nedeniyledir. (Yine) Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları dolayısıyladır.

113. ayet: Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli’nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah’ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.

114. ayet: Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır.

115. ayet: Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir.

116. ayet: Gerçekten inkar edenlerin ise, ne malları, ne çocukları, onlara Allah’tan yana bir şey sağlayamaz. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda temelli olarak kalacaklardır.

117. ayet: Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler.

118. ayet: Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz.

119. ayet: Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında “inandık” derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Kin ve öfkenizle ölün.” Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

120. ayet: Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların ‘hileli düzenleri’ size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır.

121. ayet: Hani sen, mü’minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.

122. ayet: O zaman sizden iki grup, neredeyse ‘çözülüp geri çekilmek’ istemişti. Oysa Allah onların (Velisi) yardımcısıydı. Artık mü’minler, yalnızca Allah’a tevekkül etmelidir.

123. ayet: Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir’de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah’tan sakının, O’na şükredebilesiniz.

124. ayet: Sen mü’minlere: “Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım-iletmesi size yetmez mi?” diyordun.

125. ayet: Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır.

126. ayet: Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. ‘Yardım ve zafer’ (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ın Katındandır.

127. ayet: (Ki bununla) İnkar edenlerin önde gelenlerinden bir kısmını kessin (helak etsin) ya da ‘umutları suya düşmüşler olarak onları’ tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler.’

128. ayet: (Allah’ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azaplandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.

129. ayet: Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ındır. Kimi dilerse bağışlar, kimi dilerse azaplandırır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

130. ayet: Ey iman edenler, faizi kat kat artırılmış olarak yemeyin. Ve Allah’tan sakının, umulur ki kurtulursunuz.

131. ayet: Ve kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.

132. ayet: Allah’a ve elçisine itaat edin, ki merhamet olunasınız.

133. ayet: Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.

134. ayet: Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.

135. ayet: Ve ‘çirkin bir hayasızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir.

136. ayet: İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) Yapıp-edenlere ne güzel bir karşılık (ecir var).

137. ayet: Gerçek şu ki, sizden önce nice sünnetler gelip-geçmiştir. Bundan dolayı yeryüzünde gezip-dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonuç nasıl oldu bir görün.

138. ayet: Bu (Kur’an) insanlar için bir beyan sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür.

139. ayet: Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.

140. ayet: Eğer bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. İşte o günleri Biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu, Allah’ın iman edenleri belirtip-ayırması ve sizden şahidler (veya şehidler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez;

141. ayet: (Yine bu) Allah’ın, iman edenleri arındırması ve inkar edenleri yok etmesi içindir.

142. ayet: Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?

143. ayet: Andolsun, siz onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.

144. ayet: Muhammed, yalnızca bir elçidir. Ondan önce nice elçiler gelip-geçmiştir. Şimdi O ölürse ya da öldürülürse, siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz? İki topuğu üzerinde gerisin geri dönen kimse, Allah’a kesinlikle zarar veremez. Allah, şükredenleri pek yakında ödüllendirecektir.

145. ayet: Allah’ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz.

146. ayet: Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever.

147. ayet: Onların söyledikleri: “Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et” demelerinden başka bir şey değildi.

148. ayet: Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever.

149. ayet: Ey iman edenler, eğer inkar edenlere itaat ederseniz, sizi topuklarınız üzerinde gerisin-geri çevirirler, böylece büyük hüsrana uğrayanlara dönersiniz.

150. ayet: Hayır, sizin Mevlanız Allah’tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.

151. ayet: Kendisi hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah’a ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür.

152. ayet: Andolsun, Allah size verdiği sözünde sadık kaldı; siz O’nun izniyle onları kırıp-geçiriyordunuz. Öyle ki sevdiğiniz (zafer)i size gösterdikten sonra, siz yılgınlık gösterdiniz, isyan ettiniz ve emir hakkında çekiştiniz. Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra (Allah) denemek için sizi ondan çevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı. Allah mü’minlere karşı fazl (ve ihsan) sahibi olandır.

153. ayet: Siz o zaman durmaksızın uzaklaşıyor, kimseye dönüp bakmıyordunuz. Elçi de sürekli sizi arkadan çağırıyordu. (Allah) Elinizden kaçırdıklarınıza ve size isabet edene üzülmemeniz için sizi kederden kedere uğrattı. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

154. ayet: Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah’a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: “Bu işten bize ne var ki?” diyorlardı. De ki: “Şüphesiz işin tümü Allah’ındır.” Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, “Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik” diyorlar. De ki: “Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

155. ayet: İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır.

156. ayet: Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için: “Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi” diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Allah’tır. Allah, yaptıklarınızı görendir.

157. ayet: Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah’tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.

158. ayet: Andolsun, ölseniz de, öldürülseniz de şüphesiz Allah’a (varıp) toplanacaksınız.

159. ayet: Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.

160. ayet: Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi ‘yapayalnız ve yardımsız’ bırakacak olursa, O’ndan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü’minler, yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.

161. ayet: Hiçbir peygambere, emanete ihanet yaraşmaz. Kim ihanet ederse, kıyamet günü ihanet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz olarak ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.

162. ayet: Allah’ın rızasına uyan kişi, Allah’tan bir gazaba uğrayan ve barınma yeri cehennem olan kişi gibi midir? Ne kötü barınaktır o.

163. ayet: Allah Katında onlar derece derecedir. Allah yaptıklarını görendir.

164. ayet: Andolsun ki Allah, mü’minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler.

165. ayet: İki misline uğrattığınız bir musibet size isabet edince mi: “Bu nereden” dediniz? De ki: “O, sizin kendinizdendir.” Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.

166. ayet: İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah’ın izniyle idi. (Bu, Allah’ın) mü’minleri ayırt etmesi;

167. ayet: Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: “Gelin, Allah’ın yolunda savaşın ya da savunma yapın” denildiğinde, “Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik” dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.

168. ayet: Onlar, kendileri oturup kardeşleri için: “Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi” diyenlerdir. De ki: “Eğer doğru sözlüler iseniz, ölümü kendinizden savın öyleyse.”

169. ayet: Allah yolunda öldürülenleri sakın ‘ölüler’ saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.

170. ayet: Allah’ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki, onlara hiçbir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir.

171. ayet: Onlar, Allah’tan bir nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah’ın mü’minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler.

172. ayet: Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Allah ve elçisinin çağrısına icabet edenler, içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır.

173. ayet: Onlar, kendilerine insanlar: “Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun” dedikleri halde imanları artanlar ve: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diyenlerdir.

174. ayet: Bundan dolayı, kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah’tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.

175. ayet: İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mü’minlerseniz, Benden korkun.

176. ayet: Küfürde ‘büyük çaba harcayanlar’ seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah’a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azap vardır.

177. ayet: Onlar, imana karşılık küfrü satın alanlardır. Onlar, Allah’a hiçbir şeyle zarar veremezler. Onlar için acıklı bir azap vardır.

178. ayet: O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, Biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

179. ayet: Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırt edinceye kadar mü’minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. Ama Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah’a ve elçisine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır.

180. ayet: Allah’ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

181. ayet: Andolsun; “Gerçek, Allah fakirdir, biz ise zenginiz” diyenlerin sözlerini Allah işitmiştir. Onların bu sözlerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve: “Yakıcı olan azabı tadın” diyeceğiz.

182. ayet: Bu, ellerinizin önden sunduklarıdır. Allah, gerçekten kullara zulmedici değildir.

183. ayet: “Allah bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamız konusunda and verdi,” diyenlere de ki: “Şüphesiz, benden önce nice elçiler, apaçık belgeler ve söylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru idiyseniz, o halde onları ne diye öldürdünüz?”

184. ayet: Eğer seni yalanlarlarsa, senden önce apaçık belgeler, Zeburlar ve aydınlık kitapla gelen elçileri de yalanlamışlardır.

185. ayet: Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.

186. ayet: Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir.

187. ayet: Hani kitap verilenlerden: “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diye kesin söz almıştı. Fakat onlar, bunu arkalarına attılar ve ona karşılık az bir değeri satın aldılar. O aldıkları şey ne kötüdür.

188. ayet: Getirdikleriyle sevinen ve yapmadıkları şeyler nedeniyle övülmekten hoşlananları (kazançlı) sayma; onları azaptan kurtulmuş olarak sayma. Onlar için acı bir azap vardır.

189. ayet: Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Allah, herşeye güç yetirendir.

190. ayet: Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır.

191. ayet: Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru.”

192. ayet: “Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu ‘hor ve aşağılık’ kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur.”

193. ayet: “Rabbimiz, biz: “Rabbinize iman edin” diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür.”

194. ayet: “Rabbimiz, elçilerine va’dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi ‘hor ve aşağılık’ kılma. Şüphesiz Sen, va’dine muhalefet etmeyensin.”

195. ayet: Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: “Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah Katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O’nun Katındadır.”

196. ayet: İnkar edenlerin ülke ülke dönüp-dolaşmaları seni aldatmasın.

197. ayet: (Bu) Az bir yarar(lanma)dır. Sonra bunların barınma yerleri cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o!

198. ayet: Ama Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar için Allah Katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allah’ın Katında olanlar daha hayırlıdır.

199. ayet: Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah’a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah’a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah’ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir.

200. ayet: Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Allah’tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz.

Al-i İmran Suresi Suresinin Fazileti

Al-i İmranSuresi suresi fazileti; surenin faziletleri hadis-i şerifler ile anlatılmaktadır. Al-i İmran Suresi için birçok hadis-i Şerif bulunmaktadır ve bunlardan bazıları şunlardır;

İki beyaz gül bahçesini okuyunuz. Bu bahçeler Bakara ve Al-i îmrân sûreleridir. Bu iki sûre, kıyâmet gününde birer beyaz bulut, birer beyaz mermer kitlesi gibi okuyucularının üzerinde durur, mahşerin şiddetli hararetine karşı gölge yaparak serinliğe vesile olurlar.”

“Kim Al-i Imrân sûresini cuma günü okursa, güneş batmcaya kadar ona Allahü Teâlâ rahmet, melekler de istiğfâr ederler.”

Allahü Teâlâ’nın ism-i a’zâmı şu iki âyettir: Birincisi Bakara sûresinin 163’üncü âyeti, İkincisi Âl-i İmrân sûresinin başı.”

“Âl-i Imrân’ı okuyan kimseye kıyamet günü Sırat üstünde, okuduğu her bir âyetin karşılığında emniyet verilir.” Abdullah bin Mes’ûd buyurdu ki:

Âl-i Imrân sûresi; gecenin sonunda kalkıp okuyan yoksul için ne güzel bir hazinedir.”

Abdullah bin Abbâs buyurdu ki:

Kim Al-i İmrân sûresini okursa zengin olur.”

Al-i İmran Suresi Suresi Dinle

Similar Posts

2 Comments

  1. Çok doğru söylüyorsunuz hocam. Allah’ sizdrn razi olsun yavrularımızi inşallah erken yatan erken kalakan ibadet eden kullarından eylesin rabbim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir